Murat AKSOY
Güney komşumuz Suriye'de bir yılı aşkın bir süredir halk sokakta ve daha demokratik bir ülke istiyorlar. Esad rejimi, halkın taleplerini siyasal sürece tahvil etmek yerine şiddet yoluyla bastırmaya, yok saymaya çalışıyor. Ancak, tarihteki bütün deneyimler bunun kısa süre için mümkün olabileceğini ama orta ve uzun vadede mümkün olmadığını gösteriyor.
Bunun en tipik örneği Türkiye. Cumhuriyet kurulurken inşa edilen vatandaşlık tanımı gereği kamusal alandan özel alana itilen bütün kültürel farklılık ve görünürlükler, bugün yok sayılması mümkün olmayacak biçimde kamusal alandalar. İslami görünürlükler, Kürt kimliği, Alevilik başta olmak üzere bütün farklılıklar bugün kamusal alanda. Suriye'de Esad rejimi toplumsal talepleri belki şiddet ile bir süre daha bastırabilir ama bu ilelebet sürmez.
Türkiye, Suriye konusunda en aktif ülkelerden birisi. Türkiye'nin Suriye konusundaki hassasiyetinin iki temel argümanı var. İlki uluslararası sistem içindeki konumu ve küresel değişimler. İkincisi de uzun sınır komşuluğu ve tarihsel ve kültürel ortaklık.
İlki ne kadar siyasi ise ikincisi de o kadar insani. Ve son dönemde Suriye'de yaşananlar insani olanı öne çıkardı. Geçen hafta konuştuğum Başbakan Erdoğan'ın Dış Politika Danışmanı İbrahim Kalın; 'yaşananları artık siyasi olmaktan çıkmış insani bir dram' olarak tanımladı.
Türkiye'nin bu insani dram karşısında gösterdiği hassasiyet bir yana, Suriye konusunda izlediği politikanın uluslararası politikada önemli bir karşılığı vardır. Nitekim Türkiye'nin Suriye politikasının arkasında küresel bir siyasi okumanın izlerini bulmak mümkün.
Türkiye'nin burada oynadığı rolü anlamının yolu, dünyada yaşanan küresel değişimi okumakla ilgilidir. 1960'larada başlayan ve 'modernliğin krizi' olarak okunabilecek kimlik, vatandaşlık ve ahlak krizlerinin yarattığı değişim dalgası iki kutuplu dünyanın sonunu hazırladı. İki kutuplu dünyanın sonu, tek kutuplu ama çok aktörlü yeni bir dünya düzenini başlattı. Ve bu düzen henüz kurulabilmiş değil. Şimdi dünyanın farklı bölgelerinde daha küçük ölçekli hiyerarşi blokları ortaya çıkıyor. Latin Amerika, AB, Uzak Doğu, Asya, Ortadoğu, Afrika'da yeni güç blokları ortaya çıktı. Ve bu güç bloklarının her biri içinde ülkelerin siyaset yaptıkça yükseldikleri yeni bir hiyerarşi ortaya çıktı.
Bu büyük değişim süreci aynı zamanda gücün Batı'dan Doğu'ya kayması anlamını taşıyor. ABD ve AB bu süreçte güç yitirirken Rusya, Çin, Hindistan, Türkiye yükseliyor.
Türkiye bu değişim sürecinin neredeyse tam ortasında.
Türkiye'yi uluslararası hiyerarşide güçlü kılan, içerde demokratik değişimi yaşıyor olması ve bunu siyasete yansıtıyor oluşudur. Bu açıdan Türkiye uluslararası ilişkilerde risk alarak yükselmeye çalışıyor. Türkiye'nin hem AB ile hem de Ortadoğu ile olan ilişkileri, ülkeyi önemli hale getiriyor. 2008'de yaşanan küresel mali kriz, AB'yi bu güç bloğundan düşürürken Türkiye ile birlikte Çin ve Güney Kore yükselen değerler olarak ortaya çıkıyor. Türkiye'nin Osmanlı geçmişi, Müslüman kimliği ve eksik de olsa demokrasi deneyimi hinterlandı olan Ortadoğu'da öne çıkarıyor. Model ülke olmasından, Batı-Doğu arasında bağ kuran ülke konumuna yükseltiyor. Türkiye'nin Suriye konusunda gösterdiği hassasiyet sadece komşu bir ülkeye iyi ilişkiler geliştirmenin yanında, değişen küresel değişimde bölgesinde yükselmek isteyen ülkenin referanslarını taşıyor.
Dünya büyük bir değişim yaşıyor ve henüz bu değişimin ortasındayız. Ülkeler siyaseten risk aldıkları ölçüde yükselebilecekleri bir hiyerarşinin önündeler. Bu, belirsizlik kadar fırsat da demek. Türkiye belirsizlikleri aldığı risklerle fırsatlara dönüştürme yolunda.
Komşularla 'sıfır sorun' bu anlayışın ürünü idi, Suriye konusunda bu kadar önde olmak da bu stratejinin parçası.
Büyük ülke olmak bazen risk almayı zorunlu kılabilir. Ve Türkiye, Suriye konusunda insani hassasiyetin yanında bu uluslararası riski de almış durumda. Türkiye'nin sadece iç politakalarını değil, dış politikalarını da; bu büyük ülke olma vizyonunun belirlediğini unutmamak gerekiyor.
Yazarlar
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.02.2019
23.11.2018
20.11.2018
16.11.2018
13.11.2018
10.11.2018
6.01.2018
3.01.2018
30.10.2018
26.10.2018