Başbakan Davutoğlu'nun Hacıbektaş ziyaretinde "Dersim modern bir Kerbela'ydı" sözleri siyasette taşları yerinden oynattığı gibi sivil toplumu da harekete geçirdi. Dersimli sivil toplum örgütleri, İstanbul'da bir araya gelerek Başbakan Davutoğlu'na destek verdiler ve toplumun hükümetten ne beklediğini açıkladılar. Davutoğlu da Dersim'e giderek, belki de "Alevi Açılımı"na giden yolun ilk adımı olacak bu talepleri yerinde dinleyecek.

Dersimlilerin talepleri aslında genel demokratikleşme taleplerinin dışında sayılmaz. Daha önce dile getirilmiş ama adım atılmamıştı.

Şimdi aynı talepler, hatta biraz daha azaltılarak dile getiriliyor. Peki, nedir talepler? Başbakan Dersim'e gittiğinde dile getirilecek taleplerin ne olduğunu, İstanbul'da bir basın toplantısı düzenleyen Dersim Federasyonları Başkanı Kazım Arık sıralıyor:

 Seyit Rıza gibi kanaat önderlerinin mezar yerlerinin açıklanması.

 Arşivlerin araştırmacılara açılması.

 Anıt mezar girişimlerinin önündeki engellerin kaldırılması.

 Dersim ve diğer isimlerin geri verilmesi.

 Bunlara ek olarak bölgenin tarihi ve doğal yapısını bozacağı öngörülen HES projelerinin durdurulması.

Arık, son olarak şunu söylüyor: "Artık somut adım atmanın zamanı değil mi?"

Bu tür adımlar, sadece Aleviler, Dersimliler için değil tüm Türkiye için atılması gereken adımlar. Başbakan Davutoğlu, Hacıbektaş'ta tarihi konuşmasıyla ilk adımı attı, Alevi ve Bektaşi toplumunun gönlünü kazandı, şimdi sıra gönül kazanmayı aşıp somut adım atmakta.

Dersim bunu bekliyor.

"Anahtar teslimi fabrika..."

 Siyasetin odağında yine CHP var. Bunun nedeni de bizzat CHP'nin kendisi. Dünü problemli, bugünü kaotik, yarını da meçhul bir parti... Bu yüzden ya toplumsal bir sorunla ya da bazen buna bile ihtiyaç kalmadan parti içi bir tartışmayla CHP sarsılabiliyor.

Şu son günlerde olanlara bakın... CHP'nin ulusalcıları zehir zemberek açıklamalarla ayrılıp bir parti kuruyor. Geride kalanlar ise genel başkan dahil yönetimin istifasını istiyor. Başbakan Ahmet Davutoğlu "Dersim modern bir Kerbela'dır" diyor; CHP karışıyor. Eski CHP'liler insafsızca yönetimi eleştirip hakaret edebiliyor. Bu da yetmiyor. CHP yönetiminin, İstanbul İl Başkanlığı için eski SHP genel başkanlarından Murat Karayalçın'ı görevlendirdiği haberi ortalığı ayağa kaldırıyor. İstanbul örgütü, sosyal medyada yönetime karşı savaş ilan ediyor. "İstanbul İstanbul'dan yönetilmeli, CHP'ye gençlik iksiri" gibi kampanyalar başlıyor.

Anlayacağınız CHP tarihinin en sancılı dönemini yaşıyor. Ulusalcı "yükü"ndan kurtulup, tarihle yüzleşme ve yeni siyaset yolunu açar mı bilinmez ama gelen son haberler, Karayalçın projesinden vazgeçileceği doğrultusunda.

CHP'nin nasıl bir karar vereceğini göreceğiz ama Karayalçın adı İstanbul'da duyulur duyulmaz aklıma Gürsel Tekin'in sık sık anlattığı bir anekdot geldi. Karayalçın SHP genel başkanıyken, Rizeli bir hemşerisi Ankara'ya gelir ve Karayalçın'ı nerede bulabileceğini sorar. Cevap kısadır: "Aha şurada bir atölyesi var, orada bulabilirsin." Atölye dedikleri "SHP için siyaset üreten Siyaset atölyesi."

Rizeli şaşırır ve şöyle der: "Yahu biz ona anahtar teslimi fabrika (SHP) verdik o atölyeye mi dönüştürdü."