Pelin CENGİZ
Dünya Bankası yeni açıkladı, iklim değişikliğinin keskin etkilerini daha derinden hissedeceğiz gelecek günlerde. İklim değişikliğine bağlı felaketler nedeniyle 2050’de 1,3 milyar insan risk altında olacak, aynı şekilde 158 trilyon dolarlık mal mülk gibi varlıklar da… Bir anlamda bunu destekleyen bir açıklama da İngiliz yardım kuruluşu Christian Aid’den geldi, küresel ısınma nedeniyle 2060 itibariyle 1 milyar kişinin sel felaketi riski altındaki şehirlerde yaşayacağını kaydetti.
Halihazırda dünyada pek çok kent sel riskiyle karşı karşıya. Avustralya'ya bağlı Solomon Adaları'na ait beş ada deniz seviyesinin yükselmesi ve toprak kayması sebebiyle sular altında kaldı bile. Zaten çok yeni yapılan bir araştırma da, okyanus ısınması ve genleşme kaynaklı deniz seviyesindeki artışın küçümsendiğini, bu artışın önceki hesaplamaların iki katına kadar ulaşabileceğini ortaya koyuyordu. Bunda hem buzulların erimesi hem de ısınan suyun genleşmesi.
Diğer yandan, bugüne kadar 42 ülkede görülen zika virüsü ve ebola gibi salgınları önlemek için insan sağlığıyla ekoloji arasındaki bağlantının çok iyi incelenmesi gerektiğine dikkat çekiliyor.
Örnekler çoğaltılabilir, bunlar sadece son birkaç günün haberlerinden…
Tüm bu küresel iklim değişikliğine dayalı felaketlerin etkilerini azaltabilmek için çevre koruma konusunda hem özel sektörün hem de hükümetlerin sorumluluğu giderek artıyor. Sadece çevre koruma da yetmiyor. Fosil yakıt tüketimi bütün dünyada mevcut seviyesinde devam ederse, küresel iklim değişikliğinin sonucu olan hava kirliliği, kuraklık, açlık, susuzluk, salgın hastalıklar ve yerinden edilmeler nedeniyle hem ekolojik hem insani kırımlar katlanacak.
Üstelik sadece bu felaketlerden sanıldığı gibi yoksullar etkilenmeyecek, iklim değişiklikleri zenginler de vuracak. Eğer gelişmekte olan ülkeler, fosil yakıtlara olan bağımlılıklarını azaltacak hamleler yapmazlarsa, yakın zamanda ekonomilerinde ve yaşam kalitelerinde büyük gerilimler yaşayacak. Baskın ekonomik paradigma uyarınca çevre hassasiyeti büyümenin önünde engel teşkil eder ve bu yüzden ekonomi dünyasında yeri yoktur. Ama artık devir değişti. Yeni veriler paradoksal olarak, aslında çevre hassasiyeti olmayan bir ekonominin büyümeye engel olduğunu, hatta kendi bindiği dalı kestiğini gösteriyor.
İşte biz tam o bindiği dalı kesenlerin başında geliyoruz.
Dünyayı böylesi tehlikeler beklerken, kriz ve riskler için önlem alınması gerekirken tam tersi yönde uygulamalarla ekolojik yapıya geri dönülmez tahribatlar veriyoruz.
Türkiye’nin bu konudaki karnesi kırıklarla dolu. Yale Üniversitesi Dünya Çevre Performansı Endeksi'nde iki yılda 33 basamak geri giderek Türkiye genel sıralamada 99., Doğa ve Yaban Hayatı Koruma kategorisinde ise 180 ülke içinde 177. olmuştu. Türkiye'nin son yıllarda hızla kötüleşen çevre performansıyla yaban hayatı ve doğal alanların yok edilmesine özel bir yazıyla dikkat çekilmiş, çok az olan korunan alanların da imara açılması, çevre kanunlarının içinin boşaltılması, akarsuların HES'lerle yok edilmesi, doğa koruma verilerinin güvenilir olmaması ve rant/yolsuzluk/çevre tahribatı ilişkisine vurgu yapılmıştı.
