Pelin CENGİZ
Türkiye son 45 yılın en kötü kuraklığını yaşıyor. Açıklamayı bir ay önce bizzat Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu yaptı, 2017 yılının son 44 yılın en kurak yılı olduğunu söyledi. Kuraklık tehdidi geçmiş değil, Türkiye genelinde sulama, enerji ve içme suyu ihtiyacını karşılayan birçok barajın doluluk oranları hızla düşüyor.
Geçen yıl rekolte artışlarına rağmen düşmeyen tarımsal ürün fiyatlarında bu yıl da ucuzlama ihtimali imkansız. Tarımda maliyetler yükselir, ithalat kapıları yine ardına kadar açılır...
Türkiye'nin yakın gelecekte iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek coğrafi kuşakta yer aldığı, sıcaklıkların her yerde ve her mevsim yükseleceği, artış miktarının yaz mevsiminde kışa göre daha fazla olacağı, yağışların azalacağı bilimsel raporların malumu. Son yıllarda tahıl ülkelerini etkileyen kuraklıklar gıda fiyatlarındaki yükselişin en önemli nedenleri arasında sayılıyor. Gıda fiyatlarındaki artış da pek çok ithalatçı ülkede "gıda güvenliğini" tehdit eder durumda. Türkiye de açıkça bu tehdidin altında...
Peki bunları yine niye tekrar ediyorum? Çünkü, su kaynaklarını tasarruflu kullanmak, kuraklığa ve rekolte düşüklüğüne karşı önlem almak, tarımda yerli üreticiyi ve yerli ürünleri korumak adına yeni arayışlara girmek yerine altı yıldır hayatımızdan bir türlü çıkmayan Kanal İstanbul'u konuşuyoruz.
Özetle, Marmara Denizi ve Karadeniz'i birleştiren yapay su yolu projesi Kanal İstanbul, tanker ve yük gemilerinin yarattığı deniz trafiği yükünü İstanbul Boğazı'ndan alternatif bir güzergaha kaydırmayı amaçlıyor.
Ancak, Kanal İstanbul'un, başından itibaren sadece bir ulaşım projesi olmadığını, yeni bir kent kurmak amacıyla İstanbul'da yeni yeni rant alanları oluşturma projesi olduğunu artık sağır sultan biliyor.
Son haberlere göre, Kanal İstanbul için 1/100 bin ölçekli güzergah ve rezerv yapı planı tamamlanmış. Bunlar kamuoyuyla şeffaf bir şekilde paylaşılmadığı, sivil toplumla, kanalın geçeceği yörelerdeki yurttaşlarla istişare edilmediği için yandaş medyaya servis edilmiş bültenlerden okuyoruz.
Hatta ilk kazma da vurulmuş, ah şu klişeler...
Bu plana göre, Avcılar, Küçük Çekmece, Başakşehir ve Arnavutköy'den geçecek Kanal İstanbul'un uzunluğu 45 kilometre olacak. Kanal İstanbul güzergahı Marmara Denizi'ni Küçük Çekmece Gölü'nden ayıran noktadan başlayıp, Altınşehir ve Şahintepe mahallelerinden geçerek Sazlıdere Baraj Havzası boyunca devam edecek, Terkos Gölü'nün doğusundan Karadeniz'e ulaşacak.
Bu projenin sadece deniz ekosisteminde yaratacağı tahribatlar için ayrı bir köşe yazısı yazmak lazım. Onun yanında proje, büyük bölümü Avrupa yakasında yer alan tarım arazilerinin hızla yapılaşmaya açılmasına neden olacak. Tarım arazisi kaybı sadece kanalın geçtiği güzergahtaki tarım alanlarıyla sınırlı kalmayıp, kanal çevresinde oluşacak yapılaşmalarla daha da artacak. Buraları ranta, talana açmak yerine gıda güvenliğinin sağlanması, tarım arazilerinin ve yaşam alanlarının korunması gerekiyor ama ülkece 'çılgınlık' peşindeyiz.
Daha düne kadar bu projenin güzergahı da sır gibi saklanıyordu. İşin en ilginç kısmı ise aslında geçen ay yaşandı.
