Kemal CAN
Bir süredir yaşananlar ama özellikle son üç haftada olanlar, fazla yüksek seyrediyor ve aşırı hızlı. İktidarı ve muhalefetiyle alıştırıldığımız mahmurluktan epey uzak. Olağanüstülük görüntülü, aceleyle bezeli ve gürültülü süreç, sanki özellikle böyle tanzim edilmiş. AKP kulislerinden aktarılan bilgiler, “ne olacaksa çabuk olacak” beklentisini haber veriyor. “Olacakların” ne olduğu, biraz tartışmalı ama bazı neticelerin hemen alınmak istendiği ortada. Hemen her meselede olduğu gibi, kurmakta beceriksiz, bozmakta ise mahir “mühendislik” (müteahhitlik), yine işliyor gibi. Esenyurt hadisesi, sürecin içindeki yeri yanında başka tartışmaları da ateşledi. CHP’deki bütün aktörlerin pozisyonlarının yeniden tarif edildiği alt süreci tetiklemesi, stratejilerin yeniden tartışmaya açılması bile yeter. Süreç, pek çok alanda, pek çok ilişki ekseninde çalkantılar yaratarak ilerliyor. Pek çok kişinin “gayet açık” olduğunu iddia ettiği, bazılarının olmadığını söylediği bir nihai menzilin bile önemsizleştiği, bütün aktörleri hızlı davranmaya iten ve sürükleyen bir sürecin içindeyiz.
Bu acelenin iktidarın çaresizliğinden kaynaklandığını düşünenler çok. Dış dinamiklere dayalı tezler, bazen Suriye’yi işaret eden bölgesel gelişmelere, bazen ABD seçimlerine kadar uzanan küresel gelişmelere referans veriyor. Dış dinamiklerin, sürecin içerik veya zamanlamasında -zorunluluk veya fırsat penceresinden- etkisi olması muhtemel ama ağırlığın iç dinamiklerde olduğu fikri, gelişmelerle iyice pekişti. Bu yüzden, somut gelişmeler olunca tartışmak üzere dış dinamikleri kenara koyuyorum. Gelelim iç dinamiğe: Başlangıçta daha çok ama -şaşırtıcı biçimde- hala en yaygın kanaat, meclis aritmetiğine dayalı bir “at pazarlığı” (bu ifadenin kullanımı sürecin ilk sonuçlarından) hazırlandığı yönünde. Kürt siyaseti aktörlerini pozisyon netleştirmeye zorlama veya bazı tasfiyelerin önünü açma amacına dikkat çekenler de var. İktidarın siyasi çaresizliğine çıkış aradığı için, bütün düğmelere aynı anda bastığı da yine sık dile getiriliyor. Daha inandırıcı ve etkili olacağı düşünüldüğü için hızlandırıcı görevinin de Bahçeli’ye verildiği söyleniyor. Bu önermelere yakından bakalım:
Acelenin gerekçesi, iktidarın sıkıntı ve çaresizlikleriyse, son aylarda bu alanda önemli bir değişim olması beklenir. Gerek ekonomik (ve diğer) sorunlar, gerekse iktidarın destek kaybı bakımından bunu ileri sürmek biraz zor. İki sene önce ne kadar çaresizse, şimdi de o kadar çaresiz. İktidarın üzerinde büyük baskı oluşturan, panik butonlarına basmayı gerektirecek bir siyasi hareketlilik de görülmüyordu. Kürt meselesi bağlamında da ne siyasi ne askeri bir tazyik oluşmamıştı. Peki, zaman kaybına tahammülü olmayan bir takvim sıkışıklığı söz konusu olabilir mi? “Anayasa değişikliği” veya Erdoğan’ın yeniden adaylığı meselelerinde, “hemen şimdi” denilecek hukuki ve siyasi bir durum oluşmadı. Aksine iktidar çevrelerinden yayılan dedikodular ve bazı muhalif çevrelerce dile getirilen yorumlar, Erdoğan’ın 2026 itibarıyla ekonomi baskısının azalabileceği umuduna bel bağladığını söylüyordu. Bazı araştırmaların iktidar (AKP) oylarında kısmi toparlanma, çoğu araştırmanın kararsız sayısında tırmanma ölçmesi de, iktidar açısından teyakkuzdan ziyade rehavet nedeni.
Ortaya çıkan ilk sonuçlar ve iktidarın bunları değerlendirme biçimine bakılınca; sanki acelesi olanların değil de, acele ettirmek isteyenlerin yürüttüğü bir süreç yaşıyoruz. Üstelik bu yüksek ve hızlı süreç, neredeyse bütün siyasi tabloyu yeniden tanzim etme niyetinde. Belki “demir tavında dövülür” mantığıyla, siyasi dizayn için şartların uygun olduğuna kanaat getirmişlerdir. Belki “baskın sürecin” yaratacağı türbülansı, kendi adımları öncesinde iyi bir yoklama fırsatı saymışlardır. Belki de “muhalefeti bozma” üzerine kurdukları stratejide, uygun kıvama gelindiği için ara gaz verilmiştir. Her durumda sersemletici etki yaratıldığı ortada. Geçen bahar ciddi bir seçim yenilgisi alan, birkaç ay önceye kadar ne zaman dağılacağı konuşulan iktidar ittifakı, -kimsenin gündem değiştirme diye üzerinden atlayamayacağı- dalgalı bir gündem kurdu ve herkesi peşine takarak, onun üzerinde ilerliyor. Buna karşılık, muhalefetteki bütün partilerin veya aktörlerin birbirleriyle ve kendi içlerindeki gerilimler derinleşti ama daha önemlisi bekleme/bekletme lüksü herkes için daralıyor.
Sürecin pik noktası Bahçeli’nin çıkışı ise dip noktası da Esenyurt. Hazırlanıp bekletilmiş bir siyasi hamle olduğuna ortada. Kürt seçmeni pazarlığa ikna etmek veya kandırmakla ya da sahiden bir açılım niyetiyle, bu hamle arasında irtibat bulmak zor. Normalleşmeyle veya uzatılan elle alakasından bahsetmeye gerek bile yok. Havuca değil sopaya benziyor. Ancak kime sopa gösterildiği ve ne beklendiği spekülasyonlara açık. Bahçeli hamlesi, Özel’in tutumu yüzünden ancak kısmi “bozucu etki” yaratabilmişti. DEM ile CHP’yi uzaklaştırma operasyonunda sopanın da devreye girmesi ihtiyacı doğmuş olabilir. (Erdoğan’ın aynı konuşmada Özel’e teşekkür ve Esenyurt suçlamasını kullanması) “Kent uzlaşısı” direncinin testi, bütün aktörler için zorlu bir sınav. Uzlaşıyı, iki tarafa da çıkmaz yol olarak göstermek, eğer istenen sonuç yine çıkmazsa, hep kullanılan “kimler kimlerle beraber” söylemini devreye sokmak da mümkün. Bakınız: MHP’li İsmet Büyükataman’ın “devam” tehdidi. (“Öcalan meclise gelsin denmişken inandırıcı olmaz” itirazlarına, “kimin umurunda” cevabı yeter.)
Kent uzlaşısının çıkışsızlığını göstermek ile CHP ve DEM’i yapışık gösterme uçları arasındaki güzergah, tuzaklarla dolu. DEM’i ikircikli zor bir pozisyona ittiği aşikar. Sopayı görüp geri çekilse başka sorun, sopanın üstüne yürüse başka. Havuçta da aynı ikilem. Fırsat çıkabileceğini düşünürken seçeneksiz (siyasetsiz) kalma ihtimali yüksek.. CHP içindeki gerilimler üzerindeki etkisi de bariz. 29 Ekim’de liderlik çıkışı yapan ve iktidara bayrak açan İmamoğlu’nu hedef alındığı yaygın değerlendirme. En azından İmamoğlu ve çevresinin konuya böyle yaklaştığı ve yaklaşılmasını istediği net. Verilen tepkiler, gereği yapılamayan boş efelenmeler, normalleşmeden ziyaret izni bile koparılamaması, kürsülerde seçilen cümleler, reaksiyon hızı ve kapsamı gibi katmanlarda bir sürü kırılma yaşandı, yenileri yola çıktı. İmamoğlu-Yavaş, İmamoğlu-Özel, Yavaş-CHP, Özel-Kılıçdaroğlu, Kılıçdaroğlu-İmamoğlu, erken seçim-sine-i millet fay hatları tetiklendi. CHP içinde “aday belirlerken bize mi sordunuz” ve “demlenme” fırsatçılığı, saklandığı yerden tekrar sahneye fırladı.
