Mehmet ALTAN
Kara dizi gibi…
Ne yıl; korona, deprem, orman yangınları, seller hatta göktaşı bile yer küreyi pas geçmedi.
Yarın, torun sahibi olmak gibi bir iki çok özel sevinç dışında pek de keyifli olmayan 2020’yi geride bırakıyoruz.
Artarak süren koronavirüs tehdidi, ekonomik kriz ve toplumsal çürüme at başı birbiriyle yarışıyor.
Özel bir düşmanlık ve hukuksal zorbalığın hedefindeki Ahmet Altan da yılbaşına gene Silivri’de giriyor.
xxx
Hapishanenin hemen ilk aylarında henüz yayımlanmayan Silivri notlarıma geri dönüyorum…
2016 Aralık ayının ikinci yarısı geçip sonuna yaklaşırken el yazısıyla dokuz sayfa şunları yazmışım:
“18 Aralık 2016 / 98. Gün...
Cumartesi, pazar günleri kalkış saatimi yarım saat ileriye alıyor, saat 8’de kalkıyorum.
Çünkü hafta sonları televizyonlarda daha derin medya analizleri yapan ve köşe yazılarını da işin içine katan programlar yok.
Yarım saatlik rötarın bir başka nedeni de ekonomi programlarının da hafta sonu tatiline girmesi, halbuki ülkenin hal ve gidişatı en çok ekonominin durumunu yansıtıyor.”
xxx
“Her sabah kalkar kalkmaz yaptığım ilk işlerden biri çayı demlemek oluyor. Çay demlenirken buzdolabı olarak kullandığımız pencerenin avluya bakan çıkıntısından kaşar, beyaz peynir, domates, tereyağı ve zeytin alıyorum.
Gene kantinden haftalık satın aldığımız haşlanmış yumurtaların bir veya iki tanesini minik bir kap içinde sıcak suda ısıtıyorum.
Ardından küçük plastik masaya, televizyonun karşısına yerleşiyorum.
Koyu demli çayla kahvaltı faslına geçerken televizyonu da tek bir kanala çakılmadan zaplıyorum.”
xxx
“Bugün pazar, hava durumu, soğuk ama güneşli bir gün müjdesi verdi.
Güneş, günün daha iyi, daha hızlı geçmesi, kötümserliğin aşağıya doğru yuvarlanması demek. Nitekim güneş avluyu aydınlatırken, damdaki donmuş sular da saçaklardan peyderpey akmaya başladı.”
xxx
“Bu sabah aşağıdaki odanın kapısı açıldığında hemen hemen her sabah yaptığım gibi daha gardiyanlar avluyu terk etmeden dışarı fırladım.
Başımı gökyüzüne kaldırdım.
Göğe baktım, henüz tam aydınlanmamıştı. Sonra bir iki adım daha atıp, pek yapmadığım bir şekilde avlunun çıkış kapısına yakın durarak, bizim kaldığımız damın üzerinden gökyüzüne baktım.
Bir kısmı silinmiş pırıl pırıl bir ay gördüm, sevindim.
Yeniden içeri girerken de bir karga bağırarak uçtu, kendisini göremedim ama sesini duydum.
Hapishanede bunlar günlük notlarda yer alacak kadar önemli… Sabahın daha tam aydınlanmayan ortamında parıltılı bir ay parçası, bir karga sesi…”
xxx
“Biraz sonra çıkıp baktığımda ay çoktan kaybolmuştu bile…
Bu sabah televizyonlarda oyalanacak pek bir şey yok. Yaşanan büyük acılar bugünü de esir aldı.
Hem içerde siyasal sistem hem de dışarıda kamp değiştirme inadı Türkiye’ye çok pahalıya mal olmaya başladı.
En korkuncu ise gencecik insanlarımızın ölüp gitmesi.
Terör tüm vahşeti ve acımasızlığıyla saldırıyor.
Geçen cumartesi akşamı yaşanan büyük travma atlatılmadan dün de Kayseri’deki katliam yaşamı kararttı.”
xxx
“Dört gün sonra hapishanede üç ay bitecek.
Silivri’ye 22 Eylül’de gelmiştim.
Dış dünya ile tek irtibat noktası olan radyo sonbaharın başladığını söylemiş, ben de not almışım.
Şimdi 22 Aralık olacak.
Gün ile gece eşitlenecek.
Buna babam meraklıydı. (http://platform24.org/p24blog/yazi/4547/bu-kez-gule-gule-eylul)
Gün ile gece eşitlenecek ve bu kez de kış resmen başlayacak.
