Şevki ÇELİKCİ

SIKINTILI OLMA HALİ
22.08.2011
3084

Başım felaket ağrıyor, içim daralıyor. Ama bu farklı bir ağrı. Öyle Fiziki ağrının yanında birde başka bir durum. Hani bir an geliyor bir an önce bitse bu iş diyorum. Yani kökten tam bitse. Bıkkınlık geliyor içime bu tür bir yaşam biçiminden.

 

Nasıl anlatsam bilmem ki? Benimkisi belki çoğu insanın aklına gelen cinsten. Hani derler ya haksızlıklara karşı mücadele etmek lazım. İyide bu memleketin başına hep mücadele edilecek insanlar gelecekse nasıl olacak bu? Hiç mi o iyilik yapan insanlara yardımcı olunmayacak. Kendimi bildim bileli olumsuzluklara karşı koymaya çalışıyorum, gerek örgütlü gerek bireysel. Bir arpa boyu yol alınıyor.

 

Burada şu sorulabilir. Sen bitmişsin be arkadaş!

 

Bu bir anlamda doğru ,Peki bitmemek nasıl oluyor.? Hala pozitif olmaya çabalıyorum ama baksanıza ben aydınım diyen dindarım diyen birçok insan, idareci ölümden öldürmeden yok etmeden konuşuyorlar. Birde bunların birçok danışmanları var, ya olmasaymış maazallah şimdiye kadar sağlam insan bırakmayacaklarmış. Yayın organlarında bilgiçlik taslamalar yalan mı söylüyorum yanlış mı söylüyorum diye düşünmeden habire nutuk çekmeleri ne rahatsız edici değimli? İşin acı tarafı da bu çoğu içi boş propagandaya yönelik konuşmaların alıcısı da çok. Alıcısı olmayıp ta karşı gelenlerin çoğu da sadece karşı çıkmak için, bir anlamda o ilk söylediğim alıcılardan pek farkı yok. Bir avuç yazarçizer ve akademisyenin kişisel çabalarının dışında, olumlu kimse kalmıyor aklını kullanan. Çözüm politikaları üretmesi gerekenler belli bir politika oluşturamıyorlar, bu nedenle hep olaylar geliştikçe arkasından sürükleniyorlar. Hiçmi olumlu gelişmeler olmuyor diye sorulabilir. Oluyor tabii. Ama o olanları da politik misyonu yüklenenler kanalı ile değil de konjonktürel ve bazı zorlamalar sonucu ile oluyor.

 

            Şimdi yukarıda genel hatlarını çizmeye çalıştığım durumu daha somutlayalım.

 

Vesayet rejimine yönelik gelişmeleri hükümet hakikaten çok isteyerek yani kendilerinin daha önceden oluşturdukları bir politikanın sonucumu yaptılar veya yapmaya çalışıyorlar. Öbür taraftan Kürt sorunu diye bilinen sorunu yine aynı nedenlerle mi ilgi alanlarını oluşturuyor.   Hiç sanmıyorum öyle cani gönülden sorun çözmeye yönelik köklü arayışlara yönelindiğini. Eğer öyle olsaydı. Yani insanın iyiliğine yönelik; hiç bu sorunlar yarım yamalak ilgileniliyormuş durumuna düşmez, sonuç alınırdı.

 

Avrupa Birliği durumu meydanda kaldı. İlgilenen varmı bilmiyorum. Ora ile ilgilenecek bakan bile Afrika ile ilgileniyor. Bu belki iyi bir şey ama ya o bakanın sorumluluğunda olduğu Avrupa! İşte gösteriş, şatafat, içi boş durumlar, mahvediyor insanı. Allahtan şu vesayet rejimini kaldırmak için zorunlu olarak sıkı tutuyorlar da ondan biraz ümidim var. Zira biraz boş verirlerse kendi sonları da gelebilir. Ama Kürt sorunu. Avrupa Birliği konusu ve demokratikleşme konuları oldukça umutsuzluğa sevk ediyor insanı. İktidarı destekleyen basının körü körüne desteği, sözüm ona karşı çıkanında eski sistemi ödünsüz savunması, zaman zaman iktidarın iyi yönlerini sözüm ona savunuyor görünmesi de umudunu eskiden kesip ne olur ne olmaz deyip çıkarları gereği ‘demokratik’ davranıyormuş gibi yapması başımı ağrıtıyor.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar