Markar ESAYAN

Parçalarını arayan insan (6)- Gurbet...
5.02.2012
2988

Seyahatten döndüm. Her seyahatimde, gördüğüm yeni yerleri keşfetme cazibesini dahi aşıp, beni merkezine çekmeyi başaran “gurbet” konusunda yazmak istiyorum bugün...

“Parçalarını Arayan İnsan” serisine uygun diye düşünüyorum bu konu. İnsanı parçalayan en önemli tema olarak “gurbet”, fazlasıyla uygun hem de, neredeyse temanın merkez konusu.

Nereden kovulduk biz?

Nedir, bu hiçbir şeye inanmadığını iddia edenlerde dahi baskın olan bu dönme halleri? Nereden kovulduk biz? Cennetten mi? Rahimden mi? Yurttan mı? Aileden mi? Yazdan mı? Aşktan mı?

İnsan nereye kadar geriye gidebilir, kovulduğu “o yere” dönmek için? Gitmeli midir sonra? Gitmese olmaz mı? Gitmese, farklı ne olur mesela? Özgürlük, geriye değil de ileriye gitmek değil miydi? Kovulmak... Kovuluyoruz muyuz? Geri dönmek bir hak veya bir zorunluluk mu? Böyle bir şey mümkün mü? Geri dönme çabaları, aslında neye tekabül eder, geri dönülen yer, kovulduğunuz yer midir? Bunu nasıl bilebilirsiniz? Bunların hepsi bir hülya, boş bir ümit midir, ya da aslında.. yaşamın kendisi midir?

Pablo Neruda’nın “Sonunda, kendimi bulduğum yerde mi yitirdiniz beni?” dediği, neyi ima eder?

Kendine geri dönen insan.

Yazının geri kalanına yeteri kadar soru birikti, sanırım...

Oysa bu sorulara cevap vermeyeceğim ben. İstesem de veremem zaten. Anlamsız, beyhude ve kibirli bir çaba olurdu bu. Bu soruların kıymeti, sabit bir cevabı olmamasında çünkü. Ya da, herkes için ayrı ayrı cevapları olmasında belki.. Tarkovsky’nin Stalker filminde insan aynı kalırken, doğanın ve çevrenin normalden hızlı bir şekilde değişiyor olması gibi, o cevaplar da, aslında, hep, değişmektedir.

Cevaplar, cevaplarınız, cevapların tümü, sizinle değişmektedir, değişen cevaplar, kanımca, soruya dönüşmektedir.

Soru ve cevap.. doğrusal, erkeksi bir düşünce biçimi.. ereksiyon kadar kısa-kısıtlı yani, oysa, sanırım, evren bir çemberdir. Kendiniz üzerinde, durmadan aynı yönde giderseniz, kendinizi bulursunuz, yine. Kralları Simurg’u arayan ve kendilerini bulan kuşlar gibi. Ama o, yola çıktığınız yer olmayacaktır. Yeni insan budur. Yolculuğun kendisi...

Sabit bir gerçek ve sabit bir cevap aramak...

İç varlığı ile ruhu arasında çatışma yaşayan insanlar.. gurbet, bu uyumsuzluk aslında.. aslında bir yerden kopmuş, ayrılmış olmak değil.. bir şey-ler-den mahrum olma hali bu. Gurbet nedir sorusuna cevap, ona en yakışan sıfat, bence mahrumiyettir.

Mahrumiyete mahkûmiyet...

Eksiğin ne olduğunu bilememek.. eksiğin yerini sürekli ikame eden bir şeyler atıştırmak, sağlığa zararlı abur cuburlar gibi, ağızda tatlı, midede zehir gibi olan, şeyler...


Mühürlenmiş Zaman
’da şöyle diyor Andrei Tarkovsky:

“Ne olursa olsun bir meta olarak tüketilmek istenmeyen her türlü sanatın amacı, hiç şüphesiz kendine ve çevresine, hayatın ve insan varlığının amacını açıklamak, yani insanoğlunun gezegenimizdeki varoluş nedenini ve amacını göstermek olmalıdır. Hatta belki de hiç açıklamaya bile kalkmadan onları bu soruyla karşı karşıya bırakmalıdır.”

Yazının yükü her daim ağır olmuştur, yükünü boşaltamayan insan, sözün bitmediği yerde yaşar. Söz bitmez, insan yaşadıkça.. paniğe gerek yok, yoruluruz biraz, o kadar...

“Başlangıçta Söz vardı” diyor İncil, şaka değil bu.


Stalker
 filminde meteorun düştüğü ve gidenin dönmediği o yasaklı alanın ismi “Zone”dur (Bölge). Zone’a giren her insanın dileklerinin gerçekleştiği bir yer vardır: “Room” (Oda)... Stalker, kararlı insanları bu bölgeye götürüp onların isteklerinin gerçekleşmesini sağlayan özel kişilerden birisidir.

Yani gurbetin bittiği yere.

Gurbetin bittiği yer, kendini bulduğun yer.

Stalker, filmde Lao Tzu’dan şu cümleleri sarf eder: “Zayıflık harika bir şeydir, güç hiçbir şey. Bir insan yeni doğduğunda zayıf ve esnektir, öldüğü zaman ise sert, kaskatı ve duygusuzdur. Bir ağaç büyürken zayıf, esnek ve tazedir. Kuru ve sert hâle geldiğinde ölür. Sertlik ve güç ölümün arkadaşlarıdır. Esneklik ve zayıflık ise varoluş tazeliğinin ifadeleridir.”

Varılan yerin, başlanılan yer olması, bir farkla, başka bir bilinçle uyanmak kendine ve çevrene...

T.S. Elliot bir şiirinde şöyle diyor:


“We
 shall not cease from exploration. And the end of all our exploring. Will be to arrive where we started. And know the place for the first time.”

Yani...


“Keşfetmekten kaçınamayız. Bütün keşiflerimizin sonu, başladığımız yere varmak olacak. Ve ilk kez bilmek orayı.”

Ne yani, bu yazıyı okumaya başlayan kişiyle aynı insan olduğunuzu mu iddia edeceksiniz şimdi?


[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar