Mehmet CAN
“Mücadele eden yenilgiye uğrayabilir; mücadele etmeyen zaten yenilmiştir…”
Bertolt Brecht
İsrail eliyle Ortadoğu’nun sürekli istikrarsızlaştırılması, dönemin Britanya’sının, bugünün ise ABD’sinin istediği bir şeydir. Çünkü bölgenin sürekli savaş hâlinde olması demek, bölgeden Britanya ve ABD’ye kafa tutacak güçlü bir devletin çıkmasını engellemek demektir. Bölgesel bir gücün oluşmamasının maddi koşulları, bu nesnellikle beraber ortadan kalkmıştır. 1948’deki bu kuruluş ile beraber, yukarıda da ifade ettiğim gibi, Ortadoğu’nun demografik yapısı değişiyor. Bu dönem ciddi nüfus hareketleri yaşanmaya başlıyor. Filistinliler topraklarından sürülerek mülteci konumuna düşüyor. Filistinlilerin bir bölümü Ürdün’e, bir bölümü Suriye’ye, esas çoğunluk ise Lübnan’a göç etmek zorunda kalıyor.
Filistinliler gelmeden önce Hıristiyan Maroniklerin ağırlıklı olarak yaşadığı Lübnan, 1948 ile beraber azımsanmayacak bir Filistinli Müslüman nüfusun gelmesi ile ülkedeki Hıristiyan ve Müslüman nüfus, sayı olarak neredeyse dengeliyor birbirilerini. Filistin’den gelen bu nüfus, giderek Güney Lübnan’da örgütlenmeye başlıyor ve İran’ın desteğiyle kurulan Hizbullah’la beraber, Lübnan siyasetinde önemli bir aktör hâline gelmeye başlıyor. İsrail’in Güney Lübnan’a yaptığı askeri operasyonlar Filistin ulusal sorunundan bağımsız değildir. Güney Lübnan’daki direniş ile Filistin’deki direniş, birbirini tamamlayan denklemin farklı bileşenleridir. Birisinin kazanması veya kaybetmesi, diğerini otomatikman etkilemektedir. Gıdalarını, mücadele motivasyonlarını birbirilerinden almaktadırlar. Hatırlayanlar bilecektir, İsrail en kanlı katliamlarını Güney Lübnan’da yaşayan Filistinlilere karşı yapmıştır. Ariel Şaron “Beyrut Kasabı” lakabını Güney Lübnan’daki Filistinli mültecilerin yaşadığı Sabra-Şatila Kampı’nı basarak elde etmiştir.
1948’den sonra, özellikle 1960 ve 1970 arası, Filistinli direniş örgütlerinin de yavaş yavaş kurulduğunu görüyoruz. 1967’de Filistin Kurtuluş Örgütü( FKÖ)’nün kurulmasıyla, Filistin davası da ete kemiğe bürünmeye başlıyor. FKÖ heterojen bir yapı; birçok irili ufaklı örgütün bir araya gelmesiyle kurulan bir örgüt. FKÖ içerisinde daha sonra liderliğini Yaser Arafat’ın yaptığı El-Fetih grubu öne çıkmaya başlıyor -Burada özellikle FKÖ içerisinden El-Fetih grubunun öne çıkmasının en büyük nedeni, diğer grupların FKÖ’den daha solda durmasıdır-. Aslında bu durum, FKÖ’nün kuruluşunda çok büyük bir payı olan, dönemin Mısır devlet başkanı Nasır başta olmak üzere, diğer Arap ulus devlet yöneticilerinin de istedikleri bir şey. Çünkü bu dönem, 1960-70 arası, dünyada rüzgarın da soldan estiği bir dönem. FKÖ içindeki El-Fetih grubunun, bir Filistin Devrimci Halk Cephesi (FDHC) veya Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nden öne çıkmasının en önemli nedeni, El-Fetih’in, Filistin davasını, Filistin ulusal sınırları ile sınırlamasıdır.
