Murat AKSOY
Her partinin farklı birey, toplum ve dünya okuması vardır. Bu okumalarla biz, partilerin, siyasi yelpazedeki yerlerini az çok tahmin edebiliriz. Elbette bu konumlanmanın mutlak olmayacağını ve farklı sosyal durumlar karşısında göreli değişiklikler gösterebileceğini akılda tutmakta fayda var.
"Sağ-sol" ayrımı dünyadaki siyasal okumalar için hala açıklayıcı bir kılavuz niteliğindedir. Ancak bu, Türkiye için geçerli değildir. Türkiye'de sağ-sol'dan çok "statüko-değişim" ekseni daha açıklayıcıdır.
Bunun temel nedeni Türkiye'deki devlet-toplum ilişkisinin asimetrik durumudur. Bu asimetrik durumun en temel sonucu büyük harfle "Siyaset"in olmamasıdır. Siyasi partilerin varlığı Siyaseti garanti etmez. Çünkü yapılan siyaseti, toplumsal talepler, bu talepleri temsil eden siyasi partiler değil; devleti kuran askeri ve sivil bürokrasi belirlemiş ve uygulamıştır. O yüzden Türkiye'de siyasi partiler var olmalarına rağmen, Siyaset olmamıştır. Siyasetin olmadığı yerde siyasi partilerin kendilerini sağ-sol ayrımlaştırmaları, önünde "merkez" kavramı ile mümkün olmuştur. Buradaki merkez ise tahmin edileceği gibi "devlet"tir. Ana referansını ve meşruiyetini devletten alan partilerin isimleri farklı olsa da bunların siyasal olarak ortak keseni "statüko"dur. Yani Türkiye'de siyasetin esas işlevi var olan devlet-toplum ilişkinin asimetrik durumunun meşruiyetini sağlamak olmuştur.
Elbette DP ve ANAP'ın ilk dönemleri bu yapıyı kırma yönünde irade gösterse de süreklilik olmadığı için başarılı olamamıştır. Kırılma esas olarak 1990'ların başında başlamış ve 2002 seçimlerinden sonra AK Parti ile başlayan süreç süreklilik kazanmıştır. Türkiye'de Kürt sorunundan Kıbrıs meselesine, Alevi sorunundan dış politikaya kadar pek çok alanda "devlet" değil "toplum" referanslı siyaset başlamıştır. Yani Türkiye Siyaset ile tanışmıştır.
AK Parti'nin temsil ettiği siyasi pozisyon, "statüko-değişim" aksında değişimden yana olmuş ve bu yönü ile de sol'a denk gelirken, AK Parti karşıtı kitle partileri ise statüko savunucuları olarak sağ bir pozisyonda kalmışlardır.
AK Parti'nin devletten uzaklaşıp topluma yaklaşması ve toplumsal meşruiyetli yeni bir siyasi alan üretmesi, Türkiye'de siyaseten evrensel anlamda "sağ-sol" eksenine taşınmasının önünü açmıştır. Ancak bunun gerçekleşmesi mümkün olmamıştır. Çünkü AK Parti bu alanda yalnız kalmış ve bu siyasi yalnızlık onu daha çok muhafazakârlaştırmıştır. Başta CHP ve BDP olmak üzere siyasetin statüko-değişim ekseninden sağ-sol eksenine kaydığının fark edilememesi, ne yazık ki, onları AK Parti ve Başbakan Erdoğan "karşıtlığına" mahkum etmektedir. Muhalefetin bu bakışı değişmediği sürece de bu değişmeyecektir.
Başbakan Erdoğan'ın kürtaj ve sezaryen konusunda açtığı tartışma tam da bir partinin sağcı mı solcu mu olduğunun açık bir göstergesi olması açısından önemlidir. Başbakan Erdoğan'ın kürtaj ve sezaryen konusunda yaptığı açıklama ve aldığı siyasi pozisyon klasik olarak sağ ve muhafazakâr bir pozisyondur. Ve bu pozisyon partinin birey, aile ve toplum algısına da uyumludur. Mesele Başbakanın bu açıklaması karşısında muhalefetin sorunu "Başbakan Erdoğan" olarak görmesi ve siyasal pozisyonlarını ona göre almalarındadır.
AK Parti siyasal meşruiyetini devletten değil toplumdan aldıkça siyasi pozisyonu değişimcidir. Ancak bu yeni siyasi alanda AK Parti klasik bir muhafazakâr/sağ partidir. AK Parti'nin siyasal olarak şansı hala bu alanda tek başına olmasıdır.
Burada kendilerini sol/cu, sosyal demokrat diyen partilere büyük sorumluluk düşüyor. Onlar siyasi meşruiyeti hala toplum yerine devlette aradıkları için yelpazenin sağında statüko tarafında yer alıyorlar.
Eğer siyasetin meşruiyetini devlet değil, toplum ve birey için görseler; siyasetin AK Parti ve Başbakan Erdoğan karşıtlığından daha farklı anlam ve işlevini de keşfedecekler.
CHP'nin, BDP'nin kürtaj, sezaryen konuları başta olmak üzere AK Parti politikaları karşısında "söz"lerinin ve siyasetlerinin anlamlı olmasının koşulu devlet/örgütsel yapı için toplum için siyaset yapmaları olacaktır. Yani AK Parti'ye önce AK Parti'nin bulunduğu sivil siyasi alanda rakip olacaklar.
Aslında sadece kürtaj ve sezaryen değil, pek çok siyasal konu artık "sağ-sol" farkının açık izlenebildiği alanlar olacak. Bugüne kadar büyük siyasi alanda AK Parti'ye destek vermiş pek çok insan, bireyi, toplumu ilgilendiren pek çok konuda AK Parti'ye mesafe alabilir. Bugüne kadar demokratikleşmeden sivilleşmeye kadar pek çok alanda destek verdiğim AK Parti'ye son açıklamaları açısından yakın durmam mümkün değil.
Türkiye'de demokratikleşme, sivilleşme ve normalleşme Habermas'ın "modernleşme" konusuna yaklaştığı gibi henüz "bitmemiş bir proje"lerdir. Bu yüzden AK Parti'nin önceliği demokratikleşmenin, sivilleşmenin ve normalleşmenin derinleşmesine vermeli. Çünkü toplumsal değerlerin tartışılmaya başlandığı noktalar siyasal alanda yalnız olan AK Parti daha otoriter sulara savrulabilir. Ataerkil zihniyet otoriterliğe cevaz vermese de, tek dini yorumun topluma giydirilmeye çalışılması onu otoriter yapmaya yeter.
twitter: @murataksoy
Yazarlar
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları


















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.02.2019
23.11.2018
20.11.2018
16.11.2018
13.11.2018
10.11.2018
6.01.2018
3.01.2018
30.10.2018
26.10.2018