Lale KEMAL
Suriye’nin, Türk F-4 savaş uçağını düşürmesi olayı, Türkiye’nin, gerek değişim arayışlarıyla sokaklara dökülen ve kimilerinde kanlı çatışmalara sahne olan Arap coğrafyasını etkileme gücünün gerekse sivil-asker ilişkilerinin seyrinin sorgulanmasını gerektirir bir gelişme oldu. Gerçi Türkiye, gelişen demokrasisinin, özgürlük adına Arap sokaklarına dökülen insanlar için bir esinti kaynağı olabileceğini ancak kendi modelini dayatmak niyetinde olmadığını resmi söylemlerinde dile getiriyor. Her ne kadar Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun, geçen nisan ayında yaptığı konuşmada, “Yeni bir Ortadoğu doğuyor. Bu Ortadoğu’nun sahibi, öncüsü, hizmetkârı olmaya devam edeceğiz,” yolundaki sözleri tüm dünyada, “Yeni Osmanlıcığılın,” ve “Dayatmacılığın,” bir tezahürü olarak algılansa da.
Son iki hafta içinde, biri Ankara’da, Hollanda’daki Avrupa Güvenlik Çalışmaları Merkezi CESS ve Arı Grubu’nun ortaklaşa düzenlediği, Türkiye’de sivil-asker ilişkilerini irdeleyen, diğeri de Londra’da, Chattam House adlı düşünce kuruluşunun düzenlediği “Türkiye ve Arap Dünyası: Yeni Angajman Kuralları,” adlı iki ayrı toplantıya katıldım. Chattam House’da tartışılan, angajman kuralları, Suriye’nin, Türk jetini düşürmesine misilleme olarak Başbakan Erdoğan’ın, Şam’a karşı Türkiye’nin değiştirdiğini açıkladığı askerî angajman kuralları ile bağlantılı değildi, daha ziyade Türkiye’nin Arap Baharı olarak adlandırılan süreçte oynayabileceği roller ve bu rolleri kısıtlayıcı faktörler üzerine odaklanmıştı. Ancak, Londra toplantısında, Suriye’nin Türk jetini düşürmüş olması da gündeme geldi ve bir katılımcı, Türk ordusunun saldırı değil savunma amaçlı (Diğer NATO üyesi ülkeler gibi) yapılanma içinde olduğunu dile getirdikten sonra, bana özel olarak aktardığı ve artık Türkiye’de de sesli olarak dile getirilen şu tesbiti yapıyordu;
“Diğer NATO ordularının tersine TSK, küçülürken etkinleşmeyi gerektiren bir yapılanmaya henüz geçmiş değil. Ordu mevcudunun önemli bir kısmı halen zorunlu askerlik hizmetini yapan mükelleflerden oluşuyor.” Bu katılımcı, üstü kapalı olarak, küçük, ama etkili vuruş gücü olmayan bir ordunun, Suriye karşısında sıkışabileceğini ima ederken, Suriye örneğinin, Türk jetlerinin, Kuzey Irak’ta yağdırdıkları bombalara karşı bomba ile yani misilleme ile karşılığın verilemediği bir durum olmadığının da altını çiziyordu.
Keza, Suriye’nin envanterindeki kimyasal başlıklı silahlar ile komşu Türkiye’ye göre orantısız ve aynı zamanda tehlikeli bir silahlanma içinde olduğunu, dolayısıyla Ankara’ya bu anlamda ciddi bir tehdit oluşturduğunu hatırlatmakta yarar var.
