Pelin CENGİZ
Koronavirüs salgını küresel ölçekte etkisini her geçen gün artırırken, peşinden başka bir “salgını” daha tetikledi: Histeri şeklinde yapılan panik alışverişleri…
Önce maskeyle, dezenfektanlarla, temizlik ürünleriyle başlayan bu “alma çılgınlığı” kısa zaman içinde kolonya, makarna, tuvalet kağıdı, konserve ürünleriyle neden satın alındığını bile unutturacak adeta bir varoluşsal histeri sarmalına dönüştü.
Tabii, fırsatçıların fiyat yükseltmeleri ya da mal stoklamaları da ayrı bir “mikrop ekonomisi” olarak yaşandı.
Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) geçen hafta çarşamba günü koronavirüs salgınını pandemi olarak ilan etmesi bu durumu tetikledi.
WHO Genel Sekreteri Tedros Adhanom Ghebreyesus, "Virüsün yayılma hızı, ciddiyeti ve yetkililerin gerekli önlemleri almaması bizi alarm seviyesine getirdi. Bu nedenle Covid-19'u pandemik bir hastalık ilan ediyoruz. Pandemi basit bir kavram değildir. Yanlış kullanılması yersiz korkuya veya hastalığa karşı mücadelenin bir faydasının kalmadığı düşüncesi vesilesiyle daha fazla ölüme yol açabilir” dedi.
Avustralya’da tuvalet kağıdı satın alma salgını öyle bir hale dönüştü ki, ülkede yayınlanan NT News adlı bir gazete sekiz sayfasını tuvalet kağıdı olarak bastı.
ABD’de, Kanada’da, İngiltere’de pek çok süpermarket, bir kişinin satın alabileceği tuvalet kağıdı sayısına sınırlama getirmek zorunda kaldı.
Uzmanlar, 2009’daki SARS krizi sırasında büyük bir panik görülmezken, Covid-19’un toplumlar tarafından çok daha büyük bir tehdit olarak algılandığı için böyle bir kitlesel istifçilik hareketi içinde olduğunu söylüyor.
İşin ilginci, bu tehdide karşı yöneticilere güvenmeyişleri de bu panik alımlarının temel sebeplerinden biri.
Covid-19 hakkında yeterli bilgi sahibi olunmaması ve yetkililer tarafından alınan mevcut önlemlerin kitleleri güvence altına almıyor hissi yine bu alımları tetikleyen sebepler…
İnsanlar, tüketim yoluyla kendini ve dolaylı olarak içinden geçmekten olduğumuz krizi kendi “yöntemleriyle” yönetmeye çalışıyor. Krizin süresi belirsiz olduğu için de “bir noktada bunların hepsini kullanmak zorunda kalacağım” dürtüsü belirleyici oluyor. Bu da kontrolsüz, endişe ve panikle yapılmış alımlara dönüşüyor ki, bunun tedarik zincirini bozabileceği yönünden uyarılar yapanlar da var.
Geriye kalan boş raflara baktığımızda “bütün mesele bu muydu” sorusunu sormadan geçmek mümkün mü?
Korona günlerinden insan için çıkarılacak çok anlamlar var.
Küresel ölçekte yaşanan krizler insanlığa bir çağrıdır, insanlığın yüzüne tutulmuş bir aynadır, gezegenin insanı kendisiyle “ben ne yapıyorum” sorusuyla yüzleştirmesidir.
İnsanlığın iktisadi birikiminin, mekanları kullanma ve planlama alışkanlıklarının, temelde gıdanın ve özelde hayvansal gıdanın nasıl/neden/kim için üretilip istiflendiğinin yeniden biçimlendirilmesi, toplumsal örgütlenme modellerinin yeniden düşünülerek dizayn edilmesi için bu dönem bir fırsattır.
Sağlık, eğitim, ulaşım, emeklilik hakları gibi temel kamusal hizmetlerin sınıfsal ayrıcalıklar olmaktan çıkarılmasını konuşmamız gerekiyor.
Bugünkü sosyal devletler bile böyle küresel salgın hastalık krizlerinde bile yetersiz kalabiliyor. Kamu harcamalarının sosyal devlet için ayrılan payının yükseltilmesini istemenin tam zamanıdır.
Herkese, özellikle dezavantajlı toplumsal gruplara fayda sağlamayan toplumsal eşitsizlikler kabul edilemez.
Bu krizlerin üstesinden gelebilmenin yolu, herkes için sağlıklı ve erişilebilir beslenme, herkes için erişilebilir temiz su, barınma hakkı, ücretsiz kamu hizmetleri, herkes için temiz, adil ve eşit bir dünya istemekten geçiyor.
Kapitalizmin son iki-üç yüzyılda dünya çapında yarattığı derin eşitsizliklere, insan ve doğa sömürüsünün her türlüsüne, sermayenin olağanlaştırmaya çalıştırdığı tüm hak mahrumiyetlerine, sermaye/emek ilişkisi içindeki güdükleştirilen şartlara karşı insanca yaşam hakkını kolektif bir irade ile geri almanın tam zamanıdır.