Sonbahar ile başladığımız Silivri, kış ile devam edecek gibi.”
xxx
“Nitekim, cumartesi eklerinden birinde ‘Zemheri Geldi’ başlığına rastladım, hemen altında ise ‘çiçekleri unutma’ ibaresi bulunuyor.
Zülüm kendi söylediklerini tekrarlamayanları Silivri'ye gömme peşinde, ülkeye gerçek bir siyasal zemheri geldi.
Bari çiçekleri kurtarabilsek.”
xxx
“Spotta, ‘Soğuklar bastırdı... 22 Aralık'ta zemheri başlayacak ve 1 Şubat'a kadar sürecek. Bu durumda yapılacak iş çok… Çiçeklerin soğuğa karşı korunması, bahçenin elden geçirilmesi, bu ay ekilecekler... Haydi işbaşına!’ uyarısı var.
Çiçeklerin soğuğa karşı korunması, bahçenin elden geçirilmesi, bu ay ekilecekler gibisinden ‘işlerimiz’ maalesef yok...
Yüksek duvarlarla çevrili mütevazi avluda bol bol yürümeye çalışıyorum.
Gün içinde iki saatin altına düşmeden, daha fazlasını hedefliyorum.
Madem ülkeye zemheri geldi, en azından kilo verip, sağlığa az biraz özen göstererek hiç olmazsa küçük bir ömür amortisi kazanmaya çalışalım...”
xxx
“Sağlıkla ilgili tüm haberleri, sohbetleri, köşe yazılarını ve magazin deryasını izliyorum.
‘İyi ki Tansiyonum Çıktı’ isimli yeni çıkan bir kitap gözüme ilişti.
Boğazına düşkün, yemeğe içmeye fazlasıyla meraklı Prof. Tekin Akpolat zaman içinde hem şişkolaşıp şeker hastası olmuş hem de yüksek tansiyona tutulmuş.
Kitapta bunlarla baş etmenin yollarına dikkat çekiyormuş…
Röportajında çok ilgimi çeken bir örneğe rastladım.
Yüksek tansiyona karşı insanlığın artık silahlandığını, çaresiz olmadığını 2. Dünya Savaşı’nın sona erdiği 1945’te yapılan dünyanın yeniden paylaşıldığı Yalta Konferansı’ndan çarpıcı bir örnek eşliğinde kıyaslayarak anlatıyor.
Yalta Konferansı sırasında ABD Başkanı Roosevelt’in tansiyonu 26/15 imiş. Ama o tarihlerde yüksek tansiyonun henüz çaresi bulunamadığından sadece sakinleştirici alıyormuş. Nitekim Yalta Konferansı’ndan sekiz hafta sonra ölmüş.
Sovyetler Birliği Başkanı Stalin de yüksek tansiyondan mustaripmiş ve hipertansiyonu sülüklerle tedaviye çalışıyormuş. O da beyin kanamasından ölmüş ama epey sonra…
Dünyayı paylaşacak güce sahiptiler ama yüksek tansiyonu denetim altına alacak çareleri yoktu.”
xxx
“Doktor yüksek tansiyona, şekere, kalbe karşı 8T kuralı diye bir formül geliştirmiş.
Ancak bu sekiz kuralı adeta özetleyen bir kural ilgimi çekti: ‘Ha babam yürüyün, yürüyüş gerçekten ilaç,’ diyordu.
Roosevelt ve Stalin’in dünyayı paylaşma, yer küreye egemen olma kavgası söz konusu değil ama zemheri soğuklarına rağmen yüksek bir yürüme iradesi ve imkanına sahibim, doğrusu sevinç duydum.
Saat 11 oldu, hatta geçiyor, henüz gazeteler gelmedi, gelse de bir büyük bir kasveti elimde tutmuş gibi hissedeceğim.
Güneş biraz parıldadı, saçaklar da gece dondurarak zapt ettiği suyu avluya bıraktı.
O halde tam da yürüme zamanı...
Biraz yürüyeyim bari.”
xxx
Yukardaki notları yazdığımdan bu yana dört yıl geçti…
Hattâ 2020 yılı da yarın geride kalıyor…
Ne yıldı…
Korona, deprem, hattâ göktaşı bile yerküreyi pas geçmedi…
Üstelik Ahmet hâlâ Silivri’de…
Bu sabah da güneş biraz parıldar gibi…
Yürüyeyim bari...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.06.2025
29.05.2025
23.05.2025
10.05.2025
25.04.2025
4.04.2025
20.03.2025
15.03.2025
6.03.2025
27.02.2025