İhsan DAĞI

İhsan DAĞI
İhsan DAĞI
DİKEN Tüm Yazıları
İktidar İslamcılığı
10.05.2013
2063

 İktidarda olup da ‘İslamcılık’ yapmak mümkün mü? Enerjisini, toplumsal desteğini ve fikri cevvaliyetini önemli ölçüde muhalefette olmanın dinamiklerine borçlu olan İslamcılık iktidar olunca da sürdürülebilir bir kimlik ve program mıdır?

Bir önceki yazımda ‘devlet’ olmak ile ‘İslamcılık yapmak’ arasında var olan açmazdan söz etmiştim. Ve devam etmiştim: “Açmazdan çıkışın yollarından birisi, İslamcılığı ‘ideolojik’ bağlamın dışında ‘hegemonya’ formunda sürdürmek; yani İslamcılığı düşünsel değil politik bir güç olarak öne sürmek.” Böyle bir ‘iktidar İslamcılığı’na karşı ‘muhalif ve sivil’ bir İslamcılığın yeniden doğması muhtemeldir. Ancak bunun hegemonik politik gücü oluşturan ve yeniden dağıtım kapasitesine sahip ‘iktidar İslamcıları’ tarafından ‘marjinal’ bir eğilim olarak nitelenip bastırılması hiç de zor değildir. Yani seçenekler ‘statükolaşan’ bir iktidar İslamcılığı ile ‘marjinalleştirilen’ bir muhalif-sivil İslamcılık gibi görülmektedir.

Aslında bütün bu açmaz ve gerginlik iktidara devrimle değil demokratik yollarla gelen İslamcılar için söz konusudur. Devrimle gelen rejimlerin yolu ‘dosdoğru’dur; programlarını zor kullanarak da olsa uygularlar. Ancak demokratik yolu kullananlar içinden geldikleri sürecin doğası gereği açık ve net İslami referanslara dayanan bir ‘İslamcılık programı’ öngörmezler. Dahası, kısmi laik kurumsal ve yasal çerçeveye de dayanan bir çoğulculuk siyaseti İslamcılık yapmanın alanını daraltır. Böyle bir dar alanda İslamcılar için geriye kalan seçenek, İslamcılık ile kendilerini özdeşleştirmek, İslamcı politikalar yürütmeseler bile İslamcı kadroların iktidarını sürekli kılan bir ‘iktidar İslamcılığı’ çerçevesinde siyasetteki varlıklarını meşrulaştırmaktır.

Devletle özdeşlik ‘devlet aklı’na sarılmakla sonuçlanır. Böylece İslamcı bir programı uygulamak yerine iktidarlarını devlet aygıtları üzerinden hegemonik bir kalıcılığa dönüştürecek pragmatik politikalara yönelirler. Aslında bu ‘seküler’ bir pragmatizmdir; ‘İslamcıların’ iktidarda olduğu, ama ideolojik değil ‘kaba devletçi’ politikalar yürüttükleri bir seküler pragmatizm... Bütün bunlar hem iktidar olup hem de İslamcı siyaset yürütmenin mümkün olmadığı anlamına mı gelir? Hayır, ama özellikle demokratik rekabete dayalı bir siyasal ortamda ‘İslamcılık’ yerine İslami referanslarla popülist politikalar izlemek daha pratik ve rasyonel görülür. Diğer yandan bir kimlik inşa ve tanımlama aracı olarak dış politika iktidar İslamcılarına yeni imkanlar sunan bir alandır. İslamcılık hem ulusal hem de uluslararası düzeyde ‘statüko’ya itirazı, hatta başkaldırıyı içerir. İçeride İslamcıların iktidarıyla statükonun ‘değiştiği’ varsayılsa bile uluslararası düzlemde statüko devam eder. Dolayısıyla uluslararası sisteme, sistemin kurumsal ve hukuksal temellerine derin eleştiriler geliştirilebilir. ‘Adil bir dünya düzeni’nden, alternatif sistem önerilerinden söz ederek sistem dışı ‘muhalif’ rolü oynanabilir. Ancak bu düzeyde de iki sınır çıkar karşılarına; iç siyasette dayandıkları ‘devlet aklı’ dış politikada İslamcı enternasyonalist söylemlerinin tutarlılığını engeller. Söylem düzeyinde kalan enternasyonalizm ‘gizlenmiş’ bir ulusalcılık olarak diğer İslam ülkelerinde kaygı uyandırır. Dolayısıyla iktidar İslamcılığı hem dünya sistemine meydan okuyarak uluslararası güç odaklarının hedefi haline gelir, hem de diğer İslam ülkelerine yönelik enternasyonalizmiyle onların rejimlerini rahatsız eder. Bu yola yönelen iktidar İslamcılığı her iki düzlemde de yalnızlaşır. Mısır’da İhvan’dan cumhurbaşkanı seçilen Mursi’nin durumu bunu anlatır.

Kısaca; iktidarda İslamcılık yapmak kolay değil, ama ‘iktidar İslamcılığı’ mümkün. Ancak buradaki ana ‘özne’nin İslamcılık değil ‘iktidar’ olduğunu hatırdan çıkarmamalı. Ayrıca bütün bu işlerin de ‘seküler’ bir zeminde cereyan ettiğini... [email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)
  • memed yıldız

    memed yıldız

    30.08.2012 10:27

    Sayın Berktay PKK hakkındaki ilk yazısını 2007 yılında yazmış ben 2004 yılında yazdım. PKK faşizmini "Dersim Forum"da ilk kez dile getirdiğimde bana saldırmayan kalmamıştı. Ama ben PKK faşizmini analiz etmeye devam ettim. Sonraki yıllarda "Tüm toplumun ahlaken çöktüğünü, insanların en iyi durumda bile işkence, tecavüz, cinayet ve katliamların tamamını değil yarısını protesto ettikleri"ne inanmaya başladığım için bu konular hakkında yazmamaya karar verdim.

Yazarlar