Buradan insanlık adına çıkarılacak tek önemli ders, dünyadaki tüm üretim ve tüketim modellerinin hak, adalet ve eşitlik temelinde yeniden kurgulanmasının talep edilmesi olarak basitleştirilebilir.
Irkçıların, Covid-19’un ellerinde ırkçı politikalarını meşrulaştıracakları bir fırsat haline dönüşmesine fırsat verilmemesi, herkes için eşit, adil, temiz bir dünya talebinin yoksullar, evsizler, göçmenler, tüm dezavantajlı kesimler için de talep edildiğinin vurgulanması kritik önemde.
Elbette, bu hiç şüphesiz aynı zamanda ekolojik bir krizin yansımasıdır.
Koronavirüs ne sadece halk sağlığı açısından bakılabilecek bir mesele, ne de sadece insan türüne yönelik bir tehdit olarak algılanabilecek bir mesele…
Koronavirüs, bir ekolojik krizin sonucudur ve bu kriz hem tüm insanlık ve hem de diğer canlılar için ciddi riskler barındırıyor.
Bu hastalık, gezegendeki tüm yaşamsal aktivitelerin tamamen insan odaklı kurgulanmasının sonuçlarından sadece biridir. Kapitalist sistemin yarattığı “ne olursa olsun karlılık” prensibinin geldiği nokta budur.
Covid-19 salgını bir kez daha gösterdi ki, mevcut sistem bırakın sorunu çözebilmek için politika üretebilsin, kendi kırılganlığı ile bir kez daha yüzleşmek zorunda kalıyor. Küresel piyasaların dalgalanması, borsaların çökmesi, petrol ve altın fiyatlarının tuhaf seyri, merkez bankalarının hemen parasal genişleme silahına sarılması, piyasada nakit talebinin artması…
Koronavirüsün günlük yaşam pratiklerini önemli ölçüde değiştirdiği uzaydan bakınca bile görünüyor. Çin’de koronavirüsten ölümlerin en yüksek olduğu günlerde ekonomik aktivite neredeyse durma noktasına gelince, hava kirliliğinin nasıl ortadan kalktığı uygu fotoğraflarıyla ortay kondu. Çin’in küresel ekonomik aktivite hizmetleri azalınca, karbon emisyonlarında yüzde 25’ler seviyesinde düşüş kaydedildi.
Benzer bir durum şimdi İtalya için geçerli. Maalesef, Çin’den sonra en fazla ölüm vakasının görüldüğü ülkelerden biri olan İtalya’nın kuzeyinde ağırlıklı olarak Çin’le başta tekstil ve deri işi yapan firmaların faaliyetleri durunca, Çin’de olduğu gibi hava kirliliği gözle görülür şekilde azaldı.
Geçtiğimiz günlerde fastcompany.com sitesinde “Koronavirüse karşı verdiğimiz tepkiyi iklim krizine karşı verseydik ne olurdu” başlıklı bir makale yayınladı. Makalenin Türkçe çevirisi de 350 Türkiye’nin sitesinde yer aldı.
Makalede, görüşüne başvurulan 350.org Direktörü May Boeve, “Şayet dünya iklim değişikliğine, koronavirüse -bilimin gerekliği olduğunu söylediği aciliyet seviyesindeki gibi- tepki veriyor olsaydı, durum çarpıcı bir şekilde farklı olurdu. Aynı anda çok farklı gelişmelerin olduğunu görürdük” diyor.
Koronavirüs bir anlamda küresel çapta insanlığın birbirine ne kadar bağlı olduğunu da gösterdi.
Bu farkındalık ya iklim kriziyle mücadelede daha acil ve hızlı önlemler alınmasına yol açacak ya da piyasaların yaşadığı panikle ve geçmiş alışkanlıklarla petrol, gaz, kömür gibi fosil yakıt endüstrilerini kurtarmaya devam edip iklim krizinin hızlanmasına sebep olacak gelişmeler yaşanacak.
Ya da şimdiden sadece kendi ırkını koruma güdüsüyle tek kullanımlık maskeleri, plastikleri gelişigüzel sahillere, denizlere atacak, hijyen ve korunma adına suyu kontrolsüzce kullanacak, diğer kaynakları israf etmeye devam edecek…
Herkesin iyiliği için fedakarlık yapılması gerektiğinin farkına varılması, iklim kriziyle mücadelenin aslında pek çok soruna da cevap olacağının benimsenmesi gerekli.
Bundan sonra umarım insanlığı, tuvalet kağıdı satın alma gücüyle değil, doğayla nasıl uyumlu yaşayabileceği yönünde konuşmaya başlarız.
Ölse de insan, ettiği kötülük dünyada kalır…
Dünyaya daha fazla kötülük etmek istemeyenlerdenseniz, bir yerden başlamalıyız.
Yazarlar
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.03.2025
29.12.2024
14.10.2024
27.09.2024
23.08.2024
26.07.2024
21.05.2024
13.02.2023
10.02.2023
15.11.2022