Merve Şebnem Oruç
Günlerdir durup durup telefonumu cebimden çıkarıyor ve Halil Kantarcı'nın son tweet'ine bakıyorum. İstanbul Çengelköy'de FETÖ'cü teröristler tarafından açılan ateş sonucu şehit olan üç güzel çocuk babası Halil kardeşimiz şöyle yazmış o gece sabaha karşı 02:58'de: “Milli iradenin muhteşem sembolü: EZAN-I MUHAMMEDÎ.”
Tanışamamıştık. Biliyordum 28 Şubat sonrası yıllarca haksız yere hapis yattığını, zulme uğradığını. Dün öğrendim ki şehit olmadan önceki akşam ortak bir arkadaşımızla kulaklarımı çınlatmış. Nasipte bu dünyada tanışmak yokmuş, inşallah Ahirette karşılaşabiliriz.
Halil Kantarcı'yla aynı yerde değildik ama anlayabiliyorum şehit olurken nasıl bir ruh hali içinde olduğunu ve o tweet'i hangi duygularla yazdığını. Aynı saatlerde bizler de 17 şehit verdiğimiz Saraçhane'deydik. Şimdi durdum ve baktım da, telefonumun şarjı bitmeden hemen önce paylaşabildiğim son videoya şu cümleyi eklemişim: “İBB'de silah, siren ve sala sesleri...” Saat 02:46...
Vatan Caddesi'nden Saraçhane'ye geçtiğimiz sırada başlamıştı Fatih semalarında F-16'lar uçmaya... İnsanlar alçak uçuş yapan uçakların 'sonic boom' etkisini bomba zannederek sağa sola kaçışıyor, sonra tekrar meydana doğru ilerlemeye devam ediyordu. Saraçhane meydanına girdiğimizde hissettiğim, darbeden öte bir şeydi. Sanki üzerimizden işgal uçakları geçiyor, düşman askerleri Saraçhane meydanına inmiş ve herkesi tarıyor gibiydi. Ardı arkası gelmeyen silah seslerine itfaiye araçlarının siren sesleri karışıyordu. Biri yaralanıyor, gençler onu hızla ve kurşunlara hedef olmamaya çalışarak bir araca taşıyor, derken biri daha yaralanıyordu. Ortalık mahşer yeri gibiydi. Ama orada, o meydanda olan hiç kimsenin içinde korku yoktu. Zira minarelerden yükselen ezan sesleri hepimize “dünya düşman olsa da, iman bizden yanadır,” dedirtiyordu.
O gece Türkiye şahlanıp darbecilere meydan okurken, insanlar vatan uğruna ölüme doğru koşarken onlara destek olan en önemli unsurlardan biri de, memleketin tüm minarelerinden yükselen müezzinlerin sesiydi; sala sesleriydi. Minarelerden “Es Salatu Ve's-Selamu Aleyke Ya Rasulallah” / Ey Allah'ın Resulu, salat-u selam senin üzerine olsun” sesleri yükseldikçe darbeye direnenler yalnız olmadıklarını hissetti. Müezzinler ezan okuyup, “Hayya'alel salah, hayya'alel felah” / “Haydi namaza, haydi felaha, kurtuluşa” dedikçe insanların kalbine sakinlik, ferahlık, güç ve güven geldi. Camilerden İstiklal marşının sözleri yükseldikçe, verilen mücadelenin istiklal ve istikbal mücadelesi olduğu yüreklere mühürlendi.
O gece orada şöyle düşündüğümü hatırlıyorum: Mahşer yerinde de işte aynı böyle olacak; orada Allah'a sığınanları, Allah yolunda olanları kalbi böyle ferah, yüzleri böyle parlak; kafirleriyse kalpleri dehşet içinde, gözleri kederli, yüzleri kararmış halde göreceğiz.
