Merve Şebnem Oruç
Yarın yapılması planlanan Kuzey Irak’taki 25 Eylül bağımsızlık referandumuna doğru geri sayım sürerken TSK, Silopi-Habur bölgesindeki tatbikatın seviyesini dün yükseltti. Milli Güvenlik Kurulu’nda söz konusu referandumun Ankara açısından “gayrimeşru niteliği ve kabul edilemezliği bir kez daha belirtilirken,” ardından toplanan Bakanlar Kurulu’nun da gündemi Kuzey Irak’tı. Dün olağanüstü toplanan TBMM’de TSK’nın Irak ve Suriye’ye sınır ötesi operasyon yapması için hükümete verilen izin bir yıl daha uzatıldı.
Her ne kadar giderek artan uluslararası baskıya rağmen Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Mesut Barzani Cuma günü Erbil’deki son ‘referanduma evet’ mitinginde yaptığı konuşmada, yarın yapılması planlanan 25 Eylül referandumunun ertelenmesi için vaktin kalmadığını belirterek, bunun için artık çok geç olduğunu söylemiş olsa da, görünen o ki Ankara son dakikaya kadar Erbil’e kurmaya çalıştığı baskıyı sürdürecek.
Bazılarımızın kafasında, “Bugüne kadar Erbil-Ankara ilişkileri oldukça iyi seyrederken şimdi neden en üst perdeden, hatta İran’ı dahi geri planda bırakacak kadar yüksek sesle referanduma karşı çıkıyor?”sorusu olabilir. Oysa sorunun cevabı içinde saklı: Ankara’nın Erbil yönetimiyle özellikle ekonomik açıdan kurduğu iyi ilişkiler bu baskının sonuç vermesi bakımından, Tahran ve Bağdat’a oranla çok daha etkili olabilir. Türkiye’nin bağımsız bir Kürt Devleti’nin kurulması noktasında tartışmaya açık olmayan kırmızı çizgilerini veya iç siyaset dengelerini konuşabiliriz konuşmasına ancak Erbil üzerinde etkisi olacak hususlar bunlar değil; başka şeyler...
Kuzey Irak’ta bugün ortalama 1300 Türk şirketi iş yapıyor. Erbil havaalanının yapımı dahil Kuzey Irak’taki pek çok altyapı faaliyeti Türkler tarafından gerçekleştirildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD seyahatinde gazetecilere verdiği demeçte Ankara-Erbil ilişkileri için “Kopma noktasına geldi diyorsanız, bunu Barzani bu hale getirdi. Memurlarına maaş ödeyemez hale geldiklerinde onlara biz yardımcı olduk. Başbakanlığım dönemiydi, 2 milyar dolar kredi verdik ki maaş ödesinler. Fakat bunlar kadir kıymet bilmiyorlar. Yoksa bizim onlarla alıp veremediğimiz bir şey yok. Ne ABD ne Rusya bizim gibi yardım etmedi,” ifadesinde de en yüksek ağızdan belirttiği gibi Ankara, ekonomik anlamda Kuzey Irak’a çok zor zamanlarda destek vererek dostluğunu ortaya koymuş oldu. Ancak daha da ötesi, Kerkük-Ceyhan boru hattından geçerek Akdeniz’e ulaşan günlük en az 550 bin varil petrol, denize çıkışı olmayan Kuzey Irak’ı bugün ekonomik açıdan Türkiye’ye bağımlı yapan en kritik mesele.
Bilindiği gibi bu hafta Rusya’nın önde gelen petrol şirketlerinden Rosneft, Kuzey Irak’la bir milyar doları aşan bir doğal gaz boru hattı anlaşması yaptı. Kerkük-Ceyhan boru hattını güçlendirerek kapasitesini artıracak bu inşaata 2019’da başlanacak ve 2020’de devreye girmesi planlanıyor. Boru hattının 30 milyar metreküp gaz taşıyacağı ve 108 milyar dolar gelirgetireceği söyleniyor. Kerkük-Ceyhan boru hattından elde edilen gelirse hala Halkbank üzerinden toplanıyor.