SİT alanlarına kupon arazi muamelesi
Dağlar, yaylalar, vadiler, akarsular, sulak alanlar, meralar epeydir AKP iktidarları döneminde rant ve talan çarkının dişlileri tarafından öğütülüyor. Şimdi sıra geldi SİT alanlarına. Aslında bu konuda AKP iktidarlarının girişimleri yeni değil. 2011’den bu yana bir çok kez SİT alanlarının koruma statüsünü değiştirmek üzere girişimleri oldu. 2014’te Erdoğan, Başbakan olduğu dönemde, Türkiye’de çok fazla SİT alanı olduğundan şikayet etmişti. 2015’in ocak ayında AKP, rant adına SİT alanlarının statüsünü “hassas alan” olarak değiştirerek yağmaya açmaya niyetlenmişti.
Şimdi SİT alanlarıyla ilgili değişiklikler yine gündemde. Hükümetin, bir bütün olarak SİT alanlarının derecesini düşürmek ve alanlarını daraltmak için, sicili pek de parlak olmayan bir şirketle anlaşarak çalışma başlattığı ortaya çıktı.
Türkiye’de korunan alanlar üçe ayrılıyor: Çevre Koruma Bölgeleri, Doğal SİT Alanları (I,II,III derece) ve Tabiat Varlıkları (anıt ağaçlar vs)
Özel Çevre Koruma Bölgeleri Türkiye’de 16 tane, ülke yüzölçümüne göre oranı sadece yüzde 3. Halihazırda 2134 adet doğal SİT alanı var. Bunların yanında Türkiye genelinde arkeolojik, kentsel, tarihsel niteliklere sahip tescilli SİT alanlarının toplam sayısı 14 bin 840.
Kısaca, bu alanların hiçbirine çivi bile çakmanız mümkün değilken, bu alanlar yapılaşmaya açılacak, envayi çeşit inşaat, enerji ve altyapı projesinin sahiplerine peşkeş çekilecek. Bugüne kadar özellikle pek çok HES projesi ve madenler, gayrimenkul projeleri, sanayi tesisleri ya da enerji projeleri, SİT alanı statüsüne sahip yerlere yapılmak istendiği için Türkiye’nin dört bir yanında davalar açıldı, kimi yerler kurtarıldı ancak kimi mücadeleler devam ediyor. Özellikle Karadeniz’de çok sayıda ihtilaf var.
Koruma kurulları, korumadan yana değil kullanmadan yana son derece tartışmalı kararlar veriyor.
SİT alanı olan Taksim Gezi Parkı’na Topçu Kışlası’nın yeniden inşasını uygun bulan mahkeme kararının Danıştay tarafından onanması bunun bir örneği.
Doğal ve arkeolojik SİT alanları olmalarına rağmen Yassıada ve Sivriada’nın nasıl yapılaşmaya ve talana açıldığı ortada.
Geçenlerde Kanal İstanbul güzergahında yine değişiklik olduğu, jeolojik yapılar, doğal ve tarihi SİT alanları bulunduğu için projenin yeniden ele alınacağı açıklanmıştı. Kanal İstanbul için güzergah muamması sürerken, Türkiye’de SİT alanlarını “fazla” bulan zihniyet, SİT alanlarıyla ilgili düzenlemenin yeniden ortaya çıkarılmasına sebep olmuş olabilir mi diye insanın aklından geçmiyor değil.
İşin özü, bu değişiklikle fiilen ranta ve gaspa açılmış bulunan, yargı kararlarının dikkate alınmadığı, başına buyruk uygulamalar resmiyet kazanmış olacak. Toprağın, suyun, ormanın bu kadar hızla yok edildiği bir ülkede küresel iklim değişikliğiyle bağlantılı aşırı iklim olaylarının sebep olacağı felaketlere hazır olmakta fayda var.
PELİN CENGİZ / HABERDAR
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.03.2025
29.12.2024
14.10.2024
27.09.2024
23.08.2024
26.07.2024
21.05.2024
13.02.2023
10.02.2023
15.11.2022