Ömer F. Gergerlioğlu
Eski MİT Müsteşarı Emre Taner eski ve çok önemli bir bürokrat olarak çok önemli şeyler söyledi. Bu kargaşa içinde sözlerinin yeterince değerlendirilmeden unutulmasına gönlüm, gönlümüz razı gelmez. 15 Temmuz darbesini araştırma komisyonunda söylediklerini ayrıntılı tahlil etmeye çalışalım.
Emre Taner "Kürtlere karşı olmadığını," kanın durması için devreye girdiğini söylüyor. Şu ana kadar bilmediğimiz önemli bir konunun altını çiziyor. 2006 yılında Öcalan ile görüşmeye başladığı bilinen Taner bu inisiyatifi almayı devletin başına kendisinin teklif ettiğini söylüyor. Yani devlet büyüklerinin inisiyatifiyle değil, kendi teşvikiyle olmuş. "Açıkça ifade ediyorum: Biz Oslo sürecine yabancılar Kürt meselesini oyuncak yapmasın diye girdik. Şöyle bir baktık, ne kadar yabancı servis varsa hepsi PKK’yla iç içe istedikleri gibi konuyu alıyorlar, veriyorlar, zavallı Türkiye kenardan seyrediyor. “Olmaz.” dedim dönemin Başbakanlarına ve diğerlerine, devreye girmemiz lazım, müdahale etmemiz lazım, biz baş başa kalmalıyız bu grupla, problemi kendimiz çözmeliyiz, başkalarına bırakmayalım." Bir bürokrat olarak Türkiye'nin bu en büyük ve eski sorununu devletin sürüncemede bırakmadan, inisiyatif alarak çözmesi gerektiğini belirtmiş, iyi yapmış. Devlet aklı bunu niye kendisi düşünmez de birisi hatırlatır?Tabii ilk önce o aklın yara olduğunu görmesi ve bunun kendi politikaları sonucu oluştuğunu bilmesi gerekir. Bir sağlıkçı olarak kendi açımdan anlatayım. Vücutta yara varsa bunu açıkta bırakmamak, tedavi etmek gerekir. Yara tedavi edilmezse derinleşen, mikrop kapan, iyileşmeyen (iyileşse de iz bırakan) bir hale gelir. İşte bundan sonrasında ne olacağını yine Emre Taner anlatıyor. "Onların niyeti başkaydı, uluslararası bir konferansa götürmek istiyorlardı konuyu, çok taraflı, çok yanlı bir konferansa götürmek, Kürt meselesini orada hallettirmek istiyorlardı, tabii ki aleyhimize." Bunu görünce Oslo organizasyonunun yapıldığını ifade ediyor ve "Oslo’ya bu yüzden gidildi. Oslo ihanet değildir, bunu söyleyenler yanılır. Her yerde sapına kadar konuşurum bunu, sonuna kadar konuşurum. Oslo ihanet değildir; Oslo, bir kanın durdurulması için yapılmış bir hadisedir. Gizli servisler mayınlı bölgeye girer, mayını temizler, arkadan siyaset girer, gizli servisler bunun için kurulur. (T B M M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı Komisyon : FETÖ Tarih :09/11/2016) Oslo için halen Taner'in kimi ulusalcı kesimlerde itham edildiğini biliriz.
Emre Taner çok daha önceden konuşmalıydı. Yıllarca büyük uğraş verdiği ve ikame etmeye çalıştığı bir süreç, sorumsuzca baltalandı ve yıkıldı. Sürecin kurulmasında devlet mekanizmasını harekete geçiren kişi olarak "keşke müdahil olabilseydi" diyor insan. Ancak bu baldıran zehiri içmeyi sözle değil fiille göze alma işidir. Kendisine yönelik ithamlara "gazete manşetlerinde hıyanet içerisinde kaldılar, onu yaptılar, bunu yaptılar diye… Ne bir protokol vardır, ne bir anlaşma vardır, ne bir sözleşme vardır, sadece güven artırıcı önemler üzerinde bir tartışma zemini yaratmaya çalışılmıştır, hadise budur. Bunlar konuşulmadı, anlatılmadı. Bunları ben çıkıp bir gün televizyonda söyleyecektim, bugün nasip oldu." diyerek cevap veriyor Taner. Keşke zamanında bir televizyon çağırıp bunları Taner'e sorsaydı da büyük emeklerle kurulan bu süreç kolayca yıkılmasaydı.
