Şahin ALPAY
AKP iktidarı altında Türkiye 2011 seçimlerinden, özellikle de 17 / 25 Aralık 2013 Cumhuriyet tarihinin en ağır yolsuzluk soruşturmasından bu yana önceki hiçbir sivil iktidar döneminde görülmemiş bir yönetimde keyfileşme ve otoriterleşme sürecini yaşıyor. Ülke hızla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tek-adam yönetimine doğru sürükleniyor. AKP’nin bir kişi partisi, “Erdoğan Partisi” haline getirilmesi süreci tamamlandı; Türkiye Cumhuriyeti’nin bir “Erdoğan devleti” haline getirilmesi tehlikesi giderek büyüyor. İktidarın kötüye kullanılmasını önleyecek tüm denge ve denetim mekanizmalarının, yani yasamanın, yargının, kamu bürokrasisinin, sivil toplumun, medyanın, hepsinin yürütmenin tahakkümü altına alındığına tanık oluyoruz.
Temel hak ve özgürlükler giderek artan saldırılarla karşı karşıya. Muhaliflerin hemen tamamı “hain, alçak, terörist” ilan edildi. Şiddet yükseliyor; barış sürecinin terk edilmesinden bu yana PKK ile yükselen çatışmalarda 5 bine yakın yurttaşımız can verdi. Ekonomi daralıyor. Dış politikada sorunlar büyüyor. Dışta da savaş tehlikesiyle burun burunayız. Her alanda artan istikrarsızlığa rağmen kamuoyu yoklamaları AKP’nin seçmenlerin en az yarısının desteğini almayı sürdürdüğüne işaret ediyor. Bu nasıl mümkün oluyor? Giderek bir siyasi ve iktisadi menfaat ortaklığına dönüşen AKP nasıl oluyor da seçmen çoğunluğunun oyunu toplamayı başarıyor? AKP nasıl oldu da 7 Haziran’da kaybettiği tek başına iktidarı, 1 Kasım’da geri almayı başardı?
Bu sorulara cevaben çeşitli teoriler ileri sürülmekte. Kimilerine göre seçmenler cahil ya da aptal, bu yüzden tercihleri çıkarlarıyla uyuşmuyor. Kimilerine göre büyük çoğunluğun bağlı olduğu İslam inancı otoriterleşmeyi besliyor. Kimilerine göre karar verici konumunda olanlar liberal demokrasinin ilkelerini, kültürünü benimsemekten uzak; demokrasi bunun için kurumlaşamadı. Kimilerine göre AKP seçmeni, iktidardan giderse istikrarsızlık ve kaosun hâkim olacağı iddiasıyla kandırıyor. Yine kimilerine göre ise bu durum seçmenin rasyonel, akılcı tercihler yapmasının sonucu. En az yarısı, AKP iktidardan giderse elde ettiği siyasal ve sosyal nitelikte kazanımları kaybedebileceğinden çekindiği, muhalefet partilerine güvenmediği için AKP’ye desteğini sürdürüyor. Evet, AKP 7 Haziran’da tek başına iktidarı kaybetmişti, ama MHP’nin başında AKP’ye hizmet eden bir “Truva atı” mevcuttu.
MEDYA, SİYASETİN ARACI OLMAYA DEVAM EDİYOR
Bütün bu teorilerin gerçeğin bir parçasına işaret ettiği söylenebilir. Ama Türkiye’de siyaseti anlamaya çalışırken gerçeğin hiç ihmal edilmemesi gereken bir parçası daha var. O da, AKP iktidarının medyayı siyasi çıkarları doğrultusunda manipüle etmekte, kısacası seçmenin beynini yıkamakta sağladığı başarı.
Türkiye’de medyanın hiçbir zaman gerçek anlamda özgür olmadığı doğru. “Medya adam olmadan demokrasi adam olmaz…” sözü, daha gerilere gitmeye gerek yok, 1990’larda da geçerliydi. Basın özgürlüğünü kısıtlayan mevzuat boldu. Aşırı mülkiyet temerküzü medyada rekabeti, dolayısıyla yurttaşların farklı mecralardan bilgilenme imkânını ciddi şekilde kısıtlıyordu. Medyayı büyük ölçüde denetimi altında tutan iki büyük sermaye grubu, iki merkez sağ parti ile patronaj (yani, “sen bana ekonomik avanta sağla, ben de sana siyasi destek vereyim”) ilişkisi içindeydi. Medyayı gazeteciler değil, patronlar yönetiyordu. Gazetelerde, özellikle PKK’ya karşı yürütülen mücadele ile ilgili haberler üzerinde yoğun bir denetim ve sansür vardı. Gazetecilerin büyük çoğunluğu, aksi takdirde işlerini kaybetme korkusuyla otosansür uyguluyordu. Basın mensuplarının ne haklarını koruyacak nitelikte örgütleri vardı ne de aralarında meslek dayanışması. TRT ve Anadolu Ajansı, iktidarın borazanı olma vasfını çoktan kazanmıştı.
Bütün bunlar doğruydu. Derken 2002’de çok-partili dönemin en liberal, özgürlükçü parti programını kabul eden, AB üyeliğini siyasi platformunun merkezine koyan AKP iktidara geldi. AB reformları hem genel olarak ifade özgürlüğü hem de basın özgürlüğü alanında gerek yasal mevzuatta, gerekse uygulamada daha önce görülmeyen ölçüde özgürleşme getirdi. Ne var ki, AKP’nin üçüncü iktidar dönemiyle birlikte medyaya AKP iktidarının yeniden üretilmesi için özel bir işlev yüklendi.