Halil Kantarcı'nın şehadete erişmeden önceki son tweet'i, “Milli iradenin muhteşem sembolü: EZAN-I MUHAMMEDΔ ifadesi, işte bu ferahı, bu felahı tarif ediyor. Ankara Kocatepe Camii İmam Hatibi İsmail Coşar Hoca ise o geceyi şöyle anlatıyor:
“Akşam namazından sonra eve doğru gidiyordum. Havada uçakları görünce önce 'herhalde 30 Ağustos Zafer Bayramı'na hazırlanıyorlar' diye düşündüm. Kesilmeyince daha farklı bir durum olduğunu anladım. Camiye geri döndüm, minareye çıktım ve durumun bir darbe girişimi olabileceğini o zaman fark ettim. Televizyonda Diyanet İşleri Başkanımız Mehmet Görmez Hoca bizleri minarelere davet ederken Ankara Valimiz Mehmet Kılıçlar da aynı zamanda telefonla arayarak aynı ricada bulundu ve durmaksızın salaları okumaya başladık. Merkezi sistemle Ankara'nın %90'ına ulaştık ve saladan sonra “Sevgili kardeşlerim, Allah için, vatan için, bayrak için, ezan için, İslam için, Cumhurbaşkanımızın davetiyle koşun meydanlara...” dedik, ve arkadaşlarımla beraber susmadık ve devam ettik.”
Kanal 7-Ülke TV ortak yayınının 'Ezanlar susmasın' çağrısına, hızla yayına bağlanarak karşılık veren Mehmet Görmez, aynı zamanda Türkiye'deki tüm cami imam ve müezzinlerine SMS göndererek şöyle diyor o gece:
“Bugün milletimizin hukukunu korumak için üzerimize düşeni yapmak en büyük vecibedir. Ülkenin ve milletin birliğinin, huzur ve refahının ayaklar altına alınması, milli iradenin cebir ve şiddetle çiğnenmesi asla kabul edilemez. Milletimizin manevi rehberleri olarak her türlü kanun ve hukuk dışı girişimlere karşı milletimizle beraberiz. Hepinizi özgürlüğün simgeleri olan minarelerimizden halkımıza bu büyük ihanete şiddete başvurmadan karşı koymaya davet ediyorum. Bu gece minarelerin ışığı yanacak, salalar verilerek milletimiz hukukuna sahip çıkmaya davet edilecektir.”
15 Temmuz'u 16 Temmuz'a bağlayan gece “Başkomutan Erdoğan'ın isteği ve emriyle sokağa çıkıyoruz,” diyerek son tweet'ini yazıp şehit olmaya giden Yeni Şafak foto muhabiri Mustafa Cambaz, ezan sesiyle felaha eren Halil Kantarcı, abilerimiz İlhan Varank ve Erol Olçak, kahraman askerimiz Ömer Halisdemir ve ismini sayamadığım tüm şehitlerimiz yalnız değildi. Memleket için kendini feda edenler, yaralananlar felaha ererken yalnız değildi. Camiler, salalar, ezanlar ve mazlum ve masum tüm Müslümanlar bizimleydi.
O gece Cumhurbaşkanımız ve Başkomutan Recep Tayyip Erdoğan da yalnız değildi. Erdoğan'ın bir çağrısıyla milyonlar sokaklara döküldü ve silahların, tankların, teröristlerin önüne kendilerini attı, direndi. İslam alemi Türkiye'ye dua etmek için camilere yöneldi. Ezanlar okundu, salalar verildi. Ve kalbi kararanlar, gözleri körelenler o gece, yenilgiye uğramanın yanı sıra şuna şahit oldu: Bugün bir çağrısıyla milleti sokağa döken Erdoğan, yarın bir başka çağrıyla ümmeti de sokağa dökebilir. Şüphesiz ki öyledir.
Yazarlar
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.02.2020
4.02.2020
5.01.2020
29.12.2019
8.02.2019
29.07.2018
22.07.2018
15.07.2018
12.07.2018
5.02.2018