Esenyurt hamlesini – fazla kullanımdan etkisizleşen kavramla- “darbe” diye isimlendirmek, “alnını karışlarız’ veya “bırakmayız” gibi boş çıkacağı hemen anlaşılan tehditler savurmak, durumu yatıştırmıyor. Kayyım atamasıyla birlikte belediye meclisinin de yetkilerinin alınması, akla rantı getiriyor. Çok örneğini gördüğümüz gibi çökme fırsatlarının hiç es geçilmediği doğru ama açık bir siyasi tanzim hamlesini, daha ilk gününde “rant” gerekçesiyle açıklamak..!? Bilemedim. Olayın bir de iktidar cenahı var. Bahçeli çıkışından Erdoğan’ın haberdar olup olmadığı spekülasyonları, Esenyurt için de gündemde. “Bahçeli, başlattığı gibi bitirdi” diyen de var; “Erdoğan, teşekkür edip konuyu kapattı” diyen de. Süreç başlamadan bitti veya daha yeni başlıyor tartışma odaları da açıldı. İktidar ittifakındaki her farklı tutumu ya “çatlak” ya “mükemmel iş bölümü” ya da “mahkumiyet” olarak tarif etmek, yaygın bir eğilim. Fakat çok incelikli hesaplar, büyük yetenekler gerektirmeyen gayet basit ve kaba bir mekanizma var. İşe yaraması veya yarayacağının umulması da bu yüzden.
Normalleşme sürecinde ne hikmetse pek akla gelmeyen “işbölümü tezi”, bu süreçteki Bahçeli için güçlü bir argümana dönüştü. Peşin olarak söyleyeyim: Bu iktidar ittifakı oluştuğu andan itibaren, rol paylaşımı ve rekabet hep kol kola yürüdü. Bazen de gerçekten farklı ve çatışma halindeki pozisyonlar, üçüncü aktörler nezdinde kullanışlı bahaneler haline geldi. Ortada sofistike bir durum yok, bu iktidar terkibinin fıtratı böyle. Normalleşme sürecindeki MHP direnci ne kadar abartılı veya sahiciyse, bu süreçteki uyum da öyle. (Erdoğan, muhtemelen Bahçeli’nin yüksek çıtasından memnun olmadı ama hızından hoşnut) Ortağını oransız biçimde överken kullandığı -Erdoğan’dan pozitif imayla duymaya alışık olunmayan- “devlet aklı” ifadesi de, meselenin Bahçeli’nin hüsnü kuruntusundan ibaret olmayan kullanım değerini gösteriyor. Bu çerçevede Bahçeli’nin çıkışının, “ne olur benimle yap” diye anlaşılması kadar, “yapılacaksa böyle” hatta -aşırı spekülatif olması pahasına- “yapın da görelim” havasıyla anlaşılması da pekala mümkün.
