Pelin CENGİZ
KIBRIS-Kıbrıs’ta, Kıbrıs Cumhuriyeti lideri Nikos Anastasiadis’in, Türkiye’nin doğalgaz aranan bölgeye sismik araştırma gemisiyle birlikte donanma göndermesi nedeniyle müzakere sürecinden çekildiğini açıklamasının üzerinden bir ay geçti. Anastasiadis, “Barbaros Hayrettin Paşa gemisi, Doğu Akdeniz’den çekilene kadar müzakereleri askıya aldığını” açıkladı.
Kıbrıs’ta çözüm için yürütülen müzakere süreci, aynı zamanda Türkiye’nin giderek soğuyan AB ilişkilerine bire bir yansıyacak nitelikte bir gelişmeydi. Kıbrıs’ta öngörülen gelişmeler yaşandığı takdirde, blokajlı fasılların yeniden açılabilmesi için de bir umut ışığı olabilirdi. Türkiye’nin hem bölgesinde hem de konjonktürel olarak uluslararası platformda daralan politik alanı için AB ile ilişkilerinin yeniden ısınması önemliydi. Doğu Akdeniz’deki bu inatlaşma, “Türkiye’nin Ada’daki karasal askerî işgalini denize doğru genişlettiği” yönünde yorumlara sebep olurken, AB ilişkileri açısından da ciddi bir fırsatı kaçırdığımıza işaret ediyor.
Rumların Ada’da petrol arama çalışmalarına başladığı dönemde Türkiye önce bölgeye sismik araştırma gemisi Piri Reis’i göndermişti, daha sonra Norveç’ten 130 milyon dolara satın alınan Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’na (TPAO) bağlı Barbaros Hayrettin Paşa gemisiyle arama çalışmalarına başladı. Güney Kıbrıs’ın münhasır ekonomik bölgede arama çalışmalarına başlamasının ardından, Türkiye, Akdeniz’de petrol arama ve üretimi için enerji devi Shell ile anlaşma imzalamıştı.
Peki, askıya alınan müzakere sürecinin adanın kuzeyindeki yansıması nasıl, ona bakalım. Kıbrıs’ta son durumla ilgili Ada’da konuştuğum kaynaklarımdan bir tanesinin şu ifadesi önemli: “Ada’daki sorun artık Türkiye’nin sorunu değil, AB’nin sorunu da değil. Kıbrıs sorunu artık Shell şirketinin sorunu. Çünkü, bu bölgedeki soruna artık küresel sermaye de dâhil oldu. Sermaye, ‘burada her şeye biz karar veririz, çıkacak gazın durumuna göre siyaseti biz şekillendireceğiz’ diyor. Bugün geldiğimiz noktada, Kıbrıs’ı Suriye’den, İsrail’den ve Ortadoğu’daki gelişmelerden bağımsız konuşamayız. Kıbrıs artık tüm bunları da kapsayan bir boyut içine girdi, Türkiye bunu fark etti, burada hâkimiyet kurmak istiyor. Ancak, Türkiye, süreci yönetemiyor.”
Doğu Akdeniz’deki bu tartışmanın biraz da Ukrayna kriziyle başladığı, oradaki enerji kaynaklarının riske girmesiyle birlikte AB açısından farklı enerji alternatiflerinin üzerinde çalışıldığı belirtiliyor. İsrail’in denizdeki Leviathan doğalgaz platformu, gaz rezervi açısından son 10 yılda bulunan en önemli rezervlerden biri. Bütün tartışma, buradaki kaynağın Avrupa’ya Yunanistan ve Türkiye üzerinden mi yoksa Mısır üzerinden mi gönderileceği...
Kıbrıs, Mısır ve Yunanistan, Mısır gazının depolanmasıyla ilgili anlaşma imzalarken, Kıbrıs,İsrail ve Yunanistan’ın benzer bir anlaşma yapmasının eli kulağında... Bölgedeki süreç Türkiye’yi bir anlamda dışlayarak ilerliyor. Bu durum, gerginlik ve çatıştırma siyasetini benimseyen Türkiye’yi, Kıbrıs’ta garantör ülke olduğunu unutturup giderek daha fazla hırçınlaştırıyor.
Şimdi, Kıbrıs’ta bir çözüm ortamı için kurulan masa dağıldı, masa yakında tekrar toplanır mı, kaynaklarım bunun pek mümkün olmadığını söylüyor. BM Uluslararası Deniz Hukuku Sözleşmesi’ni imzalamış bir ülke olarak Kıbrıs Cumhuriyeti, gerekli izinleri aldığını ve gaz aramanın hakkı olduğunu savunuyor. Bu anlaşmada imzası olmayan Türkiye’nin ise tam bir bölge kabadayısı gibi davrandığı, bu davranışla burada gerçek ve adili çözmenin mümkün olmadığı ifade ediliyor. Konuştuğum yetkilinin sözleri ise aynen şöyle: “Türkiye, dış politika açısından Kobane’de ne yaptıysa aynısını Kıbrıs’ta yapıyor. Tarafları çatıştırarak, fetihçi zihniyetini yayarak, hâkim olmaya çalışıyor. Ancak, burada BM tarafından tanınmış bir devlet var.”
Kıbrıs’ta kalıcı çözüm umudu yine başka bahara kalmış gibi...
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Sermayeye peşkeş çekilen bir denizin hikayesi: Marmara Denizi yaşam savaşı veriyor
8.03.2025 - 2024 ekoloji gündeminden akılda kalanlar: Suların yükselişi, insanlığın alçalışı, siyasetin haydutlaşması
29.12.2024 - Suçun getirisi, maliyetinden yüksek: Türkiye’de suç işleme özgürlüğü ekonomisi
14.10.2024 - Türkiye’de aynı gökyüzünün altında hepimiz aynı kirli havayı soluyoruz
27.09.2024 - AKP Genel Merkezi kararı şirkete uçurdu, Anagold Madencilik işçileri kovdu
23.08.2024 - Havada, karada, denizde yanıyoruz…
26.07.2024 - İklim Değişikliği Kanunu'ndan sansür çıktı
21.05.2024 - Felaket kapitalizmi, afet tüccarlığı Türkiye'yi cenaze evine nasıl çevirdi?
13.02.2023 - Anadolu'ya gelip yerleşeli 1000 yılı geçti, bir türlü kent yaşamını öğrenemedik
10.02.2023 - Akbelen’deki ekolojik yıkımda kritik tehdit: Bodrum susuz kalacak…
15.11.2022
Yazarlar
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
Hrac Madooglu
ilk Turk filmi, 1905te Manaki kardesler tarafindan cekilmistir. Fuat Beyin 1914te cektigi iddia edilen ve Rus kilisesinin yikimini gosteren filmin gercekten cekildigine dair bir kanit yoktur. Muhtesem bir sanat eseri olan Rus kilisenin yiktirilmasi da barbarlikti. Zaten ittihatcilarin cok yaptigi bir seydi kilise yikmak. 100 yillik Turk sinemasinin en onemli yapiti Yilmaz Guneyin "Yol" filmidir. Sinema sanati hakkinda bir yazi yazarken bile milliyetci tema ile yazmaniz manidar.