Mithat SANCAR
Kürt sorununda “yeni çözüm süreci”yle ilgili gelişmeleri izlerken, aklıma sık sık Güney Afrika tecrübesi düşüyor. Herhalde son zamanlarda Güney Afrika hakkında biraz fazla okumamdandır. Bu yoğunlaşma yüzünden abartıyor olabilirim, ama iki ülkenin “çözüm süreçleri” arasında belli noktalarda önemli benzerlikler olduğunu düşünüyorum.
Bir sergi, bir tarih: Güney Afrika
Dikkatimi bu benzerliklere çeken son vesile, Almanya’nın Münih şehrinde birkaç gün önce açılan bir sergi oldu. Sergiyi yerinde görmeyi çok isterdim, ama maalesef şu sıralar böyle bir imkânım yok. Sergiye dair bilgilerimin kaynağı, Alman basını ve internet siteleri.
15 şubatta açılan ve 26 marta kadar devam edecek olan serginin adı, “Apartheid’ın Yükselişi ve Çöküşü: Günlük Hayatın Fotoğrafı ve Bürokrasisi” (Aufstieg und Fall der Apartheid: Fotografie und Bürokratie des täglichen Lebens).
Irkçı rejimin kurumsallaştığı 1948’den Mandela’nın başkan seçildiği (dolayısıyla ırkçı rejimin çöktüğü) 1994 yılına kadar olan dönemle ilgili 600’den fazla fotoğraf ve değişik doküman, gündelik hayattan çarpıcı ayrıntılar sunuyor. Bu ayrıntılar arasında, gösteriler ve çatışma sahneleri de var elbette. Mandela’nın serbest bırakıldığı 1990 yılına kadar, gösterilerin ve öfkenin rengi “siyah”. Bu tarihten sonra, “beyazları” da sokaklarda öfkeyle gösteri yaparken görebiliyoruz.
Irkçı rejimin tasfiyesi ve demokrasiye geçiş için görüşmeler daha Mandela hapisteyken başlamıştı. Görüşmeler gizli yürütülüyordu, ancak Güney Afrika’nın beyaz kamuoyu bunlardan tümüyle habersiz değildi. Buna rağmen, bu kamuoyunda kayda değer bir tepki oluşmadı. Muhtemelen beyaz toplumun büyük çoğunluğu, bu görüşmelerin rejimi esastan değiştirecek bir seyir izlemeyeceğine inanıyordu. Hatta Güney Afrika’nın, ırkçı rejim nedeniyle yaşadığı büyük sıkışmayı, siyahlara mühim bir taviz vermeden bu yolla aşabileceği yönünde bir beklentileri bile vardı. Zira Güney Afrika, uzun zamandır çok yönlü ambargolarla kuşatılmış ve dünyadan izole edilmiş hâldeydi. Ülke içinde de çatışmalar giderek yoğunlaşıyordu.
Mandela’nın serbest kalması, beyaz toplumun ayrımcılıktan ve ırkçı rejimin devamından yana olan kesimlerini, kendi kendilerine inşa ettikleri bu “yalan rüya”dan uyandırdı. Zaten bir süre sonra, siyahların temsilcileri ile ırkçı yönetimin yetkilileri arasında aleni müzakerelere başlandı.
Irkçı rejim için artık yolun sonu görünüyordu. Irkçı beyazlar da bunu kavramakta gecikmediler. İlk başlarda tepkileri daha çok spontane ve dağınıktı. Ancak müzakereler derinleştikçe, örgütlenmeye başladılar ve silahlı eylemler dâhil her türlü yolla dönüşüm sürecini engellemek için harekete geçtiler. Süreci engelleyemediler, ama çok ciddi sıkıntılar yarattılar, kanlı ve acı dolu zamanlar yaşattılar.
Güney Afrika’da çözüm ya da geçiş sürecinin, bütün bu kötü olaylara rağmen başarılı olmasında, her iki tarafın kararlılığı ve olgunluğu belirleyici rol oynadı.
Güney Afrika tecrübesinin bu boyutunu yeniden hatırlamama, sözünü ettiğim sergi vesile oldu; hatırlatmamın nedeni ise önceki gün Sinop’ta “yaşananlar”.
Tehlikeli bir prova: Sinop
Bildiğiniz gibi, aralarında dört milletvekilinin de bulunduğu HDK heyeti, “yeni çözüm süreci”ni anlatmak amacıyla Karadeniz turuna çıkıyor. Türkiye’nin beyaz ırkçıları diyebileceğimiz bir grup, gezinin ilk durağı Sinop’ta harekete geçiyor. Seçtikleri yöntem çok tanıdık: Linç!
Bu yöntemin bu topraklarda lanetli bir tarihi ve kabarık bir sicili var. Kâh bir tahakküm ve tasfiye yolu olarak kullanılmış, kâh bir şantaj ve sindirme aracı olarak devreye sokulmuş. Bütün örneklerde değişmeyen bir unsur var: Linç için toplanan grupların dilinde “vatan, millet, bayrak” hamaseti olmuş; onların arkasında ve/veya yanında da, “devlet”in görünen ve/veya görünmeyen güçleri yer almış.
Sinop’ta beyaz Türk ırkçıları “çözüm süreci”ni provoke etme provası yaptılar. Arkalarında “derin güçler”in bulunduğunu düşünmek için, çok nedenimiz var. Hatta bu güçlerin yeni gözde yatırım alanının bu olacağını da varsayabiliriz. Anlaşılan beyaz Türk ırkçıları ve “derin güçler”, yeni sürecin ciddi olduğunun farkındalar.
“Çözüm süreci” derinleşerek ilerlerlerse, benzer durumlarla karşılaşma ihtimali de artar. HDK’nın bu gezisinin kendisinin veya zamanlamasının doğruluğu/yanlışlığıyla uğraşmak, dipten gelebilecek asıl tehlikeyi gözden kaçırmaya yol açabilir.
Ayrıca ben, bu gezinin başka hiçbir etkisi olmasa bile, sadece bu tehlikeyi görünür kıldığı için önemli olduğunu düşünüyorum...
Yazarlar
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.03.2015
22.03.2015
12.02.2015
5.02.2015
27.01.2015
20.01.2015
13.01.2015
6.01.2015
29.12.2014
23.12.2014