Sadece Marmara Denizi ve Karadeniz'i değil, o denizlerin kıyılarında yaşayan milyonlarca insanı ve hatta sınır aşan şekilde Karadeniz'e kıyısı olan diğer ülkeleri de etkileyecek böylesi bir projenin her adımı yine kapalı kapılar ardında ilerliyor.
Ulaştırma Bakanlığı Altyapı Yatırımları Genel Müdürlüğü'nün Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na 30 Kasım 2017'de gönderdiği, Bakanlığın da 5 Aralık 2017'de askıya çıkardığı Kanal İstanbul ÇED başvuru dosyası 24 saat içinde askıdan indirildi. Neden askıdan indirildiği konusunda Çevre ve Şehircilik İstanbul İl Müdürlüğü'nden hala bir açıklama gelmedi.
O günlerde, ÇED başvurusunun askıdan indirilmesinin Ulaştırma Bakanlığı'nın tasarrufunda olduğunu belirtilmişti. Ulaştırma Bakanlığı kaynakları da olayın Çevre Bakanlığı'nı ilgilendirdiğini söyleyerek, "Açıklama yapmayacağız" demişti. Ancak, benim aldığım duyumlara göre, ÇED raporu başvuru dosyasını askıdan bizzat Ulaştırma Bakanı Ahmet Aslan, ÇED başvurusunun kendisinden habersiz askıya çıkarıldığını söyleyerek, bürokratlara indirtmiş.
Oysa yandaş medyanın haberinde, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın Kanal İstanbul ÇED raporunun hazır olduğu yazıyor. Bu ne çelişki?
Teknik bilgi olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın sitesinde aynen şunlar yazıyor:
"Çevresel etki değerlendirmesi başvuru dosyası
ÇED Yönetmeliği EK-3'te yer alan Genel Formatı esas alınarak hazırlanan dosyadır.
Hazırlanan dosya Bakanlığa sunulur. Bakanlıkça uygunluk yönünden 5 iş gün içerisinde incelenen dosyanın bir örneği halka duyurulmak üzere Valiliğe gönderilir. Proje ile ilgili olarak başvurunun yapıldığını, ÇED sürecinin başladığını, ÇED Başvuru Dosyasının halkın görüşüne açıldığını ve ÇED süreci tamamlanana kadar projeye ilişkin görüş ve önerilerin Valiliğe veya Bakanlığa verilebileceği Bakanlık ve Valilik tarafından anons, askıda ilan, internet vb. şekilde halka duyurulur."
Yine son haberde, projenin 65 milyar liraya mal olacağı belirtilmiş. 65 milyar liraya mal olacak -şimdilik- iki denizi, milyonlarca insanı, hatta komşu ülkeleri etkileyecek düzeyde bir mega projenin ÇED süreci belirsiz, hangi finansal kaynaklarla yapılacağı belirsiz, bürokrasideki işleyiş belirsiz ama ilk kazma en acele tarafından vurulmuş.
Kamuoyunda yönetimi devredilen kamu kuruluşlarının varlıklarının ne şekilde kullanılacağına yönelik belirsizlikler olması, denetimden ve şeffaflıktan uzak tutulması açısından çokça eleştirilen Varlık Fonu kaynağının ilk aktarılacağı projenin Kanal İstanbul olacağı daha önce belirtilmişti.
Zaten, Varlık Fonu'nun kurulmasına dair gerekçeler sıralanırken, kanunda yer alan "Otoyollar, Kanal İstanbul, Üçüncü Köprü ve Üçüncü Havalimanı, nükleer santral gibi büyük altyapı projelerine kamu kesimi borcu arttırılmadan finansman sağlanması" maddesi özellikle çok tartışılmıştı.
Onlar çılgın projenin ilk kazması vuruldu diye yazar, siz onu Kanal İstanbul için vurulan ilk kazma, Varlık Fonu'nun da ilk yağması olacak diye okuyun...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.03.2025
29.12.2024
14.10.2024
27.09.2024
23.08.2024
26.07.2024
21.05.2024
13.02.2023
10.02.2023
15.11.2022