Kemal CAN
Son yılların en gözde “mesleklerinden biri” kişisel gelişim uzmanlığı. Aslında kendi başına bir alan olarak ortaya çıkışı birkaç yüzyıl geriye gidiyor. Önce rehber kitaplar çıkıyor sonra danışmanlar, daha sonra koca bir sektör. Şimdi devletlerin sosyal devlet veya sosyal güvenlik reflekslerinin iyice törpülendiği, toplumsal-siyasal güvensizlik ve belirsizliğin dayanılmaz hale geldiği, herkesin derin bir yalnızlık hissettiği ahir zamanlarda, bireysel çıkış arayışlarının toplandığı ana havza haline geldi. Bu alanın on milyarca dolarlık, sürekli büyüyen bir pazar yarattığını ve bu yüzden ayrıca teşvik gördüğünü de unutmamak gerek. Kozmetik ve fiziki bakım, psikoterapi (özellikle depresyon tedavisi) gibi; maliyeti, zahmeti ve sorumluluğu bireylere yüklenen diğer pazarlar gibi.
“Kişisel gelişim”, özet olarak her türden probleme bireysel çözümler önermeyi içeren fazla geniş ve biraz da muğlak -üstelik özel bir liyakat aranmayan- bir alan. Sahiden herkesin kendisinin çözmesi gereken sorunlar yanında, tek tek insanların boyunu çok aşan toplumsal, küresel hatta evrensel meselelere bile “çare” olmasa bile “idare etme” yolu öneriveriyor. Fazla kilo veya bastırılmış kişilik, mesleki başarısızlık ya da her türden yoksunluk, yüksek stres veya toplumsal tansiyon. Sadi Nursi’nin İstanbul’a geldiğinde Şekerci Han’daki kapısına yazdığı, “Burada her suale cevap var” cümlesindeki gibi, her şeye reçete var. Adından anlaşılacağı üzere “kişisel gelişim”, bireysel danışmanlık faaliyeti ama dönemin ruhu, şirketlerin, partilerin, kurumların ve toplulukların akıl yürütme biçimini de esir alıyor.

“Önerin varsa dinleyelim…”
Geçen haftalardan birinde, sosyal medyada paylaştığım yazımın altına, “öneriniz varsa yazınızı okuyacağım, yoksa okumayacağım” yazılmıştı. Elbette herkesin kullanacağı zaman ve harcayacağı emek için, kendine göre fayda ölçüsü belirlemesi makul. Ben böyle bir imada bulunmamış olsam da, “işe yarayacak” veya akla yatacak öneri görmeyenin okuma zahmetinden kaçınmasına bir sözüm olamaz. Aslında bu yorumun pek de saklı olmayan bir kızgınlık içerdiği, muhtemel eleştirilere tahammülsüzlüğün sonucu olduğu anlaşılıyor. “Eleştireceğine, yapıcı öneri yap” sözündeki “öneri çağrısı”, eleştirme lüzumsuzluğu düşüncesinin hafifleticisi sanki. Ancak bu naif sitemden bağımsız olarak, laf söyleyebilmek için “öneri yapmak mecburiyeti” veya “somut olma koşulu”, siyaset bahsinin ağırlıklı konusu ve tartışma adabının belası olmaya devam ediyor.
Çok uzun bir süredir, – bizzat bu ısrarımın “bir işe yaramayan soyut normatif değerlendirme” eleştirilerine konu olmasına rağmen- siyasetin aşırı teknik bir meşgale haline getirilmesine itiraz ediyorum. Bu yüzeyselleşmenin önemli nedenlerden biri; geçen yüzyılın son ve bu yüzyılın ilk çeyreğini şekillendiren siyaset mimarisi. Siyasetin reklamcılık, projecilik, imaj yönetimi hatta pazarlama faaliyeti gibi işlem görmesi, performans sanatı veya strateji oyunu ya da müsabaka gibi ele alınması, rastlantısal bir durum ya da geçici bir rahatsızlık değil. Sistemin “kişisel geliştirmeci” aklının bulduğu sihirli çözüm reçetesi. Sistem yarattığı -ve çözme kabileyi olmayan (kalmayan)- her sorun için, herkesi bireysel çıkışlar bulmaya yollarken aslında kendi krizini de idare ediyor.

“Somut ol ciğerimi ye..”
“On kere derin nefes alın, alırken dörde kadar sayın, yediye kadar sayarak tutun ve sekize kadar sayarak verin.” Ödeyemediğiniz borcun yükü, patronunuzun kötü muamelesi, beceremediğiniz ilişkilerin baskısı, her tarafınızı kuşatan haksızlık hepsi hemen hafifler. “İşinizde yükselmek, ekonomik durumunuzu iyileştirmek ya da daha çok dikkat çekmek için, kendinize yatırım yapın, kursa veya platese filan gidin.” “İlaçlı gıdalardan kurtulmak için sirke değil de karbonat deneyin”. Bunlar somut öneriler, muhtemelen işe de yarar. Ancak canımızdan bezdiren şeylerin yerli yerinde duran asıl nedenleri ve müsebbipleri ne olacak? Her gün refahımızdan yiyen, her şeyi zehirleyen, geleceğimizi talan eden politikalar ne olacak? Bu nedensellik üzerine konuşmak, “yarın yapacağımızı” önermediği için soyut mu sayılacak?
Siyaset teknik bir oyuna dönüştükçe, “ne yapmalı” sorusunun odağına kazanma formülleri yerleşiyor. Siyaset profesyonelleri öncelikle kazanma kabiliyetlerini satışa çıkardıkları ve sadece kazananın etkili olabileceği söylendiği için, seçmenin dikkati de burada toplanıyor. Somutluk kısa erimli faydaya, fayda da kazandıracak reçeteye indirgeniyor. Kabul görebilecek somut önerinin -yerleşik ezberlerle veya “kırmızı çizgilerle” çelişmemek şartıyla- ikna edici matematiksel ve yakın bir sonuç öngörmesi gerekiyor. Verili durumda etkili olmak, mevcut pozisyonları değiştirmek ya da güçlü muhalefet yapmak gibi gayet somut sonuçlar da, kısa erimli fayda baskısı altında. Bu konuda, mevcut oyun sahasının dışına çıkma veya kendisinden başlayan daha yapısal değişim tartışmaları bile, kolayca “soyut” damgası yiyebilir.
“Ne yapsınlar yani…”
Bir süredir özellikle CHP kamuoyunda yüksek bir reaksiyon var. “Daha ne yapsınlar?” sorusu, bu tepkinin kristalize olmuş hali. Muhalefet veya özel olarak CHP hakkındaki eleştirilere hatta siyasi gündem üzerine açılan biraz daha geniş perspektifli tartışmalar -standartları yine sadece kendilerince bilinen somutlukta- formül içermediğinde çöp. (Hızla spor yorumcularına benzeyen bir grup siyasi analizcinin gündelik gelişmelerin dışına çıkmayı deneyen ilkesel yaklaşı, “sinyalleme” saymasını da unutmayalım) Her biri aslında gayet “somut” olan; pozisyon, ezber, alışkanlık, yöntem ve strateji değişikliği önerilerini; açık sonuçlarla sorunları gösterilmiş ama hala sürdürülen bariz yanlışları; en temel neden-sonuç ilişkisine ve ana tercihlere dönme gereğini; “yapılması gerekenler” başlığı altına almaya itiraz var.

Oysa somut öneri sayılabilecek hamleler dizisi, sonsuz sayıda seçenek barındırmakla birlikte; siyaset bahsinin gayet teknik, çok özel ve aslında küçük bir bölümünü oluşturuyor. Siyasi danışmanlar, siyasi iletişimciler, veri analizciler gibi profesyoneller bunun için var. Ayrıca temel tercihler, muhataplar ve hedefler belirlendikten sonra uygulanacak eylem serisi, her siyasi organizasyonun stratejik ve taktik öncelikleri, kabiliyetleri ve diğer aktörlerin tutumuna göre düzenlenmek zorunda. Yani pek “dışarıdan” yapılacak iş değil. Dolayısıyla herhangi bir parti veya aktör için hamle listesi yazmak, bir siyasi analizin, değerlendirmenin hatta yorumun konusu olmaktan ziyade kendisi zaten bir iş. (Yakın zamanda çeşitli uzman gruplarıyla toplanan bazı siyaset profesyonellerinin, katılımcıları dinleme zahmetine bile katlanmadan, “önerilerinizi yazıp bırakın” dediğini de gördük) Eleştiri elbette alternatif önerebilir ama zorunda bırakılamaz.
Demirtaş’ın yazısı
Çok yakında yaşanan bir örnek, “somut öneri” ve eleştiri ilişkisini görmek açısından ilham verici. Bahsettiğim olay, epey uzun bir aradan sonra T24’deki yazısıyla devreye giren Demirtaş’ın mesajları. Demirtaş yazısına “Sürecin muhasebesi: Neler yapabilirdik ya da yapabiliriz?” başlığı atmış. Daha başlıktan somut öneriler sunacağını ama bunları gördüğü açık yanlışları, eksikleri ve aslında temel çıkış noktası, hedef ve yol sorunlarını somutlaştırmak için kullanacağını söylüyor, nitekim öyle de yapıyor. Aslında bu haliyle -biraz önce başka bir çevre için işaret ettiğim- süreçlerdeki eleştiriye alerji ve her şeyi amasız-fakatsız (Tanıl Bora’nın yazısından ilhamla) ele alma mecburiyetini dayatan tutumdan ayrılıyor. Önerileri üreten akıl yürütme biçiminin, somut eylem seçeneklerinden çok daha önemli olduğunu bize başka türlü anlatıyor.

Ben dahil birçok kişiye fazla naif gelen ama itiraz edilmez göründüğü için reaksiyon çağırmayan öneriler, daha yapısal ve derin bir eleştiriye kuvvetli zemin sağlıyor. Kastettiğim, bazı açık imalarla dile getirilen üslup, yöntem ve iletişim hataları değil. Demirtaş, sürecin halletmek için yola çıktığı en temel meseledeki probleme işaret ediyor. “Terörsüz Türkiye” veya “silahların gölgesinden çıkacak Kürt sorunu” önermelerinin, daha isimlendirmeden başlayarak hangi muhatapların neyi müzakere edeceği konusunda yanlış bir tercih yaptığını söylüyor. Aslında senelerdir devlet dilindeki “Kürt sorunu yok PKK sorunu var” yaklaşımının, tarif ettiği bu dar sorunu birinci derece muhatabıyla halletmeye yöneldiği ve bunun -genel ikna gerekmeden- taraflara kabul ettirildiği bir eşikteyiz. Erdoğan’ın kontrolü (inisiyatifi) almasıyla da, yeni merhaleler artık daha uzak.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.12.2025
15.12.2025
1.12.2025
23.11.2025
16.11.2025
3.11.2025
26.10.2025
12.10.2025
5.10.2025
28.09.2025