Kemal CAN
Hem dünya hem bölge hem de Türkiye açısından fazla hareketli bir yılı tamamlıyoruz. Son zamanlarda her sene öyleydi denilebilir belki ama 2025, yıllar sonra da hatırlanacak özel bir gündeme sahne oldu. Üstelik bu gündem, “aman sonunda paçamızı kurtardık” denilerek geride bırakılmaya pek uygun sayılmaz. Peşimizden geleceği yetmezmiş gibi, herkesi önüne katan bazı süreçlerin -belki hızlanarak- “aynen” devam edeceği anlaşılıyor. Umutlu ve iyimser olmak için gündemin değişmesini (yenileneceğini) beklemek yerine, gündemi belirleyenlerin çeşitlenmesine veya etkilerindeki değişime odaklanmak daha isabetli görünüyor. En başta da; her şeye rağmen, iyi bir yeni yıl istemekten vazgeçmemek.
Arayan bulur
Dünya açısından 2025’in en önemli değişikliği, Trump’ın ikinci dönemine başlamasıydı. Ortadoğu’dan Karayipler’e, Ukrayna’dan Çin’e, küresel ticaret düzeninden diplomasiye, ekonomik tercihlerden yeni medya düzenine kadar her alanda bütün yıla damgasını vurarak “beklentileri” boşa çıkarmadı. Erdoğan’ın ve Şara’nın kritik Beyaz Saray ziyaretlerinin de yer bulduğu bu rüzgâr, Türkiye’yi ve doğrudan ilgili olduğu pek çok konuyu etkiledi. 2026, Trump’ın ilk adımlarını attığı çeşitli başlıklarda -daha hayırlı görünmeyen- yeni sonuçlar almak isteyeceği hatta yeni şaşırtıcı ataklar yanında, mevcut zorlamaları artıracağı bir yıl olacak gibi.

Son zamanlarda dünyanın en belalı aktörü olan Netanyahu, 2025’in kabusu olmayı da başarmıştı. Dalgalar halinde gelen saldırılarla on binlerce insanın -bütün dünyanın gözü önünde- öldürülmesi yılın büyük trajedilerinden biriydi. Gazze, dünya tarihinin en gözü dönmüş katliamlarından olması yanında, dünya kamuoyunun çaresizliği ve “batının” ikiyüzlülüğü konusunda ibretlik bir örnek oldu. Suriye’de ikinci yılına giren yeni dönemi de Dürzi ve Alevi katliamlarıyla devam etti. Süren savaşlar, iç çatışmalar, saldırılar insan kıyımını devam ettirdi. İŞİD bile Avusturalya’da geri dönmeyi denedi. Birilerindeki insan (aslında canlı) öldürme hevesi hiç düşmüyor.
Bölge dinamikleri
Türkiye’nin kuzeyi-güneyi, doğusu ve batısıyla yakın coğrafyasındaki (bölgedeki) gerilimler -bazılarında geçici sakinlik yaşansa bile- pek yatışmış görünmüyor. Ukrayna savaşının “yıldızı” yapılan SİHA’lar oraya buraya saldıran ve düşen serbest uçuşa devam ediyor. İsrail’in hayli agresif bir stratejiyle Ortadoğu’yu şekillendirme gayretleri, Güneyden Batı’ya doğru yayılıyor, Kıbrıs’tan Yunanistan’a doğru ilerliyor. Ancak gelecek yılın -verilen son tarihler dolayısıyla- en kritik bölge meselesi, yine yeni Suriye. Hem Suriye’nin bütününde olup bitecekler hem de özellikle Rojava’daki gelişmeler, yine sıcak ve artık pek de saklanmayan baskın gündem olacak. Şam ile SDG arasında bir mutabakat çıksa bile -ki daha önce çıkmıştı- kolay bitmeyecek bilek güreşi, yakın gündem olarak duruyor.

Suriye, Türkiye iç politikasının Erdoğan tarafından rölantiye alınmış “süreç” başlığıyla da doğrudan ilgili. Zaten öyleydi şimdi daha fazla öyle. İktidar cephesinin “çok önemli bir iş yapıyoruz” diyerek yola çıktığı hatta mecburiyet olarak sunduğu “süreç”, Erdoğan’ın komisyon raporuna da yazdırdığı gibi yine gelip Hakan Fidan’ın sözünü ettiği “Kürtlerin ev ödevi” konusuna bağlanmış durumda. Aşamalar, eşikler, kapılar, acayip hareketli bir yılın sonunda kimseyi yeni bir yere çıkarmış görünmüyor. Bu noktada umutlu olmak için direnenlerin elinde, zaten daha önceden mutabık kalınmış ve yine çoğunluğu “Kürtlerin ev ödevi” listesinden atılmış adımlardan fazla bir şey yok. Olanlar hiç az değil belki ama paylaştırılınca kimseye yetmediği de ortada.
Memleketin halleri
2025, Türkiye’de “süreçler” yılıydı. Kürt meselesindeki süreç, bir yılın sonunda neredeyse hiçbir şey yapmadan -sadece nazlanarak- yürüttüğü strateji sayesinde iyice Erdoğan’ın kontrolüne geçti. Bazı külliye danışmanlarının tekrar ederek belletmeye çalıştığı gibi; iyimserlerin imanla beklediği asıl sorunun konuşulduğu, asıl çözümün ışığının görüldüğü, demokratik entegrasyonun tartışıldığı aşamalar, artık daha uzağa ertelendi. Süreç sadece yavaşlamakla kalmayıp, başka ajandaların manyetik alanındaki dalgalanmaya doğru ilerliyor. Bu konuda sadece AKP’liler değil, sürecin kategorik karşıtları ve konuyu “aldatma-aldanma” parantezine sıkıştırmak isteyenler de pek memnun. Tribünlerde küfür edenler kadar bu küfürleri sağlam bahaneye çevirebileceğini düşünen “süreç aktörleri” de hoşnut.

Erdoğan birkaç konuşmasında anayasa gündemi için 2026’yı işaret etmişti. “Terörsüz Türkiye Süreci”nin bu konuyla nasıl ilişkilendirileceği artık AKP ajandasının önceliklerine ve taktik manevra takvimine tabi. Erdoğan’ın, önümüzdeki yılın bir bölümünü anayasa bahsine ayırması, dört işlem siyasetinin ağırlığını yeniden artıracaktır. 2025’de CHP’nin -yüksek Özgür Özel performansıyla- her yönden gelen ideolojik kılıklı tazyiklere direnme başarısını hatırlayınca; gelecek yıl bu baskıların daha artacağını düşünmek sürpriz olmaz. 19 Martı (şimdi 9 Mart’ı) da denkleme eklersek, üç sürecin Erdoğan’ın siyasi tanzim ajandasında buluşturulması, siyaseti yine sığ sulara çekmeye çalışacak.
19 Mart veya İmamoğlu davası
İBB Davası’nda ilk duruşma için 9 Mart’a tarih verildi. Öncesinden başlayacak hareketlilik ve duruşmalar sırasındaki medya -özellikle iktidar medyası- performansı, bu başlığın tekrar canlandırılmasına dönük olacak. Bu gayret, bütün çabalara rağmen ikna olmayan genel kamuoyunun kanaatini muhtemelen yine değiştirmeyecek ama bu ihtimal CHP’nin aktif seçmenini tedirgin etmeye de devam edecek. Ancak dava etrafındaki kumpasın CHP’nin liderliğini ve özellikle İmamoğlu-Özel aksını daha çok hedef alması ihtimali epey yüksek. CHP’nin -önüne hedef olarak koyduğu- “2026’yı seçim yılı haline getirme” enerjisinden çalmak, mümkünse bu enerjiyi ortaya çıkmadan zayıflatmak iktidarın en önemli motivasyonu olacak.