Erdoğan ve Bahçeli ilişkisine dair algının sorunlarına fazla dalmadan (Dipnot hatırlatmasıyla yetinerek) konumuza dönelim. Sadece Bahçeli’nin çıkışı ile Esenyurt arasındaki kısa dilimi dikkate alınca, başlamadan biten bir durum olarak anlaşılabilir. (İlk hamlelerin her zaman başlatma amacı olmadığını bazen de bitirmeye yaradığını unutmamalı.) Havuç ve sopanın birlikte kullanıldığı bir ikna sürecini de andırabilir. Son günlerde her hadisenin getirilip bağlandığı, “birilerinin önünü kesme” hamlesi olarak da algılanabilir. Fakat meseleye uzun bir zaman aralığındaki bir alt süreç olarak bakınca, biraz daha farklı görüyor. İktidar kaybedilmesi riskinin hissedilmeye başlandığı 2019 eşiğinden belki 2028’e kadar uzanacak güzergahta, “plana sadık” bir ilerleyiş var: “Oyunu düzeltemiyorsan, rakibi boz” ve “engelleyemiyorsan idare et”. Atılan her adım böyle bir planlamanın ürünü olmak zorunda değil. Böyle düşünülmesi, başarılı olacağının garantisi de sağlamıyor. Ancak her vesilenin bu genel akışa hizmet için kullanılacağının akılda tutulması zorunlu.
Dipnot: Bahçeli ve Erdoğan arasında mecburiyetlere ve ihtiyaçlara dayalı bir ilişki olduğu doğru. Ancak ittifakın başlangıcı, ortak liste çıkarılan 2018 seçimi değil. Kader birliğinin fiilen başladığı somut hamle, 7 Haziran 2015 seçiminin ertesinde Bahçeli’nin çıkışı. (Bahçeli ve partisiyle sınırlı olmayan, siyasi ve ideolojik paylaşımı şekillendiren mutabakatın pişirilmesi ise daha da önceye gidiyor) Erdoğan’ın azınlığa düştüğü bir eşikte, koalisyonlar dışında kalacağını ilan eden ve yine bir süreç başlatan Bahçeli, Kılıçdaroğlu’nun “yüzde 60 bu iktidara karşı” yorumunu da, “o yüzde 40-60 öyle değil” diyerek cevaplamıştı. O tarihte Bahçeli, iddia edildiği gibi, koltuğu tehkilede olan bir lider olmaktan ziyade, 2002 hezimetinden (yüzde 8) sonra partisinin oylarını iki katına çıkarmış hatta efsane 1999 çıtasına çok yaklaştırmış (yüzde 16) ve ikinci kez iktidar ortağı olma şansını yakalamış, radikal tutumlardan kaçınarak hareketin imajını toparlamış bir genel başkandı. Ayrıca CHP ile koalisyon ortaklığı için bir sene önce ortak cumhurbaşkanı adayı çıkarılması gibi bir deneme bile yapılmıştı. MHP’de -Kasım seçimlerinin yarattığı hayal kırıklığıyla ve Akşener popülaritesinin denkleme eklenmesiyle beslenencek- kuvvetli muhalefet rüzgarları esmesine ve olağanüstü kongre taleplerinin gündeme gelmesine daha aylar vardı. Dolayısıyla, CHP çevrelerinin siyaseten kullanışlı buldukları için yaptığı bu kronoloji çarpıtması, yanlış iliklenen ilk düğme olarak, bugün bazı düğmelere ilik bulunamamasına sebep oluyor. İlişkinin başlangıç dinamikleri, bugün anlaşılmaz gelen birçok şeyi,- özel güç ve bilgelik vehmi olmadan da- daha sarih hale getiriyor. 2003’te Beka sorunu ilan edilen Erdoğan’ın 2018’de beka mecburiyetine dönüşmesi, “biz de gericiyiz” açıklaması, Öcalan’ın mektubuna hak verilmesi veya meclise çağrılması, birkaç kez tekrarlanan ittifak restleri, iktidar adına güvenlik ve şiddet tekelini üstlenme ve bugün işleyen süreç gibi.
https://medyascope.tv/2024/11/03/kemal-can-yazdi-bahceli-ile-esenyurt-iltisakli/
Yazarlar
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.07.2025
30.06.2025
27.05.2025
6.04.2025
23.02.2025
16.02.2025
19.11.2024
11.11.2024
7.11.2024
2.11.2024