Peki nasıl oldu da yıkıldı süreç. Bunun cevabını da gizli görüşmeleri yıllarca yürütmüş birisi olarak cevaplıyor. "Çözüm süreci iç ve dış bazı mihraklar tarafından yürümesin diye istendi. Yabancılar çözüm süreci olduğu takdirde Türkiye'nin bölgesinde bu problemi halletmiş, kanatlanmış bir ülke olmasını istemediler. Örgütün içinde bazı kadrolar çözüm sürecinden ürktü, ben bunları yüz yüze görüştüm bu adamlarla, çok açık ifade ediyorum. Sebep şuydu: 500’ün üzerinde bir yönetici kadro “Biz ne olacağız? Çözüm sürecinden sonra biz Türkiye’ye dönersek tutuklanacağız. Ne yapacağız?” Gidin Norveç’te oturun, gidin İsveç’te oturun. Hangi parayla, hangi pulla, hangi fonlarla? Büyük tereddütler vardı, o gün dağa çıkanlar bugün 55 yaşında. 60 yaşına gelmiş adamlar var. Dağda emeklilik yok, dağda ölüm var bunu biliyorlar, yanaşmak istediler fakat yapamadılar, olmadı çünkü önlerine doğru düzgün bir yol haritası koyamadık. Çözüm süreci belli bir yere geldi, Habur’da tıkandı. Habur ihanet değildir." Taner burada bir bürokrat olarak çok önemli bir gerçeği itiraf ediyor: "Çünkü önlerine doğru düzgün bir yol haritası koyamadık." Bu ifade, algı operasyonlarıyla sadece tek tarafın yıkmasıyla gerçekleştiği öne sürülen çözüm sürecinin bitişinin aslında devlet tarafından barış zamanında ne yapacağını bilmeyen PKK'lıların önüne somut, düzgün bir yol haritası konulamadığından olduğunu iddia ediyor.
MHP milletvekili Mehmet Erdoğan'ın "Silahlar bırakılmadan bu görüşme nasıl yürüyebilirdi ki?" sorusuna yıllardır bu görüşmelerin içinde olan bir bürokratın (politikacı değil) vereceği cevabı veriyor. "İşte, silahların bırakılmasına çalışıyorduk, bütün mesele buydu, bunun altyapısı sağlanıyordu. Evvela eylemler bırakılacak, ondan sonra silahlar bırakılacak, ondan sonra bu kadrolar olduğu gibi Türkiye dışına çıkacak, daha sonra da bunların rehabilitesi için bir uluslararası program uygulanacak, çözüm süreci budur." Dünya çapındaki tüm çatışma çözümlerine baktığınızda görüşmeler bitip uzlaşma sağlanana kadar silahların bırakılmadığını, anlaşma sağlandığında bunun ilk önce sembolik ve törenlerle sonrada gerçekten olduğunu biliyoruz. Taner'in bu gerçeği bildiğini ve çatışmalar devam ederken uzun süre yapılan gizli görüşmelerin mimarı olduğunu biliyoruz. En az 100 yıllık bir sorunun yetersiz görüşmeler, konjonktürel bölge hesapları, lider çekişmeleri yüzünden bitirildiğini biliyoruz.
Pekiyi çözüm? Bunu CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu soruyor. "Yani bugün için ne öneriyorsunuz?" Emre Taner "Şimdi, bugün için öyle bir noktaya gelindi ki “Hadi gelin, oturun, konuşalım” diyecek noktada değilsiniz. Bir ortak akla ihtiyaç var. İnsanlar ölüyor. Şimdi burada ölüler sadece şehitler olarak alınıyor. Değil. Dağda da ölenler var." Taner bir eski bürokrat olarak her iki taraftan ölen insanlara taraf gözüyle değil, insan gözüyle bakıyor. Şahsımın bu söylemi ifade ettiği için nasıl lince uğratıldığını hatırlıyor ve acı acı gülüyorum, bunu iyi ki bir bürokrat söylüyor, belki birilerinin gözü açılır, akleder. "Çok miktarda insan ölüyor, bunlar korkunç yaralar var şu anda. Her ölünün ailesinden 4 kişi ertesi gün dağa çıkıyor. Sayın İlker Paşam bunu söyledi. Dağa çıkışları niye engelleyemiyorsunuz? Bu ölümler devam ettiği sürece dağa çıkışları engelleyemezsiniz. Ailesinden 10, 15 adam ölmüş, 20’si de dağda. Çocuklarının adını bilmeyen insanlar var." diyor Taner , hamaset söylemcilerinin tersine acı gerçekleri açık açık söyleyerek. İnsanların karşılıklı ölümleriyle sonuç alınamayacağını işin içinde yıllarca olmuş bir insan olarak çok iyi biliyor ve vurguluyor. "Dağa çıkışları niye engelleyemiyorsunuz?" sorusunun, sorunu derinlemesine bilmeyen soğuk bir devlet sorusu olduğunun altını ne de güzel çiziyor. " Bu ölümler devam ettiği sürece dağa çıkışları engelleyemezsiniz." Çözümün ancak insani dokunuşlarla, sorunu çözme niyeti olacağını daha nasıl ifade edilsin!..