Oysa gerek FDHC, gerek ise FHKC: “Biz, sadece İsrail’e karşı değil, sömürücü halkın kanını emen Arap rejimlerine karşı da tavır alıyoruz” söyleminde bulunuyorlardı. El-Fetih dışındaki bu iki grup, devrimci bir programla ortaya çıkarak, Ortadoğu’nun bütününü kapsayan bir Arap devrimlerini esas alıyorlardı. Bu sosyalist gruplar, hem İsrail, hem de Arap yönetici sınıfları için ciddi bir tehdit olarak algılanıyorlardı. Bu yüzden Filistinli direnişçi gruplar içinde, El-Fetih’in kasıtlı olarak diğer grupların önünde yer alması sağlanmıştır. Özetlemek gerekirse El-Fetih, biz kalkıp, Suudi Arabistan’ın, Ürdün’ün, Mısır’ın iç işlerine karışmayız, diyordu. Sorunu Filistin ile sınırlı tutuyordu; ama öbür gruplar öyle değildi. “Dava Filistin’i aşan bir davadır” diyorlardı. Bu gruplar ortaya koydukları pratik ile de bunu gösteriyorlardı. Özellikle Lübnan iç savaşında, El-Fetih dışındaki FDHC ve FHKC’nin önemli rolleri vardır. Birebir bu gruplar Lübnan’a gerillalarını yollayarak savaşmışlardır Lübnan iç savaşında. El-Fetih’in dar, ulus devletçiliğine karşı, Ortadoğu’nun tümünü kapsayan bir mücadele anlayışları ve enternasyonal bir duruşları vardı. Bu dönem dünyadaki konjonktürün de etkisiyle ulusal kurtuluş hareketleri sadece Ortadoğu’da değil, dünyanın birçok yerinde solda duruyorlardı. Vietnam’da, Kamboçya’da, Latin Amerika’da, Filistin’de, Kürdistan’da ulusal kurtuluş mücadelesi veren yapıların çoğu sol menşeili idi.
FHKC gibi örgütlerin, dünyadaki diğer sol örgütlerle de yoğun bir işbirliği vardı. O dönem örneğin, Alman Kızıl Ordu Fraksiyonu (RAF) Filistin’deki direnişe destek olmak için Avrupa’daki İsrail konsolosluklarını basarak bir dizi eylem gerçekleştirdi. Filistin halkı da Alman Kızıl Ordu Fraksiyonu’nun lideri Meinhoff yakalandığında protesto ve eylemlerle RAF’ın liderinin arkasında durduklarını gösterdiler. Ayrıca FHKC Beka Vadisi’nde birçok sol menşeili örgüte de teorik ve silahlı eğitim veriyordu. PKK, ASALA, ETA, IRA vb. birçok örgüt ile kontak hâlinde olan bir örgüttü FHKC.
FHKC dünyadaki birçok gerilla grubunu Beka Vadisi’nde eğitirken, Beka Vadisi’ne gelen gerilla örgütleri de, İsrail’e karşı ilk etapta savaşarak hem Filistin davasına sahip çıkıyorlardı, hem de pratiğin içinde kendilerini sınıyorlardı. PKK’nin lider kadrosunda olan Mustafa Marangoz ve onunla beraber orada yer alan PKK’li bir grup İsrail’e karşı savaşırken yaşamlarını yitirmişlerdir. Bu olaydan sonra Beka Vadisi, tamamen PKK’lilere açılmıştır. Yine PKK dışındaki diğer irili ufaklı sol örgüt mensubu, Lübnan İç Savaşı ve Filistin ile İsrail arasındaki çatışmalarda, Filistinlilerin yanında savaşırken yaşamlarını yitirmişlerdir. Dünyadaki sosyalist tandanslı ulusal hareketler kendi aralarında bu dayanışmayı gösterirken, Filistin direnişi büyük güçler açısından Sovyetler de dahil destek görmüyordu. Sovyetler Birliği yüzde yüz kendi güdümünde olan yapılar dışında, diğer gruplara destek vermiyordu. 1960 ve 70 arası yukarıda da ifade ettiğim gibi sadece Ortadoğu’da değil, dünyada da o dönem sol güçlüydü ama çok ihanetler oldu. En başta Sovyetler Birliği güdümlü yapılar bu ihanetlerin başını çektiler. İran’da korkunç şeyler yaptılar, Irak’ta inanılmaz işler kotardılar, Filistin davasını Sovyetler sürekli sattı, Afganistan’ı Sovyetler gitti işgal etti, İran’da Humeyni’ye destek olarak kendi iplerini çektiler. Ve en son 1980’e gelindiğinde tükenmiş, bitmiş bir sol ortaya çıktı.
