Şahin ALPAY
Tarihimizin biri TBMM üyelerini, diğeri (yürütmede tam yetkili) Cumhurbaşkanı'nı seçmek için 14 / 18 Mayıs 2023 günlerinde yapılan ilk ikili genel seçimlerin sonuçlarını hazmetmem biraz zaman aldı. Zor hazmettim, zira toplumu saran bunca adaletsizliğe, % 80'lere tırmanan enflasyona, yani korkunç hayat pahalılığına ve güvenilir sayılan kamuoyu yoklamalarına bakarak seçimi CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve Millet İttifakı'nın kazanacağını tahmin ve umut ediyordum. Bunun nedenlerini de "Bilen, bölen değil birleştiren lider" başlıklı bir yazıyla okurlarla paylaşmıştım.
Şöyle diyordum:
"Kılıçdaroğlu, CHP bir yanda İYİP, öteki yanda HDP ile ittifak kurmadan, muhalefet geniş bir cephede birleşmeden ülkenin tek adam rejiminden kurtulmasının mümkün olamayacağını, kendisinin temel amacının da bunu gerçekleştirmek olduğunu" söylüyor. "Recep T. Erdoğan tarihe, iktidarının ikinci yarısında toplumu giderek kutuplaştıran lider olarak geçti. Kılıçdaroğlu ise, Türkiye siyasetine büyük bir yenilik getiren, toplumu 'birleştiren' lider olarak geçecek. Dini inançları, etnik kökenleri, siyasi tercihleri, ekonomik koşulları açısından çok parçalı Türkiye toplumunda siyaset, ancak birleştirerek, ittifaklar kurarak, güçbirliği yaparak önündeki sorunların üstesinden gelebilir. Nitekim denebilir ki Erdoğan da toplumu birleştirdiği, siyasi gücü paylaştığı ölçüde başarılı olmuştu; kutuplaştırdığı, iktidarı tekeline aldığı ölçüde kaybetmekte. Umarım birleştiren politikanın kazandığını göreceğiz. Umudumuz Kılıçdaroğlu." (T24, Konuk yazar, 9 Mart 2023)
Evet, seçimler beklentilerimin tersi sonuçlar verdi: Tek başına AKP'nin oy oranı (% 34.3), kazandığı ilk seçimdeki, yani 2001 seçimlerindeki oy oranının (% 35.6) da gerisine düştü ama, Erdoğan kurduğu Cumhur İttifakı'yla yeniden cumhurbaşkanlığını kazanmakla kalmadı, TBMM'de de açık ara çoğunluk sağladı. Açıkçası, bu sonuçlara Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kendisinin bile şaşırmış olabileceği aklımdan geçmedi değil. Zira bugüne kadar katıldığı seçim kampanyalarının hiç birinde bu denli yorgun olduğu, hele televizyon programlarında uyukladığı görülmemişti. Buna rağmen yine kazandı.
Niye, niçin, nasıl?..
Öncelikle, seçim yenilgisinden Kılıçdaroğlu'nun adaylığının sorumlu olduğuna dair yorumlara katılmadığımı belirteyim. Erdoğan'ın hakkında dava açtırarak Ekrem İmamoğlu'nun adaylığını bertaraf ettiği dikkate alındığında, adı geçen diğer adaylardan birinin (Ertuğrul Günay, İlhan Kesici, Muharrem İnce, vs.) başarılı olabileceğine de hiç ihtimal vermedim. TBMM seçimlerinde CHP geleneksel oy oranını (% 25) aşamazken, Kılıçdaroğlu'nun ilk turda % 45, ikinci turda % 48 oranında oy alması izlediği muhalefeti birleştirme politikasıyla mümkün oldu.
Kısacası, muhalefetin yenilgisinin Kılıçdaroğlu'nun eksiklekriyle değil, Erdoğan'ın fazlalarıyla açıklanabileceğini düşünüyorum. Cumhur İttifakı'nın çoğu kamuoyu yoklamalarının hilafına seçimleri kazanmasını açıklayan esas etkenlerin şunlar olduğunu sanıyorum:
1) Türkiye seçim haritalarında onyıllardan beri tekrarlanan bir örüntü var. Kabaca şöyle: Daha sanayileşmiş olan, kültürel değerleriyle laik bir rejimi tercih eden batı ve güney kıyıları ile Trakya çoğunlukla merkez sol'a (CHP'ye) oy verme eğiliminde. (Bu seçimde Ankara ve Eskişehir de bu bölgeye dahil olurken, dikkat çekici bir şekilde depremde yıkıma uğrayan Hatay dışına çıktı.) Kürt nüfusun çoğunlukta olduğu Güneydoğu bölgesi, kimliğini temsil ettiğine inandığı partilere (bu seçimde Yeşil Sol'a) oy vermekte. Geri kalan, çoğunlukla sosyo-ekonomik bakımdan daha az gelişmiş, tarım ağırlıklı, daha dindar çoğunluklu iller ise merkez sağ'ı (2001'den bu yana AKP'yi) tercih ediyor. Özetle, sosyo-ekonomik ve kültürel etkenler oy tercihlerinde ağırlıklı rol oynamakta. Bu tablo esas olarak değişmediğine göre, seçim sonucunda başka etkenlerin rol oynadığı anlaşılıyor.