Taner'in üstü kapalı gündelik siyasete de bir eleştirisi var. "Şimdi böyle olunca bir defa ortak bir aklın, siyaset aklının devreye girmesi lazım, bu, HDP olabilirdi, o kadarını ifade etmek istiyorum. Yani siyasi bir akıl olarak oraya birinin…" ve devam etmiyor ama ne demek istediği anlaşılıyor. Evet, çözüm. Taner "ortak bir akıl"dan "siyaset aklı" ndan bahsediyor. Bu hengamede pek hatırlanmayacaksa da bizbu ifadeye dikkat etmeden geçemiyoruz. HDP'li vekillerin başkanlarıyla birlikte tutuklandığı şu günkü hale içeriden ciddi bir eleştiridir Taner'in sözleri. Siyasetin, çözümün önünün tıkanmasının hiçbir faydasının olmadığını vurguluyor.
Taner'e devlet ve toplum aklı soruları da soruluyor: "Ben ayrı bir devlet kuracağım.” diyorsa, bununla herhâlde başka türlü de mücadele edilmez diye düşünüyorum" diye gelen yaygın bir soruya "Bu problemin bir sosyal problem olduğunu da görmek mecburiyetindeyiz. Ben bunları söylediğim için KCK kurucusu oldum. Sadece terör değildir olay. Terör bir vasıtadır, arkasında siyasi amaçlar vardır" diyerek meselenin yapay, düşmanlaştırıcı, sorunu körükleyici bir dille değil sosyal problem olduğunu görmekle olacağını söylüyor. Bir MİT Müsteşarı bile "KCK kurucusu" diye suçlanmışsa şimdi "barış" diyenlerin daha nelerle suçlanabileceğini düşünüyoruz. "Bölgemizde, coğrafyamızda hudutlar 1930’lu yıllarda İngilizler tarafından veya ona benzer ülkeler tarafından cetvelle çizilmiştir, malum. Şimdi o hudutlar kendi doğal sınırlarını çizmeye çalışıyor. Yugoslavya dağıldı, 7 tane devlet doğdu. Karadağ 2,5 milyon bile değil, devlet, Makedonya devlet. Adam diyor ki: “30 milyonum, benim devletim niye yok?” Şimdi bu sorunun cevabını vermek durumundasınız, bazı şeylerin cevabını vermek durumundasınız. Olay sosyaldir." Taner uluslaşma gerçeğinin göz ardı edilerek getirilecek çözümlerin çözüm olmadığını, Yugoslavya örneği üzerinden anlatıyor. Ucuz,eskimiş ve yanlış uygulanmış üst kimlik reçeteleriyle çözümün olamayacağını belirtiyor.
Emre Taner sonunda çok önemli ve çözülmek istenmeyen bir gerçeğin altını çiziyor, ana dil. "Biz o dönemde bir proje ürettik. Laf lafı açıyor. Kürt kadınına ulaşamadığınız sürece bu problemi çözemezsiniz. Ana dil. Oradan geliyor. Sanayiye gittik, iş adamlarına gittik, “Okul açalım, Kürt kadınına ulaşalım, mutlaka ulaşalım, okumaları lazım.” Hayır, yapamadık, beceremedik, çözemezsiniz. Meselenin sosyal kısmını görmeden bu konu silahla pek zor çözülür." (T B M M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı Komisyon : FETÖ Tarih :09/11/2016 Saat :11.00 Kayıt: Araştırma Stenograf : Arif Uzman , Sayfa: 158 ) Taner ana dilde eğitimin tartışılamadığı bugünümüzde ana dilin önemini hatırlattığını , başarılı olamadığını silahla çözümün olamayacağını, anlamak isteyene anlatıyor.
Mesele çözmekse şeytanlaştırılan sivil toplum kuruluşlarını, çilekeş barış aktivistlerini, insan hakları savunucularını da dinlemeyin (!), işte yanı başınızda sorunları bilen, Öcalan'la yıllarca birebir konuşan, çözümün nasıl olacağını TBMM çatısı altında anlattığına sevinen bir eski MİT müsteşarı var, çözüm zor değil, daha da kötüleşmeden yanaşılabilecek bir kıyı halen ufukta görülüyor.
Yazarlar
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.08.2020
26.08.2020
9.02.2018
5.02.2018
3.02.2018
25.06.2018
23.06.2018
18.06.2018
12.06.2018
11.06.2018