Orhan MİROĞLU
Türk solcuları HDP’yi önce ideolojik ablukaya aldılar, sonra çatı partisi kurdurup ele geçirdiler.
Kürt hareketinin önemli aktörleri bu süreçte ya tasfiye oldular ya da etkisiz hale geldiler. Selahattin Demirtaş’ın, ‘HDP içindeki Erdoğancı damarı’ fark etmesi, Türk solunun gayretleri sayesinde oldu. Çözüm süreci, PKK’nın şiddet öngören stratejilerinin de panzehiri gibiydi. Bu panzehire karşı HDP’yi harekete geçirdiler. Erdoğan ve AK Parti güçlü muhataptı. Kürt tabanı ve siyaseti içinde, Kürt meselesini çözmek için başka alternatif yok diye düşünen insanların bu kanaatini sarsmak gerekiyordu. Selahattin Demirtaş ve ekibinin aslında oynadığı rol budur. Önce bu kanaati sarstılar. HDP sadece Kürt siyasi aktörlerin yönettiği bir parti olsaydı bu kanaati sarsmaları mümkün değildi. HDP’yi o dönemde yöneten kadrolar şunu çok iyi biliyorlardı ki, Türk siyasi tarihinde hiçbir zaman rastlamadığımız kadar Sayın Erdoğan ve AK Parti’nin bir rol oynayacağını gösteriyordu. Bu fikirden ve düşünceden kaçış yoktu. Ama ne oldu bu fikri ve düşünceyi hezimete uğratacak önemli bir şey yapıldı. O da partinin bir çatı partisine dönüşmesiyle oldu. Yani ana gövde tamamen Kürt siyasi hareketi, taban tamamen Kürt taban yani belirleyici oranda Kürt taban ama Türkiye’nin birçok sol kesimi buna Figen Yüksekdağ’ın, grubu da dahil onların hepsi Kürt siyasetinin içine girdiler. Bu da AK Parti ve Erdoğan karşıtlığı temelinde, büyük bir ideolojik şekillenmeye yol açtı.
Türk solu Kürtlere her zaman şunu söyleyip durdu:
Erdoğan ve AK Parti ile bu meseleyi çözemezsiniz. Demirtaş ve ekibi de bu fikre balıklama atladı. Zaten bu fikir HDP’nin üzerinde etkili olmasaydı, Leyla Zana gibi “Kürt sorununu Erdoğan ve AK Parti çözer” diyen insanlar partide etkin olsaydı çözüm süreci akamete uğramazdı.
2012 yılında Leyla Zana, “bu meseleyi AK Parti ve Erdoğan çözer” dediği için çok büyük hücuma uğradı, kuşatıldı ve söz söyleyemez hale getirildi. Bugün Türkiye, Kürt meselesinde en kritik dönemlerden birini yaşıyor. Ama Leyla Zana ve benzeri aktörlerin bu konularda ne düşündüğünü hiç kimse bilmiyor. Çünkü Leyla Zana susturuldu. Sadece Zana değil, Zana gibi düşünen herkes susturuldu. Bugün Demirtaş da bunu ifade ediyor. Erdoğan’a yakın, AK Parti’ye yakın diye bir şey söylüyor ama bu insanlar hiçbir zaman Erdoğan’a, AK Parti’ye siyasi manada yakın olmakla suçlanamazlar. Kürt siyasetinde derin bir görüş ayrılığı var, patlamayı bekleyen bir yanardağ misali fokur fokur kaynıyor. Bazı aktörler, Erdoğan ve AK Parti’nin sorunu çözeceğini söylüyorlardı, tasfiye edildiler. Çünkü ne PKK, ne de HDP gerçek bir çözümü istedi.
Demirtaş, çözüm AK Parti ve Erdoğan’la olur diyen aktörlere, sempatizan diyerek onları Kürt siyaseti içinde itibarsızlaştırmayı hedefliyor..
Çünkü bu kesimin bu geçiş sürecinde (demokratik zemin mi, silahlı mücadele ve hendek siyaseti mi?) bu meselenin hafızasından gelen aktörlerin olumlu bir rol oynayabileceğini biliyor. O halde yapılacak iş basit:
Bunlar Erdoğancılar de, çık işin içinden!
HDP’de, Erdoğan sempatizanı yoktur. HDP’de iki taraf vardır. Demirtaş ve sol cenahta onunla beraber hareket edenler. Bunlar partiye egemenler. Ama bir de susturulan bir taraf var. Hendeklere ve özerklik ilanlarına neden destek vermediniz, sizin ilçenizde neden hendek kazılamadı diye, bazı belediye başkanları bugün sorgulanıyorlar. Onlar da susuyor, değil onlara oy veren halkı, kendilerini dahi savunamıyorlar. Sadece onlar susmuyor aslında Abdullah Öcalan da susuyor. Öcalan’ın susmasını insanlar genellikle devletin politikasına bağlıyor ama işin aslı öyle değil. Demirtaş’ın “Erdoğan Sempatizanları” diye dile getirdiği laf aynı zamanda Abdullah Öcalan’a da söylenmiştir. Çünkü çözüm sürecinde Öcalan da, biz Erdoğan’la anlaşabiliriz, başkanlık sistemini de konuşabiliriz gibi bir takım sözler söylüyordu. İslam bayrağı altında bin yıldır yaşıyoruz ve yaşamaya da devam ederiz. Silahların miadı doldu gibi fikirlere sahipti. Demirtaş aslında izlediği politikayla ve yaptığı açıklamalarla Abdullah Öcalan’ı da tasfiye etmiş oldu.
Kamuoyunun bugün en çok merak ettiği şey Öcalan’ın bu olup bitenlere karşı eğer susmasa ve konuşsaydı neler söyleyeceğidir.
Öcalan şu konjonktür içinde, kapısı çalınması gereken aktör olarak hatırlanmayı hak ediyor.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- 'On yıl barışı beklemek, bir gün savaşmaktan iyidir'
15.04.2016 - Diyarbakır-Erbil Hattı
13.04.2016 - Bir din adamının gözüyle Cizre’de ve bölgede durum-2
11.04.2016 - Bir din adamının gözüyle Cizre ve bölgede durum-1
10.04.2016 - PKK'ye PKK'den başka kimse 'yardım' edemez
8.02.2016 - Musa Anter'i Diyarbakır'a çağırıp JİTEM'e havale eden PKK'li kim?
6.02.2016 - PKK'nin hayal kırıklığı yaşattığı aydınlar
5.02.2016 - Sur’un Geleceği ve Bazı Hatıralar
4.02.2016 - Hasar tespit komisyonları ve travmalarla baş etmek
3.02.2016 - Esad, PKK/PYD’ye hayal kırıklığı yaşatıyor!
30.03.2016
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yavuz Selim
Birbirinden bağlantısız bu kadar şeyle uğraşacağınıza, çiçek-böcekten bahsetmenizi tercih ederim. Konular tamamen birbirinden kopuk.
Ad Soyad Giriniz...
24 Nisan 1915 insanligin öldügü tarih,ve bügüne kadar zombilerle yasayan öteki halklarin ACILARI;(