Şahin ALPAY
Yürütme gücünün bütün yetkileri elinde toplamasına izin vermeyen denge ve denetim mekanizmalarından yoksun, yani liberal olmayan, yani sadece çoğunluk yönetimi anlamında demokrasinin, çoğunluk diktatörlüğüne dönüşebileceği teorik olarak biliniyordu... Gerek faşist, gerekse komünist diktatörlükler de halk çoğunluğunu temsil etme iddiası üzerine kuruluydu.
Elitizmin, bürokratik vesayetin (kısaca asker - sivil seçkinlerin yönetimin dizginleri elde tutmasının) demokrasiyi kör - topal edebileceğini kendi öz tecrübelerimizle öğrenmiştik. Daha sonra bürokratik vesayetin doğurduğu tepkilerin, demokrasiyi popülizme (kısaca sokak dalkavukluğuna) kurban edip beter edeceğine de tanık olduk. Bunlar "yerli ve milli" tecrübelerimizin bize öğrettikleri.
Son yıllarda tek başına demokrasinin yalnız görece yeni olanlarda değil beşiği olduğu ülkelerde dahi kimi şarlatanları, hiçbir şekilde liderliğe layık olmayan şahısları iktidara getirebildiğini görüyoruz. Halk tarafından seçildim deyip tek - adam yönetimine yönelenler yayılıyor: Hindistan'da Müslümanlara karşı ayrımcılık uygulayan Modi, Macaristan'da koronavirüs salgınını bahane edip bütün yetkileri elinde toplayan Orban, Brezilya'da "Anayasa benim" diyen Bolsonaro ve başka yerlerde başka örneklerin dersleri o kadar açık ve net ki, onların üzerinde durmaya bile değmeyebilir.
Asıl üzerinde durulması gereken, beşiği olan ülkelerde dahi (halkın, sıradan yurttaşların çıkarlarının seçkinler tarafından dikkate alınmadığı ya da çiğnendiği iddiasıyla ortaya çıkan) popülizmin şarlatanları nasıl iktidara getirebildiğinin en açık örneği ABD. Yöneticiliği hiçbir şekilde hak etmeyen, niteliksiz biri olduğu gittikçe açığa çıkmakta olan, (uluslararası medyanın açıkça "geri zekalı" ilan ettiği) Donald Trump, yasamanın ağırlıklı kanadı Senato'yu ve yaptığı atamalarla yüksek yargıyı denetimi altında tutarak giderek keyfî bir yönetime yönelmekte. Muhalefetteki Demokrat Parti sözcüleri ve liberal eğilimli anayasa hukukçuları Trump'ın liberal demokrasiyi, yani yurttaşların, azınlıkta kalanların temel hak ve özgürlükleriyle sınırlı çoğunluk yönetimini tehdit ettiğini bas bas bağırmaktalar. Temsilciler Meclisi'ndeki Demokratların Trump'ı azletme girişimleri Senato'da akamete uğradı. Trump pekala bir kez daha seçilebilir, ABD ve dünya bir dört yıl daha onunla yaşamaya mecbur kalabilir.
Trump ABD'de liberal demokrasiyi nasıl tehdit ediyor? Harvard Üniversitesi'nden bir anayasa hukuku profesörü Michael Klarman şöyle sıralıyor: (1) Bağımsız yargıya saygı duymuyor. (2) Özgür ve bağımsız medyaya hoşgörüsü yok. (3) Daha önemlisi idarenin içindeki bağımsız organlara saygı göstermiyor. (4) Siyasi tartışmaların barışçı çözümüne destek vermeyip çatışmayı teşvik ediyor. (5) Seçimlerin meşruiyetine saygısı yok. (6) Hukuk sistemini siyasal muhaliflerine karşı kullanıyor. (7) Yabancı ülkelerdeki otokratik yöneticilere hayranlık duyuyor. (8) Yönetimde şeffaflığa izin vermiyor. (9) Kamu görevlilerinin çıkarlarıyla kamu çıkarı arasında ayrım yapmıyor. (10) Doğru söylemeye asgari bir sadakati yok. ("Trump and the threat to democracy," Harvard Law School Democrats, December 10, 2019.)
Trump'ın dünyaya verdiği ikinci ders, başkanlık sisteminin bilinen zaaflarını büsbütün gözler önüne sermesi. Bilindiği gibi liberal demokrasilerde üç tür hükümet sistemi var: Yürütmenin yasamanın içinden çıktığı parlamenter sistem (beşiği Birleşik Krallık); tek kişilik yürütmenin genel oyla belirlendiği başkanlık sistemi (beşiği ABD) ve yürütme gücünün genel oyla seçilen başkan ile yasama organınca seçilen başbakan arasında paylaşıldığı yarı - başkanlık sistemi (beşiği Fransa). Bu hükümet sistemlerinin hiçbiri kusursuz değil; her birinin diğerlerine nazaran avantajları ve dezavantajları mevcut. Başkanlık sisteminin en büyük dezavantajı, bir şarlatanın elinde kolaylıkla bir tek-adam yönetimine, otoriter bir rejime doğru gidebilecek olması. Bunun dünyada görülen çeşitli örnekleri hakkında geniş bir siyaset bilimi yazını mevcut.
ABD'deki başkanlık sistemi gibi demokrasinin otoriter bir kişi yönetimine dönüşmesini önlemeye yönelik denge ve denetim mekanizmalarının mevcut olduğu bir anayasal rejimde bile, yalan üstüne yalan söyleyebilen Trump, liberal demokrasiyle bağdaşmayan kararlar almayı sürdürüyor. Biz ise, bağımsız yargı ve özgür basın gibi denge ve denetim mekanizmalarının bulunmadığı türden, "yerli ve milli" başkanlık sisteminde rejimin otoriter tek - adam yönetimi haline geldiğini yaşayarak öğrendik.
ABD'de Trump başkanlığının dünyaya verdiği üçüncü ders ise, dünyayı tek bir köye indirgemekte olan globalleşmenin sonuçları. Malum Trump, bütün dünyanın gözleri önünde, dezenfektan içmenin ya da vücuda zerkedilmesinin koronavirüse karşı etkili bir korunma yöntemi olabileceğini söyledi. (Şimdi tevil etmeye çalışıyor.) Buyrun, söylediklerinin sadece Türkiye'deki sonucu: Tekirdağ'ın Çerkezköy ilçesi Cumhuriyet Mahallesi'nde yaşayan Barış Çimen (45), koronavirüsten korunmak amacıyla etil alkol ile dezenfektan içti. Mide bulantısı şikâyetiyle hastaneye kaldırılan Çimen tedavi altına alındıysa da kurtarılamadı. (Gazeteler, 26.4.2020)
Trump için ne demeli? Atalarımızın dediği gibi, "Bir musibet bin nasihatten evlâdır.”
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.06.2023
21.12.2020
6.02.2020
18.11.2020
30.09.2020
24.09.2020
20.07.2020
8.05.2020
29.04.2020
21.04.2020