2) Seçimlerin eşit koşullarda yapıldığı söylenemez. AKP ve müttefikleri iktidarda olmanın avantajlarını sonuna kadar kullandılar. Denebilir ki devlet iktidara çalıştı. Gerek devlet gerekse özel radyo ve televizyon kuruluşları ve yazılı basının büyük bölümü iktidar lehine çalıştı. (Örneğin sadece TRT son bir ay içindeki canlı yayınlarında Erdoğan’a 32 saat 42 dakika, ortağı Bahçeli'ye 25 saat 27 dakika süreyle yer verirken Kılıçdaroğlu’na yalnızca 32 dakika zaman ayırdı.) Türkiye nüfusunun dargelirli yaklaşık üçte biri geçimini sosyal yardımlarla sağladığı biliniyor. Bu kesim AKP iktidarı kaybedecek olursa sosyal yardımların kesilebileceğinden kuşku duymuş; bu nedenle "bilinen kötü"yü "bilinmeyene" tercih etmiş olabilir. Bu gözlemin 6 Şubat'ta yıkıma uğrayan deprem illeri (bu arada Hatay) için özellikle geçerli olduğu söylenebilir.
3) Ne var ki, yukarıda sayılan etkenler Cumhurbaşkanı seçiminde Erdoğan'ın açık ara sayılamayacak başarısını, yani ancak yüzde 4 dolayında fazla oy almasını açıklamaya yetmeyebilir; seçim sonucuna daha marjinal başka faktörler etki yapmış olabilir. Bu bağlamda Kılıçdaroğlu'nun Alevi azınlığa mensup olmasının aleyhinde bir rol oynadığı düşünülebilir. İki aday arasındaki belirleyici farkın Erdoğan'ın sahip olduğu (Max Weber'in tanımladığı anlamda) 'karizma'dan (kabaca, insanları etkileme gücünden) kaynaklandığı düşünülebilir. Sosyal medyaya yansıyan, seçim sonuçlarını kutlayan taraftar görüntülerinin bunu ima ettiği muhakkak. Erdoğan'ın katıldığı kimi televizyon programlarında uyuya kalmasının, sağlığının yerinde olmadığını düşündüren haber, söylenti ve görüntülerin aleyhinde bir rol oynamadığı görüldü.
Seçim sonrasının en önemli gelişmesi, kuşku yok ki Erdoğan'ın son yıllarda uygulanan, Türkiye ekonomisini başta yüksek enflasyon, düşük büyüme ve artan gelir eşitsizlikleri gelmek üzere doğurduğu sorunlarla başbaşa bırakan, "faiz sebep, enflasyon sonuç" sloganlı, sabık Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati'nin ifadesiyle "epistemelojik kopuş" niteliğindeki "heterodoks" ekonomi politikalarını kökten değiştirmeye karar vermiş olması.
Bunun sonucunda bakanlar kurulu bir iki istisnasıyla toptan değiştirilirken Hazine ve Maliye Bakanlığı'na 2009-2015 yılları arasında Maliye Bakanı, 2015-2018 yılları arasında ise ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı olarak görev yapan, "ortodoks" (piyasa yanlısı) ekonomi politikalarına bağlılığıyla tanınan Mehmet Şimşek; Merkez Bankası başkanlığına da Şimşek'in isteği üzerine (ilk kez bir kadın maliyecinin) ABD'de çeşitli finans kuruluşlarının yönetim kademelerinde görev alan Hafize Gaye Erkan getirildi.
Ekonomi politikalarında "ortodoks" politikalara dönüşü ima eden bu atamalar, son yıllarda izlenen politikaların büyük bir tahribata yol açmış olduğunun kabulü anlamına geliyor. Şimdi, gelecek yıl yapılacak olan yerel seçimlerin, çeşitli sosyal sorunlara yol açması beklenen, yüksek faiz ve sıkı para politikalarına dayalı uygulamalara izin verip vermeyeceği sorgulanıyor.
Bu bağlamda Prof. Dr. Selva Demiralp'ın sorduğu sorular gündeme geliyor:
"Seçim döneminde ve balkon konuşmasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan net şekilde düşük faiz politikasına devam mesajı verdi. Ortodoks politikalara geçilmesi durumda geçen hafta devam edeceği söylenen düşük faiz politikasından vaz mı geçilecek? Vazgeçilmeyecekse o zaman Mehmet Şimşek ve ekibinin fonksiyonu ne olacak? Mehmet Şimşek, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı bir süreliğine faiz artışlarına ikna edebilirse bile ortodoks bir zeminden çok uzaklara savrulmuş, kaynaklarını tüketmiş ve kredibilite kaybı yaşamış Türkiye ekonomisinin tekrar ortodoks bir çerçeveye oturtulmasının ağır maliyeti nasıl ödenecek? Yeni ekonomi ekibi kredibilite konusunda soru işaretlerini ortadan kaldırabilecek ve kaybolan kredibiliteyi yerine koyabilecek mi?" (BBC Türkçe, 4.6.2023)
Tabii benim gibi hukuk devletinden uzaklaşma mağdurlarının aklındaki esas soru ise, AKP'nin eski ekonomi bakanlarından, şimdilerde DEVA partisi genel başkanı Ali Babacan'ın haklı olarak üzerinde durduğu konuyla ilgili: "Hukukun olmadığı ülkelerde yine zenginler oluşur ama ülke topyekun zenginleşemez. Zenginleşebilmemiz için mutlaka gerçek anlamda bir hukuk devleti olmamız lazım. Bunun için de yargı reformu son derece önemli. Yargımızın tarafsız olması lazım, bağımsız çalışması lazım...”
Benim buna ekleyeceğim de, elbette ki yıllardır savunduğum husus: İfade ve örgütlenme, basın ve yayın özgürlüklerinin olmadığı yerde ne siyasal, ne de ekonomik istikrar sağlanabilir. Hukuk devleti güven altına alınmadan Türkiye önündeki sorunları aşamaz.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları





















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.06.2023
21.12.2020
6.02.2020
18.11.2020
30.09.2020
24.09.2020
20.07.2020
8.05.2020
29.04.2020
21.04.2020