Şahin ALPAY

Türkiye’de Kürtler de var
29.12.2012
3384

 Şerafettin Elçi, büyük saygı duyduğum bir dostumdu. Onu önce kağıt üzerinde tanıdım. 1978

yılında bakanlık yaptığı sırada hemşehrileriyle Kürtçe konuşmasına gösterilen tepkiler üzerine, “Ne var bunda? Ben Kürt’üm. Türkiye’de Kürtler de var…” demiş, 12 Eylül sonrasında Yüce Divan’da yargılanıp 2,5 yıl hapse mahkûm olmuştu.

Şahsen tanışmamız 1990’ların başında, Kürt Hak ve Özgürlükler Vakfı’nın kuruluşuna öncülük ettiği sırada oldu. Haziran 1992’de, Ankara’da, o sıra direktörlüğünü yaptığım TÜSES’in düzenlediği “Kürt sorunu” konulu konferansa katıldı ve bir konuşma yaptı. Sonraki yıllar içinde Ankara’ya hemen her gidişimde ziyaretine gittim. Kürtlerin hak ve özgürlüklerini savunması kadar, hak aramada şiddete kesinlikle karşı tavır alması yakınlığımızın temelini oluşturdu. Onunla yaptığım bir mülakatta bana, “Ben Kürt olmasaydım da, Kürtlüğe yapılan haksızlığa seyirci kalamazdım…” demişti. (Entelektüel Bakış, Milliyet, 10 Şubat 1997) “Ben de bir Türk olarak aynı düşüncedeyim…” diye cevap vermiştim.

Yıllar içinde onun söylediklerine gönderme yaptığım kaç yazı yazdığımı bilemiyorum. Kendisiyle 1990’ların sonlarına doğru, güvenlik kuvvetleriyle PKK arasındaki çatışmaların zirveye tırmandığı, başkanı olduğu Demokratik Kitle Partisi hakkındaki kapatma davasının sürdüğü sırada yaptığım mülakatta şunları söylüyordu: “Cumhuriyetin kuruluş aşamasında kurulacak devletin Kürtlerin de devleti olacağı vaad edilmişti… Kürtler hak ve hukuklarının korunacağı umuduyla bu devlete katıldılar. Fakat ne yazık ki düzlüğe çıkıldıktan sonra, Lozan imzalandıktan sonra bütün vaadler bir kenara itildi. Kürtler yok farz edildi… Onurlu bir toplumun buna katlanması mümkün değildi. İsyanlar, çatışmalar bu nedenle doğdu…”

“Kürtlere yapılan haksızlıkların düzeltilmesi lazım… Kürtlerin de bu toplumun asli unsurlarından biri olduğunun kabulü, bunun yasal güvenceye kavuşması lazım. Bu ülkede yaşayan herkes Türk’tür gibi bir anlayıştan devletin vazgeçmesi lazım. Çağdaş bir devlette vatandaşlar arasındaki ortak bağ vatandaşlıktır… Temel ilkelerimizden biri ülke bütünlüğüne saygıdır. Madem sorunları bu ülke içinde çözeceğiz, bu ülkede yaşayan herkes arasında dostluk ve güven havasının yaratılması lazım.” Mülakatın sonunda da şunları söylemişti: “Geleceğe umutla bakıyorum. Ve bunun ciddi nedenleri var… Dünyada insan hak ve özgürlükleri, demokrasi, azınlık haklarına saygı çok ilerledi… Bunlar çok önemli gelişmelerdir ve Türkiye’yi de etkileyecektir.” Bu sözler, ne yazık ki, aradan geçen 15 yıla rağmen hâlâ geçerli.

Şerafettin Bey, Ocak 2010’da “Akıl Defteri”ne konuk oldu. Onunla son olarak da Haziran 2011 genel seçimleri öncesinde, Diyarbakır’da bir akşam yemeğinde buluştuk. Ardından şöyle yazmışım: Elçi, “Bugüne kadar çok eleştirdiği BDP’den bağımsız aday olmasının, sorunun çözülmesinden ve silahların susmasından ne denli umutlu olduğunun ve buna bir katkı yapma arzusunun işareti olarak anlaşılması gerektiğini söyledi. AKP, CHP ve BDP’nin aralarında müzakere ederek sorunu çözecek mutabakata varabileceklerine inancını ifade etti. Bu fırsatın kaçırılmamasını gerektiğini vurguladı.” (Zaman, 4 Haziran 2011)

Cumhurbaşkanı’nın taziye mesajında söylediklerine katılıyorum: “Şerafettin Elçi, üstlendiği görevlerde ülkemize önemli hizmetlerde bulunmuş değerli bir devlet ve siyaset adamıdır. Deneyimli bir isim olarak, sorunların diyalogla çözülmesi, ülkedeki barış ve kardeşlik ortamının pekişmesi için yoğun gayret gösteren Elçi’nin eksikliği, siyaset dünyamızda her zaman hissedilecektir. ”

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar