Kemal CAN
Herkes arkadaki tezgahı görüyor. Aslında ne yapılmakta olduğunun farkında. Kimse kül yutmuyor. İktidar HDP’lileri gözaltına alarak, hapse atarak muhalefet blokunu çatlatmak istiyor. Senelerdir en kolay başvurulan yöntem yine işletiliyor. HDP’ye saldırarak “mesafe ayarları” güncellenmek isteniyor. Bu yöndeki yorumların çeşitli versiyonlarını günlerdir dinliyor veya okuyoruz. HDP tabanını “Türkiye siyasetinden” iyice soğutmaktan, radikalleştirerek marjinalize etme niyetinden söz ediliyor. Muhalefetin paralize edilerek eylemsiz kalmasının hesaplandığı dile getiriliyor. Asıl hedefin CHP hatta –havaya bakarak ıslık çalmaya devam eden- İYİ Parti olduğunu söyleyenler bile oluyor. HDP’liler özellikle hafta sonuna denk getirilen operasyon ile ekstra eziyet gördükten ve üstüne bir de gözaltı süreleri uzatıldıktan sonra bile, yine başkaları için daha fazla endişelenmemiz gerektiği anlatılıyor. (“Gündem değiştirme” bahsine hiç girmiyorum) Ortaya çıkan haksızlık ve ayıp bir tarafa, bu okumanın –okuma burada kesildiğinde- başka sorunları oluyor sanki. “İktidar aklının” böyle çalışmadığını veya bu yorumların yanlış olduğunu söylemiyorum. Aksine bu niyetlerin sadece bazıları değil hepsi birden geçerli olabilir. Zaten bu değerlendirmelerin çoğu son derece geçerli olduğu için, bu hamleler bitmez tükenmez biçimde devam ettiriliyor.
Benim hayretle izlediğim, her gelişme karşısında asla kül yutmayan bu uyanıklığın, “meseleyi teşhis” aşamasından sonra birden bire derin bir “idraksizliğe” kolayca nasıl sürüklenebildiği? Çok kabaca söylersek süreç şöyle işliyor: İktidar, muhalefetin ortak tavır hatta sadece tavır almasının imkansız olacağını düşündüğü bir hamle yaparak gündemi ama asıl olarak zemini yeniden kuruyor. Çoğu “siyaset üstü” kabul edilen dış politik ataklarda da aynı durum, muhalefeti hareketsiz bırakmaya veya alkış ve hamasete katılmaya zorlayarak tekrar ediliyor. (Örneğin muhalefetin, iktidarın geri çekildiği “Mavi Vatan” misyonunu üstlenmeyi uyanıklık sanması gibi) Bütün “muhalefet” ve kalabalık bir yorumcu topluluğu, bu sinsi oyunları her seferinde büyük bir isabetle anında görüyor. İktidarın hesaplarının bütün detayları bir çırpıda ifşa ediliyor. Ancak görülen bu oyunu “bozma” iddiasıyla tam da istenildiği gibi davranılabiliyor, davranılması önerilebiliyor. (Telefonlar sağ olsun) Mesela HDP’ye saldırılınca; destek olurlarsa iktidar tarafından “mesafe koyamadılar” diye, destek olmazlarsa mesafe fazla açıldığı için birbirleri tarafından eleştirilecekleri büyük bir keskinlikte saptanıyor. Ancak sonrasında sadece bu “uyanıklığa” göre davranıldığı için, istenen her seçenekten en az biri tercih edilmiş ve amaçlardan en az biri gerçekleşmiş oluyor. “Uyanıklık” bu noktadan sonra kendi öngörüsüne sıkışan bir “ahmaklık”, ne yapılsa kaybedilecek bir oyunun parçası halini alıyor.
“Normal” sayılamayacak bir siyasi tabloyu, daimi bir belirsizlik, bıkkınlık, yılgınlık ve yeniklik hissi verecek biçimde değişmez kader haline getiren bir kısır döngü bu. Tamamen birbirinden farklı ülkelerde ve süreçlerde aşırı benzer tezahürlerini izliyoruz. Çok yakın bir zaman önce ABD’de yaşandı. Amerika standartlarında Türkiye’de yaşadığımız acayiplikleri katlayacak bir performans sergileyen Trump, salgın yönetiminden ırkçılığa, kurumsal geleneklerde yarattığı tahribattan dış politika üslubuna kadar her alanda seri yanlışlara imza attı, sorun çıkarttı. Bu durumun doğal sonucu olarak -özellikle peş peşe gelen ırkçılık sorunlarıyla- ciddi bir oy kaybına ve protestolara maruz kaldı. Trump ne yaptı? Bütün bu sorunlu davranışlarını kışkırtıcı biçimde artırdı, sivriltti. Yükselen tepkiyi de “bakın kudurdular, ben gidersem maazallah neler olur” diyerek parmağıyla göstermeye başladı. Seçmenin bir kısmı “sahiden ağzımızın tadı kaçarsa” endişelerini, yanlış olduğunu düşündüklerine değil de buna yüksek tepki verenlere çevirdiler. Kutuplaştırmadan güç kaybeden Trump, yine aynı enstrümanı üfleyerek eksiğini kapatmayı, neden olduğu korkuyla yeniden korkutmayı denedi. Trump’ın oylarını toparlamaya başlaması seçime kadar durumu değiştirecek mi? Göreceğiz.
Bütün dünyada herkes, gayet açık hale gelen sorunlara rağmen değişmeyen siyasi tablonun sorumluluğunu, haklı olarak kaybedenlere yüklüyor. Siyasetin “kazanmak için kurulan bir oyun” diye tarif edildiği düzlemde bunda çok şaşırtıcı bir taraf yok. Takip edenler bilecektir, siyaseti böyle tarif edenlerden değilim. Hatta siyaseti teknik bir zemine iten ve son 40 yılda iyice baskın hale gelen bu tanımın pek çok sıkıntının kaynağı olduğu fikrindeyim. Fakat hadi ben bundan vazgeçeyim ve işe oyun mantığıyla bakalım: Eğer taktik-teknik tarafı çok belirleyici bir oyun oynanıyorsa, kaybedenlerin eksikleri, neyi yapamadıkları elbette çok önemli ama kazananın ne yaptığına da bakmak ve oradan bir takım sonuçlar çıkartmak gerekmez mi? Bu çerçeveden bakıldığında, son yılların fenomeni popülist otoriter liderlerinin tamamında çok sayıda ortaklık bulmak mümkün. Sadece “uyanıklık” ve “saflık” üzerinden bir benzerliğe dikkat çekmek istiyorum: Hemen hepsi, rakiplerinin bir kibir eşliğindeki aşırı “uyanıklıklarından” fevkalade istifade ediyorlar. Onları “büyük oyun kurucu” haline getiren, rakiplerini bu karmaşık uyanıklıklarının içinde bocalamaya bıraktıkları son derece basit taktikler. Yanlışı bulmaya çalışırken doğruyu kaybettirmek.
Popülist otoriterlik –isterseniz başka ortak isim bulun- heveslisi veya başarılı uygulayıcısı liderlerin hemen hepsinin ortak özelliği, akıllı, ölçülü veya edepli, dürüst olmayı, hele bunu başkalarının aynasından okumayı kesinlikle reddediyor olmaları. Kimseye cevap vermiyorlar, cevap vermek zorunda olmayı bile lüzumsuz görüyorlar. Kendileri için kurulan oyunlardan hiç bahsetmiyorlar. Nasıl görünüyor olabilecekleriyle hiç ilgilenmiyorlar. Elbette bütün bunların yanına, “aksi ortaya çıkarsa” endişesi duymadan çarpıtma yapabilme, yanlış anlaşılırım diye tutarlılık endişesi taşımama lükslerini de eklemek lazım. Özetle sadece kendi yaptıklarıyla ilgililer. Hatta bunu çok şaşırtıcı gelen safça bir özgüvenle yapıyorlar ve “uyanıklığı” başka bir yerde arıyorlar. İşte bu yüzden, durum tespiti anlamında “uyanıklıktan” vazgeçilemese bile, en azından eyleme geçerken biraz daha “saf” olmak daha başarılı bir taktik olabilir mi? Hep örnek verilen yerel seçim başarısında, iktidarın gerilim oyununa gelmemek kadar, kendi bildiğini yapmış olmanın da önemli bir etkisi olmuş mudur? İktidarın kurduğu oyunlar karşısında, olmadık bocalamalara gerekçe üretmek yerine, bildiğini okumak veya yapılması gerekeni yapmak daha isabetli olabilir mi?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları





















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.12.2025
15.12.2025
1.12.2025
23.11.2025
16.11.2025
3.11.2025
26.10.2025
12.10.2025
5.10.2025
28.09.2025