Nabi YAĞCI-Taraf Yazıları
Geçenlerde, bir toplantıyı bitirip Beyoğlu’nun arka sokaklarından birinden yürüyerek Taksim’e doğru çıkıyorduk. Artık eğlence mekânlarının saati gelmiş, dolmaya başlamışlardı. Her bir yandan müzik sesleri yükseliyordu. Kürtçe bir türkü duydum, biraz ilerleyince Münir Nurettin’den bir şarkı kulağıma çalındı, bir türkü barın önünden geçiyoruz hoş bir halk türküsü dışarı taşıyor, karşı tarafta gençleri çağıran pop türünden bir parça, hayli yüksek bir volümle icra ediliyordu. Biraz daha dolaşmış olsak Rumca, Çerkesçe bir parçayı da duyabilirdik.
Bu çoğul sesler, tınılar, ezgiler artık eskisi gibi kapalı mekânlar içine hapsolmuyor, sokaklara taşıyor. Sokak çoğulculaşıyor. Bu farklı tınıların birbirlerine karışması, ötekini bastırmazsa çok hoş oluyor. Zorlukları, çoğulculaşan bu sokaklar aşacak. Kafalardaki dünden kalma sokak imajı, yani yakıp yıkan, kırıp döken, öfkelerin, nefretlerin saçıldığı “sokak” imajı silinip yerini bu tür sokak imajına bırakırsa meselelerimiz çözülecek diye düşünüyorum.
Hayat alttan alta yeni bir Türkiye’nin doğuşunu söylüyor bize; eğer kulaklarımızın pasını silip bu sese kulak verebilirsek duyacağız. Ne yazık ki hâlâ siyasetin kulakları sağır. Siyaset çok sesli sokağın gerisinde ve tek sesli. Her bir siyaset kendi doğruları etrafında birleşmemizi istiyor, bir kutuplaşma yaratma çabasında. Çünkü yalnız kendi doğrusuna inanıyor. Bu nedenle siyasetin dili de kutuplaştırıcı. Bu yanlış dil yalnızca siyasetin içinde de kalmıyor, yayılıyor, hepimizi esir almak istiyor.
Ya benden yana olacaksın ya da düşman...
O kadar ki, savaşa, şiddete karşı olanlar bile birbirine karşı duruyorlar. Sırf duruşları, kendini ifade ediş tarzları kendilerininkiyle aynı değil diye. Geçmişte laiklik tartışmalarında bu durumu yaşamıştık şimdi de Kürt sorunu ve PKK konusunda yaşıyoruz.
Karmaşık sorunlar karşısında hepimizin aynı düşünmesi, birebir aynı tahlilleri yapması ne mümkündür ne de istenendir. Aksine farklı bakış açılarının varlığı karmaşık bir yumak oluşturan gerçeğin farklı yanlarını görebilmek için gereklidir.
Ne var ki, aklımız çoğulcu düşünmeye evet diyor, hatta dilimizde çoğulculuk sözü hiç eksik olmuyor olsa da dilimizin kurucu yapısı buna engel oluyor. Dilin kurucu yapısı aynı zamanda zihniyet dünyamızın hem nedeni hem sonucudur.
Uzun yıllar boyunca kendisi olamayan ve kendisine güven duygusu zayıf kalmış bir toplumduk. Vesayet rejimini eleştirip duruyoruz. Haklıydık elbette eleştirmekte. Fakat tepemizdeki rejimi eleştirmek yanında bu eleştiriyi kendimize dönük yapmada eksikliyiz. Vesayet rejiminin ne demek olduğunu artık yeterince biliyoruz ama vesayet altındaki bir toplumun fertlerinin nasıl insanlar oldukları, nasıl düşünüp davrandıkları üstüne pek az dikkat veriyoruz.
Vesayet altında eğitilip, belli bir yaşam pratiği edinmiş insanlar kendi kendileriyle barışık olmada zorlanırlar. Hiçbir zaman kendi özgür iradeleriyle karar alıp, kendi güçlerine dayanarak bir şeyleri değiştirebilmiş olmadıkları için, değişim hep tepeden gelmiş ve tepeden beklenmiş olduğu için sürü psikolojisi hâkim bir toplumsal psikolojidir. Bu bilenen bir durum, asıl önemlisi bu sürü psikolojisinin yaratmış olduğu kendine özgü bir dilin hâkimiyeti altında olduğumuzu fark etmemektir.
Bu dil yıkıcı bir dildir
“Biz” derken de yıkıcıdır “ben” derken de. Kuşkucu olduğu zaman dahi kendi dilinden hiç kuşkulanmayan bir söylemi vardır. Asıl önemli olan da bu.
Yıkıcı dilin karşıtı yapıcı dil değildir. Yapıcı olmayabiliriz. Keskin eleştirici bir dile de sahip olabiliriz, mesele bu değil. İlle de kurucu, yapıcı olmak zorunluluğu elbette yok. Yıkıcı olmayan dilin karşıtı yapıcı değil değişimci dildir. Eğer bir şeyleri değiştirmek istiyorsak ve değiştirmek istediğimiz şey kendimizin tek başımıza becerebileceğimiz şey değilse, toplumsal bir sorunun çözümüyse ötekini de kazanmaya ihtiyacımız var demektir. Söylediğimiz şey en doğru olsa bile sırf söylendiği için doğrular başarı kazansaydı dünyamız çoktan güllük gülistanlık olurdu. Doğrunun yanında olmayanı da davet edici bir dil kurmak zorundayız.
Ötekinin söyleminden, kendi söylemimizle bağdaşık olabilecek ögeleri bulup çıkarmak ve bunları eklemleyebilecek çoğulcu bir dil yapısı kurmak bana hem doğru hem de gerçekleşebilir gözüküyor. Yeni Türkiye, değişimi isteyen herkesin ortak eseriyse –ki öyledir, artan kendimize güven duygusuyla böyle bir çoğulcu dili yaratmak artık mümkündür.
Kuvvetle inanıyorum, böyle bir ortak dil pek çok sorunun çözümünü kolaylayacaktır.
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.05.2012
3.05.2012
30.04.2012
28.04.2012
26.04.2012
23.04.2012
21.04.2012
19.04.2012
16.04.2012
14.04.2012