Taha Akyol

Taha Akyol
Taha Akyol
Tüm Yazıları
Türk-Rus-Çin ittifakı?
21.09.2025
118

MHP lideri Devlet Bahçeli, “ABD-İsrail şer ittifakı”nın haklı olarak şiddetli bir lisanla eleştirdiği konuşmasında, yeni bir ittifak sistemi önerdi:

Türk milleti ve Türkiye Dünyaya meydan okuyan ABD-İsrail şer koalisyonuna karşı akla, diplomasiye, siyasetin ruhuna, coğrafi şartlara ve yeni yüzyılın stratejik ortamına en uygun seçenek ‘TRÇ’ ittifakının inşa ve ihya edilmesidir. TRÇ ittifakının da; Türkiye, Rusya ve Çin'den müteşekkil olması arzu ve önerimizdir.”

Bahçeli’nin bu sözleri, Türkiye’nin hem NATO’dan çıkması hem Avrupa ile kurumsal ve stratejik ilişkilerin sona ermesi demektir…

TARİHTEN GELEN

Türkiye’nin Tanzimat’tan beri, Milli Mücadele sırasındaki dört yıl hariç, temel yönü Batı’dır.

19. Yüzyılın başlarında İngiltere Rusya’ya karşı Türkiye’yi destekledi, Tanzimatçılar bundan yararlanarak Türkiye’ye 20 yıllık bir barış ve güvenlik sağladılar.

İngiltere, yükselen Almanya’ya karşı Rusya ile ittifak yapınca, Abdulhamit Almanya’ya yöneldi, kara ordusunun reformunu ve askeri doktrini Almanya’ya verdi.

Atatürk, 1930’larda İngiltere ve Fransa ile ittifakın zeminini hazırladı, imzayı 1939 Ekim’inde İnönü attı. NATO üyeliği ve Avrupa Birliği süreci, bu ana akımın devamıdır. Savunma konseptimiz tamamen NATO standartlarına göre yerleşmiştir. Temel hukukumuz, ana iktisadi ilişkilerimiz, akademik hayatımız büyük ölçüde Avrupa ile iç içedir…

Türkiye’nin, tam tersine NATO’dan çıkarak Rus-Çin grubuna katılmasının Gazze’ye hiç bir faydası olmayacak, tam tersine en çok İsrail ve Yunanistan sevinecektir. Türkiye ise başta Suriye ve Ege olmak üzere birçok alanda daha da ağırlaşmış sorunlara maruz kalacak, ekonomi ciddi zarar görecektir. Rusya ve Çin’den kayda değer bir yarar da gelmeyecektir.

S-400’LER ÖRNEĞİ

S-400 macerası çok iyi bir emsaldir.

NATO standartlarına aykırı olduğu ve ABD’nin yaptırım uygulayacağı yolundaki bütün açıklamalarına rağmen “Reis” geri adım atmadı… 9 Aralık 2017’de imza attı.

Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu, “Rusya stratejik ortağımızdır” diye düşüncesizce ilanat yaptı! (24 Ağustos 2018)

Erdoğan, “Nisan’da S-400’ler monte edilmiş olacaktır” diyordu. (13 Eylül 2019)

Beş yıldır paketi açılmadı!

Toz pembe iyimserliği görüyorsunuz. S-400’lerin altı yıldır paketi açılmadı!

Rus uçakları İdlib’de 34 askerimizi şehit ettiğinde Bahçeli şu tepkiyi göstermişti:

Türkiye ile Rusya stratejik ortak değildir, müttefik değildir. İki ülke arasında siyasi, ticari ve ekonomik ilişki ağları güçlenmiştir. İdlib'deki gerilim, domates yüklü TIR'larımızın Rusya sınırında beklemesine neden oluyorsa, samimiyetsizlik zirve yapmış demektir. Biz kuzu olup baş eğmeyiz, bozkurt olur zalimleri tepeleriz.” (25 Şubat 2020)

ABD İLE İLİŞKİLER

S-400’lerde Türkiye’nin kaybı, ödenen 2 milyar dolardan ibaret değildir. “Dostum Trump” zamanında Türkiye’ye CAATSA yaptırımları uygulandı, teknolojisine de ortak olduğumuz F-35’lerden Türkiye dışlandı, Türkiye ile Yunanistan arasındaki geleneksel “7’ye 10” oranı aleyhimize bozuldu. Amerikan Kongresi’nde her devirde Türkiye’nin dostları vardı, başka faktörlerin de eklenmesiyle onlar da buharlaştı.

Şimdi Erdoğan, epey zamandır beklediği ABD ziyaretinde bunları telafi etmeye çalışacak. Suriye’nin istikrarında Türkiye’nin de ABD’nin de çıkarı olduğunu anlatarak İsrail’in Suriye’ye müdahalelerini asgariye çekmeye çalışacak. YPG sorunu ve F-16’lar alımı dahil birçok önemli konu…

Rus-Çin blokuna katılmak bunların hepsinin aleyhimize dönmesi olur.

Özgür Özel’in önceden açıkladığı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Dolmabahçe’de oğul-Trump’la görüşmesi ve Boeing alımını vurgulaması başlı başına dikkat çekicidir. Her iki lider de devleti “kurumsal” olarak değil “şahsi” olarak yönetmeyi seviyorlar.

AVRUPA BİRLİĞİ

Erdoğan AB konusunda “tam üyelik” vurgusunu da sık sık tekrarlıyor. “Bunlar Haçlı ittifakı” gibi sözleri seçim meydanlarında kaldı. Ancak Erdoğan, AB’nin “hukuk ve insan hakları” konularını göz ardı edip “Avrupa savunması için” ve “stratejik vizyon”la Türkiye’ye tam üyelik yolunun açılmasını istiyor.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da AB vurgusu yaparken sadece “stratejik faktör”den bahsediyor. Gönül ister ki Fidan bari “hukuk” faktörünü ihmal etmesin.

AP Türkiye Raportörü Nacho Amor’un açıklaması: “AB üyeliği askeri güçten değil demokrasiden geçiyor.” (3 Nisan 2025)

Evet Ukrayna savasından beri askeri faktör ağırlık kazanıyor, AB’nin Türkiye’ye ilgisi artıyor. Ama Türkiye’nin “gelişmiş ülke” seviyesine çıkmasının tek yolu, tam bir demokratik hukuk devleti olmaktır.

Hülasa, Türkiye’nin ana istikameti doğrudur: Bir ayağı NATO ve Avrupa’da, öbür ayağı bütün dünyayı dolaşır.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar