Mehmet Acet
Pazartesi günü bu köşede çıkan “Krizi ABD Başkan Yardımcısının karısı mı çıkardı?” başlıklı yazımızı doğru yerinden yakalayıp haberleştirenler de oldu, “Yok artık dedirten iddia” sulandırmasıyla görenler de…
Bu tür durumları ya da yakıştırmaları kafaya takan birisi değilim ama elde ettiğimiz bilgi ya da serdettiğimiz fikirlerin okuyucu zihnine sağlıklı şekilde ulaşması ve yazının ana fikrine uygun biçimde kalmasını önemsiyorum.
Bir şey söylüyorsunuz, ya da bir bilgi paylaşıyorsunuz, başka birileri bunu kendilerinin ‘niyet pozisyonuna’ göre alıp bambaşka yerlere çekebiliyor.
O yüzden bugün Pazartesi yazısına atıf yaparak başlamak istedim.
Yazının konusu, Türk/Amerikan ilişkilerindeki son krizi tetikleyen Rahip Brunson hakkındaki gelişmelerle ilgiliydi.
Üzerinde durduğumuz nokta ise, Brunson’un karısı Andrew Lyn Brunson ile Ankara’da krizin bir numaralı sorumlusu olarak gösterilen ABD başkan yardımcısı Mike Pence’in karısı Karen Pence arasındaki yakınlığın krize olan etkisi üzerineydi.
AİLE İLİŞKİLERİ DEVLETLER ARASI KRİZLERİ TETİKLEYEBİLİR
Bu iki hanımefendinin yakın ilişkisini bir kafe köşesinde nargile tüttürürken değil, telefonla konuştuğum ‘devlet ciddiyetine sahip’ bir isimden öğrendim.
Belli ki, bizim yaptığımız sorgulama, yani, bayan Brunson ile bayan Pence arasındaki ‘kankalık hali’ ve bu durumun krize olan etkisi bu meseleyle doğrudan ilgilenenlerce de yapılmıştı.
Ayrıca bu bilgi, yaptırım tehditlerine kadar varan krizin arka planında neler olup bittiğini, ya da işin bu noktaya nasıl geldiğini merak eden herkesin dikkatini çekecek kadar değerli bir bilgi idi.
Odaklandığımız noktayı şöyle bir cümle ile tekrarlayalım:
İnanç ve aile yakınlıklarının devletlerarası krizleri tetikleme anlamında ciddi etkiler ürettiği görülmemiş bir şey değildir.
Mesela, 2011 başında Beşar Esad’ın, içinde yaşadığımız dönemin en büyük katliamlarına imza atmaya hazırlanırken annesinin bu yöndeki telkinlerine göre hareket ettiği söylenir.
RAHİP BRUNSON REHİN Mİ TUTULUYOR?
Gelelim Rahip Brunson ile alakalı bir diğer konuya.
Tam da Trump ve Pence’in söylediği gibi, Rahip Brunson’un somut kanıtlar üzerinden yargılama amacıyla değil de, ABD ile bir takım Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının takas edilmesi için ‘rehin’ tutulduğu yönünde bizim buralarda da bir algı çalışması yürüdü gitti.
Bu algının amacı çok açık:
Türkiye’de adil yargılama hiçbir zaman olmadığı için, Türk yargısı güvenilir kanıtlarla hareket etmediği için, Rahip Brunson da olsa olsa iki ülke ilişkilerinde kullanılmak üzere ‘rehin alınmıştır.’
Belki başka dosyalarda yapılan hataların akıllarda bıraktığı izler nedeniyle burada da aynı şey olabilir ön kabulüyle meseleye iyi niyetli yaklaşanlar da vardır belki.
Ama Rahip Brunson ile ilgili iddianameye ve kendisine yöneltilen suçlamalara bakınca bu dosyanın ‘boş’ olduğunu söylemek zorlaşıyor.
İddianamede, Brunson’un FETÖ’nün kod isimlerini de bildiği üst düzey mensuplarıyla sık sık görüşüp ‘hedef ortaklığı’ içerisinde hareket ettiği, 15 Temmuz darbe girişiminin başarısız olmasından duyduğu üzüntüyü ABD’li bir askerle paylaştığı, “Türkleri sallayacak bazı olaylar bekliyorduk. İsa’ya dönmek için gerekli koşullar oluştu” gibisinden inançlarına uygun düşecek şekilde ama eylemsel karşılığı da olan bir hareket içinde bulunduğu anlatılıyor.
Şimdi bu böyle iken, Brunson’a kendi halinde inziva hayatı yaşayan, inançları bizimkiyle örtüşmediği için savcıların gıcık olup hapse gönderdiği birisi diye mi bakacağız?
Yoksa kendimizi ABD Başkan Yardımcısının “Rahip Brunson hakkında inandırıcı hiçbir delil yok” sözlerine hak veren bir yerde mi bulacağız?
ABD yönetiminden herhangi bir ismin Türkiye’de yargının önünde bulunan herhangi bir dosya ile ilgili “İnandırıcı kanıt var” dediğini bugüne kadar duyanınız oldu mu?
Onlara kalsa, 15 Temmuz’u FETÖ’nün yaptığına dair henüz inandırıcı bir kanıt da bulunmuyor.
Günün sonunda nereye çıkıyoruz?
ABD’de yargı bağımsızdır ama Türkiye gibi üçüncü dünya ülkelerinde bu türden işler adil yargılama güdüsüyle değil, ‘rehin tutma’ amacıyla kullanılır.
Amerikalılar açısından işe rehin tutma bakışıyla yaklaşıldığında, “Uçaktaki yolcuları uçağı kaçıranların elinden kurtarıyoruz” denilip yürütülen müzakerelere de meşru bir alan açılmış oluyor.
SANKİ TÜRKİYE’NİN DİRENCİNİ TEST EDİYORLAR
Önceki gün yeni üyelerinin de katılımıyla toplanan Milli Güvenlik Kurulu toplantısından “Ya Brunson’u serbest bırakırsınız ya da güçlü yaptırımlara hazır olursunuz” tehditlerine boyun eğilmeyeceğini gösteren bir açıklama metni çıktı.
“ABD tarafından ülkemize karşı kullanılan tehdit dili ittifak ilişkilerine saygısızlıktır, asla kabul edilemez” denildi.
Bir şeyi daha dikkat çekici bulduğumu belirtmek isterim.
ABD yönetiminin yaptırım tehditleri, Rahip Brunson’un sağlık durumu gerekçe gösterilerek ev hapsine alınmasından sonra gelmişti.
İnsan sormadan edemiyor.
Acaba ev hapsi değil de tutukluluk hali devam etmiş olsaydı, nasıl bir tehditle muhatap olacaktık.
Ya da öyle bir durumda da bu tehditler karşımıza çıkar mıydı?
Kendi tahminimi söyleyeyim:
Çıkmayabilirdi.
Bu son ‘case’de Amerikan aklı, “Madem Türklerden taviz kopartabiliyoruz, daha fazlasını yapalım” diye çalışmış da olabilir.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.07.2021
28.06.2021
15.05.2021
17.04.2021
20.07.2020
15.07.2020
24.06.2020
20.06.2020
13.06.2020
8.06.2020