Uzunca bir süredir Türkiye siyaseti davalar etrafında şekillendiriliyor. Yargı en önemli siyasi araçlardan biri. Geçen yıl siyasi alet çantasına çok daha hızlı hareket imkanı sağlayan “operasyonlar mekaniği” eklendi. Neredeyse günlük bir periyodla yeni dalgalar ve yeni başlıklar ortaya çıkıyor. Uyuşturucu, seks, bahis, kara para, mafya, borsa gibi pek çok konuda; çok geniş bir yelpazedeki popüler isimleri içeren; spordan sanata, adliyelerden medyaya kadar her alana yayılan operasyonlar gündeme geliyor. Vur-kaça uygun, kapsamı çok esnek, sündürmeye, yaymaya çok müsait, meraklısı bol. Davalarla böyle keyfi ve herhangi bedeli olmaksızın siyaset tanzim edilebiliyorsa, operasyonlarla da her alanı dizayn etmenin mümkün olacağını fark etmek zor değil. Davalar operasyonlar, gündem kurup değiştirmekten ziyade kurallar konulamayan (hatta kuralsızlaştırılan) alanları yönetmenin yöntemi haline geldi.
Asgari ekonomi
2025 asgari -ama gerçekte ortalama- ücreti açlık sınırının altına indiren son bir hamleyle tamamlandı. Buradan bakınca -daha iyi bir numarası yoksa- iktidar için 2026 pek seçim yılı gibi görünmüyor demektir. Birkaç yıl içinde büyük servet transferinin ya da düpedüz yapılan talan ve soygunun, “ekonomi çarklarına verdiği zarar”, yine ekmeğine çökülen dar gelirlilere ödetiliyor. Türkiye, yeni yıla ayın ilk yarısını otelde maaş bittikten sonrasını otogarlarda tamamlayan emekliler; parası çıkışmadığı için kayıt donduran öğrenciler; boğaz tokluğuna çırak olarak çalıştırılırken ölen liseli çocukların olduğu ülke olarak giriyor. Ekonominin sürdürülebilirliğiyle değil, iktidarın sürdürülmesiyle ilgili bir program için göreve gelen Şimşek, hala önümüzdeki yılı düzlüğe çıkılacak yıl olarak müjdelemiyor, hep yaptığı -ve yapması istendiği- gibi biraz daha öteye randevu veriyor.

2025’i yine onlarca insanın haksız ve hukuksuz biçimde (yargı kararlarına rağmen) hapiste tutulduğu; Selahattin Demirtaş’ın, Figen Yüksekdağ’ın, Osman Kavala’nın, Selçuk Kozağaçlı’nın, Tayfun Kahraman’ın, Can Atalay’ın ve daha onlarca insanın ailesinden uzak tutulduğu; tutukluluğunun ceza olmaktan çıkıp özel bir cefa, eza pratiğine çevrildiği biçimde tamamlıyoruz. Zeytinlikleri, kentleri inşaata, madene, açgözlülüğe kurban veren; sokaktaki hayvanlara yemek verme şefkatinden bile “insanlık” korkusu tehdidi algılayan düzenlemelerle bitirdiğimiz bir yıl oldu 2025. Böyle bir özet çıkardıktan sonra, “iyi seneler” diye nokta koymak çok anlamsız gelebilir. Ancak kötülüğün bu kadar pervasız olduğu bir zemine karşı en kuvvetli savunma; daha iyi olmasını, başka türlü olmasını çok daha güçlü biçimde beklemek ve istemek olmalı. İyi seneler.
Yazarlar
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİIŞİD tehdidi SDG'yi kıymete bindirir mi? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÇözüm Süreci milletin hakemliğinde yürür mü? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYastık altında 705 milyar dolar 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciGelir bozukluğunda görülmeyen iki ayrıntı 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanDindar nesil hikayemiz ya da sosyolojinin yeni haritaları 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAUmut Hakkı’nı Savunmak, Barışı Savunmaktır... 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURBizi esas ilgilendiren çarpık ilişkiler… 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKİsrail ve Kürtler: Mümkün mü? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünHelsinki Nihai Senedi 50 yaşında… 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları

























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.12.2025
15.12.2025
1.12.2025
23.11.2025
16.11.2025
3.11.2025
26.10.2025
12.10.2025
5.10.2025
28.09.2025