Pelin CENGİZ
Bu ülkede neredeyse savaşlarda verilen insan kayıplarıyla yarışacak nitelikte iş kazalarında insanlar ölüyor. İşkolunun gerektirdiği güvenlik önlemleri alınmadığı için maden göçüklerinde, naylon çadırlarda çıkan yangınlarda, AVM inşaatlarında, tersanelerde, fabrikalarda, metan gazı zehirlenmeleriyle insanlar hayatını kaybediyor. Türkiye, en fazla işçi ölümlerinin yaşandığı ülke olarak Avrupa’da liderliği elinde tutuyor, dünyada ise iş cinayetlerinde üçüncü ülke durumunda. Türkiye’nin önünde Rusya ve Hindistan var. Türkiye’de ölümlü kaza sıklığı, 15 AB ülkesinin ortalamasından yedi kat daha yüksek.
Son 10 yılda AKP iktidarı dönemindeki iş cinayetlerinde 11 bin kişi ölmüş. Yılda ortalama 250 bin civarında iş kazası meydana gelirken, çok sayıda insanın farklı meslek hastalıkları yüzünden sağlığını kaybettiği raporlarla ortaya konmuş durumda. Üstelik, ölümlü iş kazalarına yönelik rakamlar sadece resmî verileri yansıtıyor. Sigortasız, kayıtdışı, taşeron firmalarda çalıştırılanlar arasında yaşanan ölümleri ekleyince bu rakamlar aslında bilinenden çok daha fazla.
Türkiye’de en fazla işçi ölümü ve iş kazalarının üçte biri, inşaat sektöründe meydana geliyor. Tüm iş kazalarının yüzde 1,6’sı ölümle sonuçlanırken, inşaat sektöründeki iş kazalarının yüzde 4,7’si ölümle sonuçlanıyor. İnşaat sektörünü taşımacılık, madencilik ve metal sektörleri takip ediyor. Çalışanların iş güvenliğini denetleyecek mekanizmalar yetersiz, uzmanlaşmış meslek hastanelerinin sayısı yok denecek kadar az.
İşte bu noktada biraz durup düşünmek, bunun altındaki kalkınma ve büyüme fetişizmini sorgulamak gerekiyor. Bu bedeli ne için ödüyoruz, bu insanların ölmesine neden göz yumuyoruz? Kışlalarla, camilerle, konut ve alışveriş merkezi projeleriyle, dağa taşa TOKİ dikmekle, doğal ve tarihî SİT alanlarını yapılaşmaya açmakla, velhasılı kelam inşaat işiyle o kadar meşgul hâldeyiz ki... Kalkınırken yaşanan “yol kazaları” olarak görülen iş cinayetleri, hem iktidar hem de iş dünyası açısından sanki birer teferruattan ibaret.
Hatta, iş kazalarının giderek artan bir ivmeye sahip olmasının altındaki kuralsız, güvencesiz, sendikasız ve kayıtdışı çalışma biçimlerinin son 10 yılda artmış olması da gözardı edilen önemli bir gerçek. Bu saydığımız gerekçelerle, iş güvenliği kurallarının hiçe sayıldığı, emek sömürüsünün, taşeronlaşmanın ve kayıtdışılığın cazip hâle getirildiği sistemin bedelini, işçiler canlarıyla ödüyor. Gerçi, biz bu duyarsızlığa, bu vurdumduymazlığa, göz göre göre ölümü kadere kısmete bağlayan siyasetçiye, ranta dayalı kalkınma hamlelerinden gözü dönmüşlere çevre mücadelelerinden aşinayız.
Hükümetin bu alandaki yasal hamlelerinin yetersizliği, kapsamlı bir iş güvenliği stratejisi ortaya koyamaması, kalkınırken elini kolunu bağlayacak yasalarla vakit kaybetmek istememesi neredeyse “doğal”. Ancak, iş sağlığı ve güvenliği konusunda iktidar kadar rant lobisinin üzerinde de vebal olduğu muhakkak. Türkiye’nin dört bir yanı, hukuka ve halka rağmen yapılan, inşaatı bittikten sonra iptal edilen, doğada ve tarihî alanlarda yarattıkları tahribatlar nedeniyle vicdanları yaralayan yüzlerce projeyle dolu. Gezi Parkı, bu açıdan o vicdanları yaralayan tüm projelerin simgeleştiği yegâne mekân olarak kalacak. Sadece İstanbul özelinde bir çırpıda sayabileceğimiz Haliç, Salıpazarı, Belgrad Ormanı, Emek Sineması, Beşiktaş İskelesi, Haydarpaşa, Yedikule Bostanları rant lobisinin iktidarla birlikte eşgüdümlü kabaran iştahının kurbanları oluyor. Bugün artık Türkiye’de gerek meydana gelen iş cinayetleri açısından, gerekse hukuk tanımazlık ve talan açısından çirkinliğin tarifini yeniden yaptırtacak kalkınma projeleri, giderek daha fazla şaibeli hâle geliyor. Mottoları da muhtemelen, “Kalkınmaya, büyümeye canları feda” şeklinde ifade bulabilir...
Bu kadar güçlü bir kalkınma fetişizminin gerçek bir adalet duygusuyla ve temel insan haklarıyla bağdaşması mümkün değil. Bunun bir bedeli var. O bedel de canla ödeniyor.
Ölüm ve ana motoru inşaat olan rant ekonomisi üzerine kurulu bir model, bu hâliyle ne kadar sürdürülebilir olabilir? Rakamlarla konuşmayı seven, ekonomik göstergelerin her fırsatta ne kadar iyi gittiğinden dem vuran muktedirin, beton özlemi, İstanbul’un en görünen yerinde “tarihi” bir araç olarak kullanarak otoriterliğini simgeleştirme arzusu artık taşa çarptı. İşçilerin, çalışanların omuzlarında yükselen, ranta ve talana dayalı anlı şanlı kalkınma saltanatınız, Gezi Parkı direnişi ile derin bir darbe aldı. Bu vicdanları yaralayan hataların telafisini de muhtemelen, Gezi Parkı’nda direnen yeni nesil gerçekleştirecek.
Yazarlar
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.03.2025
29.12.2024
14.10.2024
27.09.2024
23.08.2024
26.07.2024
21.05.2024
13.02.2023
10.02.2023
15.11.2022