Malum 2014’ten beri Bağdat merkezi yönetiminden bağımsız olarak petrol ihracı yapan Kuzey Irak’la Bağdat arasında bu petrol gelirinin nasıl paylaşılacağı noktasında uzun süredir devam eden bir anlaşmazlık var. Halihazırdaki anlaşmaya göre Bağdat petrol gelirlerinin %17’sini IKBY’ye ödemek zorunda, ancak daha önceleri bu ödemenin %11’ini yaparak %6’sını güvenlik ve benzeri çeşitli bahaneler öne sürerek ödemeyen Bağdat, bir süredir bu ödemeyi de gerçekleştirmiyor. Ankara bu nedenle Barzani’ye referandumdan vazgeçmesi halinde Bağdat’la Erbil arasındaki sorunların çözümünde arabuluculuk yapabileceğini ve Erbil’in haklarının korunması noktasında garantör olabileceğini söylüyor.
17-25 Aralık meselesinin arka planından ABD’de devam eden Rıza Zarrab davasının HalkBank’a yönelmesine, Suriye ve Irak’ta DAEŞ’le mücadele adı altında petrol zengini yatakların ve enerji rotalarının PKK’ya teslim edilmesine ve PKK’ya gönderilen tonlarca silaha son yıllarda yaşanan tüm gelişmeler birbirine açıkça bağlıyken bunların tam kalbinde işte bu enerji meselesi oturuyor. Son yazımda da ifade ettiğim gibi, ABD’nin referanduma “Henüz vakti değil” diyerek karşı çıkmasının nedeni, Suriye’deki iç savaşta Türkiye’nin güney sınırından Akdeniz’e uzanacak PKK koridorunun inşasının henüz tamamlayamamış olmaları. İsrail’in 25 Eylül referandumuna desteği ise Kuzey Irak’la petrol üzerinden kurduğu güçlü ekonomik bağa dayanıyor. İsrail’in 2015’ten beri petrol ithalatının %77’sini Kuzey Irak’tan gerçekleştirdiği tahmin ediliyor. İsrail’e göre, İran’ı bölgede dizginleyecek bağımsız bir Kürt Devleti ister PKK kursun ister Barzani fark etmez, yeter ki bir an önce kurulsun.
Öte yandan, bu yaz Bağdat’la Tahran’la Kerkük petrolünün Kerkük’ten İran’a boru hattı döşenerek taşınması noktasında imzaladığı anlaşmadan Kuzey Irak’ı haberdar etmemesinin, Barzani’nin bağımsızlık referandumuna Kerkük’ü de dahil etmesinin nedenlerinden biri olduğu düşünülebilir. 25 Eylül’e doğru geri sayım sürerken Barzani’nin Bağdat’la Erbil’in hakları için anlaşmak için referandum blöfünde bulunduğu ve geri adım atacağı tahmini yaygındı. Bağdat’tan bu manada henüz somut bir hamle gelmemiş olması böyle büyük bir iddiayı ortaya atan Barzani’nin geri adım atamamasında önemli bir etken olabilir. Barzani Cuma günkü konuşmasında referandumun ertelenmesi için artık çok geç olduğunu söylerken “Kendimi halkım karşısında utandıracak biri değilim,” diyerek, bir anlamda ne kadar sıkışmış olduğunu kendi de ortaya koymuş oldu. Bu sıkışma da muhakkak ki Türkiye’nin kurduğu baskının payı büyük. Çünkü referandumun gerçekleşmesi halinde Bağdat ve Tahran cephesinin kılıçları kınından çıkaracağı muhakkakken, Türkiye gibi çok önemli bir dostun kafaya koyması halinde uygulayacağı yaptırımların bedeli de ağır olacak. Yani işler kontrolden tamamen çıkacak.
Özetle referandum masasında 25 Eylül’e saatler kala gerilim hala sürüyor. Son blöfler yapıldı, son restler çekildi. Bakalım Ankara, Tahran ve Bağdat, ve hatta Washington tüm farklı ajandalarına rağmen birleştikleri ortak noktada Barzani’ye geri adım attırabilecek mi? Böylece Ortadoğu masasındaki kartlar bir sonraki gerilim noktası için yeniden mi karılacak? Yoksa referandum gerçekleşecek ve herkes sırayla elini açmak zorunda mı kalacak?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.02.2020
4.02.2020
5.01.2020
29.12.2019
8.02.2019
29.07.2018
22.07.2018
15.07.2018
12.07.2018
5.02.2018