Şahin ALPAY
17–25 Aralık 2013’te kamuoyuna intikal eden, Başbakan Erdoğan’ın hükümet ve aile üyeleriyle de ilgili iddiaları içeren, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasını örtbas etmek üzere AKP iktidarı tarafından yapılan yasal düzenlemelerle Türkiye hızla başında Tayyip Erdoğan’ın bulunduğu bir “muhaberat devleti” olmak yolunda hızla ilerliyor.
17–25 Aralık soruşturmasından bu yana yapılan yasal düzenlemeler (adli kolluk yönetmeliği; HSYK, internet ve MİT yasaları; özel olarak atanan sulh ceza hâkimlikleri), yargıda ve emniyet teşkilatında uygulanan geniş kapsamlı görevden alma ve atamalar, bu teşhisi adım adım doğruluyordu. Başbakan Erdoğan’ın Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı ile ilgili olarak, “Böyle bir TİB olmaz. Zaten MİT bu işi yapıyor. Benim kanaatim, TİB’i kurumsal olarak MİT’e devretmek yönünde…” şeklindeki konuşması da bir sonraki yasal adımın ne olacağına işaret ediyordu.
Başbakan Erdoğan’ın büyük rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasının kendisine karşı “ABD ve İsrail tarafından tezgâhlanıp Pensilvanya örgütü – paralel devlet tarafından uygulanan darbe girişimi” olduğu iddiasıyla başlattığı girişimin hedefinin sadece soruşturmayı bastırmakla sınırlı olmadığı, amacın bu bahaneyle bütün devleti ve toplumu denetimi altına almak olduğu artık iyice görülüyor. 22 Temmuz sabahı rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasını yapan emniyet mensuplarına yönelik kelepçeli gözaltılar ise muhaberat devletinin uygulama alanındaki yeni adımı. Muhaberat devletinin mimarı, “Bir proje geliştiriyoruz. O bitince süreç hızlanacak. Binlerce dava açacağız...” demişti. 22 Temmuz günü “Operasyon başka alanlara sıçrayabilir mi?” şeklindeki bir soruya cevaben, “Tabii, tabii...” diyerek ‘süreci’ bizzat yürüttüğünü ifade etmekte sakınca görmedi.
Önümüzdeki dönemde sık kullanacağımız anlaşılan ‘muhaberat devleti’ kavramı şöyle tanımlanabilir: Devletin istihbarat örgütünün (silahlı kuvvetler de dahil) bütün toplumsal kurumlara nüfuz edip onları denetim altına aldığı; kimseye hesap vermek zorunda olmadığı; çok geniş polis yetkilerini elinde topladığı; hükümetten ayırmanın imkânsız hale geldiği rejim türü. Kavram Suriye’deki Esad diktatörlüğü dolayısıyla dilimize girdi, ama söz konusu rejimin, değişen türleriyle, totaliter Sovyetler Birliği’nden otoriter Rusya Federasyonu’na kadar uzanan çeşitli örnekleri sayılabilir. Tanımdan ve örneklerden kalkarak, Türkiye’de muhaberat devletinin inşasında yolun sonuna henüz gelinmediği söylenebilir.
Cumhurbaşkanı adayı olan Başbakan, muhaberat devletine gidişi Batılı müttefikler tarafından tehdit edilen ulusal güvenlikle gerekçelendirmekte. Son olarak Alevi derneklerinin Ankara’daki iftarında yaptığı konuşmada, “Batı dünyasındaki ülkelerin birçoğu bizi birbirimize düşürmek için her şeyi yapıyorlar…” şeklinde konuştu. Nereden kalktık, nereye geldik? En azından 2010 anayasa referandumuna kadar, Türkiye’nin AKP iktidarı altında, AB’ye katılım sürecinde yapılan reformlarla demokrasiyi yerleştirme yolunda ilerlediğine inandık. Şimdi aynı iktidar altında, askeri vesayet döneminde sık kullanılan “iç ve dış düşmanlar” edebiyatıyla, Batılı müttefikleri düşman ilan ederek muhaberat devletine doğru ilerleyişe tanık oluyoruz.
Bu gidişe dur diyebilir miyiz? Kesinlikle evet! Evet, orduya dayalı otoriterliğe karşı mücadelede zengin tecrübeler edindik, ama seçimle gelen otoriterliğe karşı birikimimiz zayıf. Önümüzdeki dönemde özgürlüğe inanan demokratlar olarak bu yeteneği geliştirmek zorundayız. İlk adım Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçilmesini önlemek için elimizden geleni yapmak.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Fark, karizma olabilir mi?
14.06.2023 - Harikalar diyarında
21.12.2020 - Kaçık Radyo'ya uzun ömürler
6.02.2020 - Kemalizmin amaçlanmayan sonuçları
18.11.2020 - Darbecilikle boğuşurken popülizme yakalanmak
30.09.2020 - Assar Lindbeck ve liberal sosyal demokrasi
24.09.2020 - Yeni dünya görüşüm
20.07.2020 - Kadri bilinmemiş bir şah-eser
8.05.2020 - Trump'ın dünyaya verdiği dersler
29.04.2020 - Ne umduk, ne bulduk
21.04.2020
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
Ad Soyad Giriniz...
yıllar boyunca emek harcıyorlar bence taksıcılerın emeklı ıkramıyesı
Ad Soyad Giriniz...
bırakın bu ısleri yıllardan beri emek harcayanların parası bu para ıtı ıle kopuguyla ugrasıyor taksıcıler yerı gelıyor oturdugunuz yerden yazmayın gıdın bırde taKSICILERE SORUN