Markar ESAYAN
Türkiye’de dört iktidar kolonu var.
Dindar Türkiyeliler, ulusalcılar, ordu ve PKK...
Türkiye’de menfi/müsbet bir değişim yaratabilmek için en az üç kolonun yan yana gelmesi gerekiyor.
Ordunun (sorunlar bitmemekle birlikte) sivil iktidarın otoritesine saygı göstermesi, siyasi bir aktör olarak denkleme girmemesi sağlanmıştır.
Çözüm Süreci ile de İmralı ile silah yerine siyaset odaklı bir momentum yakalanmıştır.
Yani kabaca, şu an için, üçe karşı bir üstünlük söz konusudur. Demokrasi, seçimler ve Çözüm Süreci kesintiye uğramadığı müddetçe, Yeni Türkiye yolunda ilerlenecektir.
Haliyle, Türkiye üzerinde oyun kurmak isteyen üst akıl ve yerli ortakları, bu kolonları kırmak veya kendi tarafına çekmek zorunda olduklarını bilmekteler. Öncellikle cepte olan ulusalcı/laikçi toplum kesimlerini sürekli “zinde” tutmak durumundalar. Bu nedenle tansiyon hiç düşürülmemeli, laikçi tabanın ajite halde tutulması sağlanmalıdır.
Bu nedenle şimdi paralel yapının yedeğine girmiş CHP’nin tabanını ajite etmek, karamsarlık, çaresizlik ve nefret yaymak bir mecburiyettir. Çünkü bu nefret bulutu bir dağılırsa, operasyonun pespayeliği iyot gibi ortaya çıkacaktır.
Ancak ulusalcıların zinde tutulması yeterli değil.
Bu nedenle Çözüm Süreci’nin çökmesi gerekiyor. Şu anda Kandil’i ikna etmeye çalışıyor, Öcalan’ı kendine jilet atmış köşeciler üzerinden tehdit ediyorlar. İmralı ile geri çekilmenin başlamasına mani olacak köklü bir anlaşmazlık yok oysa.
İstanbul’un zengin semtlerinde oturan laikçi Türkler sokağa çıkıp ölmeyeceklerine göre, jiletçi “aydınlarca” epeydir “müjdelenen” iç savaşın çıkması için yoksul Kürt/Alevi çocuklarının ölmeleri gerekiyor.
Güvenlik yasasında da, paralel yapı, HDP, Kandil, CHP ve MHP’nin yan yana gelmesinde şaşıracak bir durum yok.
Amaç, Sayın Davutoğlu’nun tabiriyle “6-7 Ekim’i Meclis’e taşımak”, sokakları hareketlendirmek, toplumu germek ve seçimlere huzurla gidilmesini önlemek. Kandil masayı Öcalan’a rağmen deviremiyor; köprüden önce son çıkışın ya da el yükseltmenin fırsatını kolluyor. Diğerleri için ise, Çözüm Süreci’nin çökmesi demek, sandıkta elde edemedikleri sonucu, PKK kaldıracı üzerinden sokakta de facto elde etmek demek.
Gezi, 17-25 Aralık darbesi, 6-7 Ekim kalkışması başarılı olamadı. Sonuçtan çok emindiler. Şantaj, tehdit veya ödülle her mahallede kritik alanları kriptolarla tutmuşlardı. Ama olmadı, iki seçim de hasarsız atlatıldı. Kaos planları tutmadı, AK Parti’yi bölme, Erdoğan’ı yalnızlaştırma stratejisi de...
7 Haziran seçimleri, ilk halk anayasasının yapılacağı, vesayet üreten yönetim sisteminin halka zimmetleneceği bir düzenlemeyi mümkün kılabilecek.
Bu parlamenter rejim bile değil, darbelerle formatlanmış, kamufle edilmiş bir vesayet sistemi.
2007 referandumu ile cumhurbaşkanlığı halkın emanetine alındı, oligarşik bürokraside büyük gedik açıldı. Artık vesayetin kalesi olarak istismar edilen makam, halkın güvencesinde. Kapalı kapılar ardında hiçbir ittifak 55 milyon seçmenin iradesini gasp edemez.
Liderlik sistemi (Türk tipi başkanlık) ile, işi sadece yasa yapmak ve yürütmeyi denetlemek olacak parlamento dar bölge seçim sistemi ile tabanın tanıdığı adaylardan oluşacak. Devlet başkanı ise kabinesini Meclis dışından atayarak bürokrasinin kıskacından çıkacak. Yargı kurumlarının üyelerinin Meclis ve devlet başkanı üzerinden seçilmesiyle, burada halkın etkisi arttırılacak.
Böylelikle, üç erkte de halk iradesi tayin edici olacak. Kurumlar vesayetten arındırılacak, millileşecek. Üç erk arasındaki denetim-denge sistemleri de iyi kurulursa, vesayete kapalı bir yönetim sistemine kavuşmuş olacağız. Tabii bu ilk halk anayasası çerçevesinde olacak.
Tartışmanın Sayın Erdoğan üzerinden yapılmasının birkaç anlamı var. İlki, bu süreci gerçekleştirebilecek güç yoğunlaşması onun üzerinde. İkincisi, Erdoğan yeteri kadar yıpratılabilirse, o hal edildiğinde, 13 yıllık emekleri boşa çıkarmak, en azından bir fetret devri açmak mümkün.
Yani çok kritik bir devredeyiz. Tüm yumurtalarımız tek sepette, o sepet de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sırtında.
Bu nedenle Sayın Erdoğan kendisi üzerinde biriken güç yoğunlaşmasını bir sisteme dönüştürmek ve kalıcı bir halk iradesi mekanizması kurmak istiyor.
Bu olduğunda, (tüyler ürpertici bir örnek kullanalım) mesela Sayın Kılıçdaroğlu veya Gülen bile devlet başkanı olsa vereceği hasar sistemsel değil, yüzeysel olur. Halk yeni başkanını seçer ve kaybedilen dört yıl olur, 21. yüzyılın tamamı değil.
İşte bunu çok iyi bildikleri için, son muharebede her türlü pespayeliği ve vicdansızlığı yapacaklar.
Adına ister Türk tipi başkanlık, ister liderlik sistemi deyin, bu halkın vesayete karşı verdiği mücadelenin zirve noktasıdır.
Yazarlar
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.05.2019
2.05.2019
24.04.2019
21.04.2019
18.04.2019
16.04.2019
13.04.2019
10.04.2019
3.02.2019
28.03.2019