Kendi halkını acımasız bir biçimde katletmekte hiçbir sakınca görmeyen Suriye rejiminin, akıldışı eylemler içine girebileceğini Türkiye’nin hesap edip etmediğini bilmiyorum. Ancak, iç savaşın yaşandığı yanı başımızdaki tehlikeli bölgede Türk jetinin varlık göstermesine izin verilmemesi gerekirdi diye düşünüyorum. Jetin düşürülmesi olayı, Suriye’ye, “Bakın ben güçlü Türk ordusunun jetini düşürüp hem Ankara’ya hem de NATO’ya meydan okuyorum” deme fırsatı verdi. Jet olayının, yakınlarda Tesev’in yaptığı araştırmaya göre, Arap Baharı’nın yaşandığı ülkelerde halkın -Suriye hariç- neredeyse yüzde 76’sının Türkiye demokrasisinden ilham aldığını söylediği Araplar nezdinde Ankara’nın karizmasını çizdiğini söylersek yanılmış olmayız.
Türk jetinin, iç savaşın yoğun olduğu komşu Suriye hava sahasına -kısa süreli de olsa girilmiş- yakın bölgelerde uçuş yapması için hükümete akıl verenin asker olduğunu düşünüyorum. Hükümet de bu aklı, siyasi süzgeçten geçirmeden ve sonuçlarını iyi hesaplamadan yerinde bulup uygulamış olsa gerek. Bu noktada, ünlü Amerikalı teorisyen Samuel Huntignton’ın, 1957 yılında yani 55 yıl önce geliştirdiği ve orduların sivil yönetimlere tabii olacağı ancak askeri konularda karar alma yetkisini ellerinde bulunduracakları ve sonuç olarak özerk yapılarını sürdürebilecekleri bir modeli, AK Parti hükümetinin bir süredir benimsemiş olduğu sonucuna varıyorum. Zira, hükümet, uzunca bir süredir, 21’nci yüzyıl çağdaş dünyasında orduların sivil demokratik kontrolü için gerekli olan yasal reformları yapmak yerine siyasi ortamın lehine değişmesi halinde hemen eski vesayetçi anlayışa dönüş yapabilecek olan TSK’nın, ortaya attığı sembolik değişimlerle yetinmeyi yeğliyor.
22 Haziran Cuma günü, Suriye’nin, Türk F-4 jetini düşürdüğü sıralarda Ankara’da CESS ve Arı grubunun ortaklaşa düzenlediği Ankara toplantısında, işte bugünün dünyası için çağdışı kalmış Huntington teorisinin, TSK tarafından uygulanmasının isabetli olacağı görüşlerini destekleyenler çokça idi. Bir konuşmacı, zaten hükümetin de yasal reformları yavaşlatıp yerine TSK’dan gelen sembolik değişimlerle yetinmekte olduğu Huntington teorisini destekler bir modeli benimsemekte olduğunu hatırlatıyordu.
Ordunun siyasete geri dönmemek üzere asli görevi olan yurt savunması için kışlasına çekilmesini sağlayacak yasal reformları ihmal eden hükümet, büyük olasılıkla, asker ağırlıklı eski Türkiye’nin “maraza çıkarma” refleksinin cazibesine kapılıp F-4‘lerin savaş bölgesine yakın uçuşlarına ses çıkartmadı. Sonuçta irtifa kaybeden Türkiye oldu
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- IŞİD’den mesaj var; ‘Oksijenimi kesme topyekûn savaşırım’
2.02.2016 - Brexit istismarı çabuk başladı
25.06.2016 - Dış politikada Saray dönemi
18.06.2016 - Askere yasal zırh ve CHP
11.06.2016 - “Mercedes’ini yakacak babayiğit var mı?”
4.02.2016 - 6,5 milyon pasaporta vizesiz Avrupa!
28.05.2016 - ‘Şehir savaşlarına’ hazırlıksız yakalandılar
14.05.2016 - Ara seçim zorlanacak
7.02.2016 - Amerikalı ne diyor, bizimkiler ne anlıyor?
30.04.2016 - Bir garip ‘askeri casusluk’ operasyonu
24.04.2016
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
roniyeneadımdan
12 eylül olmasaydı roni bu gün konuşamazdı bile ! yalancının mumu bir gün sönecek !