KULLANIŞLI YALANLAR
Bu işlevin iyi anlaşılması için ünlü Amerikalı düşünür Noam Chomsky’nin, Edward S. Herman ile birlikte kaleme aldığı “Manufacturing Consent: The Political Economy of the Mass Media / Halkın Rızasının Üretilmesi: Medyanın Politik Ekonomisi (1988)” adlı kitapta öne sürdüğü teori yararlı olabilir. Hâkim sınıfın egemenliğinin esas olarak sömürülen sınıfların zihinleri üzerinde kurduğu “hegemonya” ile açıklanabileceğini savunan Marxist kuramcı Antonio Gramsci’den esinlenen Chomsky’e göre, siyasi iktidarı elinde tutan elitler sahip oldukları medya aracılığıyla insanların beyinlerini yıkayarak, endoktrinasyon uygulayarak halkın kendisi üzerinde tahakküm kurulmasına hizmet eder hale getiriyor. İnsanların yüzde 80’i yönetici elitin yaydığı “Necessary Illusions/Kullanışlı Yalanlar” aracılığıyla uyutuluyor, gerçeklere kör ediliyor.
Türkçeye (yaratıcı bir yorumla) “Kullanışlı yalanlar” olarak çevirdiğim şeylerin Türkiye’deki en çarpıcı örneği muhakkak ki önce askeri darbe sanıkları tarafından ortaya atılan, 17/25 Aralık sonrasında AKP iktidarı tarafından pazarlanan “paralel yapı” safsatası. Söz konusu safsata, gerek darbe girişimi davalarının kapatılmasında, gerekse Cumhuriyet tarihinin en büyük rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasının örtbas edilmesinde kullanılmakla kalmadı, sivil toplumun belki en güçlü unsuru olan Hizmet Hareketi’nin hırpalanmasında, hemen her türlü muhalefetin damgalanmasında yararlanılan bir araç oldu.
Şurası muhakkak ki, AKP iktidarı, kamu ihaleleriyle beslenen işadamlarının denetimindeki “Havuz Medyası”nı kurarak, kamu yayın kuruluşları TRT ve Anadolu Ajansı’nı bugüne kadar görülmedik ölçüde iktidar borazanı haline getirerek, bir büyük medya grubunu maliye baskısı altında teslim alarak, muhalif gazetecilerin kovulmasını sağlayarak, araştırmacı gazetecileri “casusluk, silahlı örgüt yöneticiliği” iddiasıyla, eleştirel görüş sahiplerini “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla kovuşturmaya tabi tutarak beyinleri yıkamaya, halkın gerçekleri görmesini engellemeye çalışıyor.
YARGIDA ÇİFTE STANDART
Anayasa Mahkemesi dâhil yargı, “yürütmeyle uyumlu” yani iktidara bağımlı hale getirilmekle kalmadı, medyanın “Dördüncü Kuvvet” işlevi, güç sahiplerinin hukuka aykırı davranışlarının denetlenmesi işlevi suç haline getirildi. Dündar ve Erdem Gül, araştırmacı gazetecilik yaptıkları için “casusluk” suçlamasıyla üç ay tutuklu kaldılar; “gizli kalması gereken bilgileri yayımladıkları” iddiasıyla 5’er yıl hapse mahkûm oldular. Mehmet Baransu “sahte, uydurma” denilen Balyoz darbe girişimi belgelerini yayınladığı için “devletin gizli belgesini temin, ifşa” iddiasıyla 14 aydır tutuklu olarak yargılanıyor. (Hukuka ve adalete inanan herkes Baransu’nun Haberdar internet sitesinde yayımlanan yazı dizisini okumalı.) Gültekin Avcı, 6 adet köşe yazısı nedeniyle “silahlı örgüt yöneticisi” suçlamasıyla 8 aydır tutuklu. Hidayet Karaca, sadece ve sadece iktidara muhalefet eden bir yayın grubunun başkanlığını yaptığı için, hiçbir delile dayanmaksızın “silahlı örgüt yöneticisi” olduğu iddiasıyla 17 aydır hapiste. Anayasa Mahkemesi, Dündar ve Erdem’in tutuksuz yargılanmalarını sağlayan “hak ihlali” kararını Karaca ve Baransu’dan esirgeyerek hukuk tarihine bir “çifte standart” abidesi armağan etti.
AKP iktidarının yanıldığı (Chomsky’nin teorisinin yetersiz kaldığı) nokta şu: “Bazılarını her zaman, herkesi bazen kandırabilirsiniz; ama herkesi her zaman kandıramazsınız…” Beyin yıkayarak halkı uzun süre uyutmak, gerçekleri uzun süre halktan saklamak mümkün değildir. Bir kişinin iki dudağı arasından çıkacak buyruklarla yönetim her zaman her yerde başarısızlığa mahkûmdur. Türkiye’de kötü yönetimin foyası her zaman, er geç ortaya çıkmıştır. Tek-adam yönetiminin sürdürülemez olduğu da er geç büyük çoğunluk tarafından görülecektir.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları

























































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.06.2023
21.12.2020
6.02.2020
18.11.2020
30.09.2020
24.09.2020
20.07.2020
8.05.2020
29.04.2020
21.04.2020