İslamcıların önünü, biraz da bu yanlış politikalarından ötürü Sovyetler Birliği açtı. Mesela Sovyetler Birliği Azerileri, Kürtleri İran’a sattı, Irak’taki Komünist Parti, İngilizlerin İkinci Dünya Savaşı’nda Irak’ta yaptığı katliamları destekledi. Sovyetler Birliği’nin Filistin ve dünyadaki diğer devrimci hareketlere mesafeli durmasının nedeni, Stalin ve Churchill’in aralarında yaptığı anlaşmaydı. 1945 yılında yapılan Yalta Konferansı’yla, Sovyetler ve İngiltere, dünyayı Doğu ve Batı bloğu olarak kendi aralarında paylaşmıştı. Bölünen dünyada, birbirilerinin bölgelerine nüfuz etmiyorlardı. Bu nedenden dolayı, Ortadoğu’da Sovyetler Birliği, Filistin davasını yukarıda da ifade ettiğim gibi sürekli sattı. İsrail’i ilk tanıyan ülke olarak sattı, İsrail’i hiçbir zaman bölgede gayri meşru bir kuvvet olarak görmeyerek sattı. Aslında Sovyetler Birliği, Filistin üzerinden ABD ve Britanya’ya mesaj vermekteydi: “Ben aramızdaki anlaşmaya sadığım!”. Filistin sorununda da ABD ve Britanya’ya “Siz biliyorsunuz” diyordu. Sovyetler Birliği, sosyalizmin etik değerlerinden doğru hareket etmiyordu. Özellikle Stalin’in tek ülkede sosyalizm retoriğini ortaya atmasından sonra, ulus devlet refleksleriyle hareket etmeye başladı. Filistin ulusal sorununa da bu eksenden baktı. SSCB’nin güvenliğine endekslenen dış politika nedeniyle, ezilen, sömürülen halkları görmezden geldi. Ezen ezilen, haklı haksız, sömüren sömürülen… Yani sınıfsal bir gözle ele almadı dünyadaki diğer sorunları. Daha çok faydacı ve toptancı bir gözle bakarak, ezilen halkların mücadelesini desteklemeyerek, baltaladı. Ortadoğu’daki devrimleri, Sovyetler Birliği kasıtlı olarak durdurdu. Sovyetler Birliği’nin çubuğu nereye büktüğü, zaten 1968’de gözüktü. Mesela Prag Baharı sırasında Prag’da da devrimci bir durum yaşandı. 68 Hareketi, Doğu Bloğu’nda da oldu o sıra. 1956’da Sovyetler Birliği, Macaristan Devrimi’ni bastırdı, 1968’de, yukarıda da ifade ettiğim gibi, Prag Devrimi’ni bastırdılar. Dolayısıyla Sovyetler Birliği, egemen kuvvet olarak devrimlerin yayılmasının önünü kesti.
Devam edecek…
Mehmet Can
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları



















































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.02.2018
4.02.2017
13.10.2017
15.09.2017
1.02.2017
2.02.2017
18.07.2017
3.02.2017
10.06.2017
4.02.2017