Tayfun Atay
MHP lideri Devlet Bahçeli dün yaptığı basın toplantısında Metin Akpınar/Müjdat Gezen vakasına değindi. Ağırlıklı olarak Metin Akpınar’ın 2. Dünya Savaşı Avrupası’nın faşist liderlerine vurgular eşliğinde bugünün Türkiye’sindeki siyasete yönelik imalar içeren konuşmasını kınamaya dönük bir motivasyonla…
Fakat bu konuda sözlerini tamamlarken zikrettiği hayli ilginç bir cümle, hemen herkeste soru işaretlerine ve zihin bulanıklığına yol açtı.
“Ortam yumuşasın diye tavsiye ediyorum” diyerek mütebessim yüz ifadesiyle söze giren Bahçeli, Metin Akpınar’ın 2000 yılında vizyona girmiş “Abuzer Kadayıf” filmine göndermede bulundu ve filmden bir karenin elindeki renkli fotokopisini de basın mensuplarına göstererek devam etti:
“Metin Akpınar’ın ‘Abuzer Kadayıf’ filmini seyretsinler ve orada sosyolojiyle gerçekler arasındaki şeyleri görsünler.”
Hemen ardından sanırım gazetecilerden biri ondan “sosyoloji” ile “gerçekler” arasındaki “şeyler”in ne olduğu hususunu netleştirmesini istiyor ama Devlet Bey,"Bunları da siz bulun artık, her şeyi de ben bulmayayım yani” diye gayet neşeli ve fiyakalı bir karşılık veriyor.
Peki, hadi biz bulmaya çalışalım!..

***
Bahçeli’nin belirttiği Metin Akpınar filmi bir başyapıttır. Sosyoloji, sosyal antropoloji ve sosyal psikoloji derslerinde değerlendirilebilecek mahiyette, Türkiye’nin medya-şov-eğlence endüstrisi ile iyiden iyiye hemhal olmasıyla ortaya çıkan toplumsal ruh halini anlama/anlatma açısından binlerce sayfa yazıya bedel bir görsel şaheserdir.
Filmde Metin Akpınar en kestirmeden “gündüz insan, gece hırt” diye tarif edilebilecek şekilde iki-kimlikli bir karakteri eşsiz bir performansla sunar bize: Gündüz kendi halinde üniversitede ders veren sosyoloji profesörü Ersin Balkan, gece herkesin peşinden koştuğu bir arabesk-fantezi şarkıcısı Abuzer Kadayıf.
Gündüz gayet mütevazı, sakin ve sıradan bir hayatın içinde “Ersin Hoca”, gece alabildiğine renkli, hareketli ve star bir hayatın içinde “Abuzer”…
Denilebilir ki bu, “Dr Jekyll-Mr Hyde” formatından 2000’ler başı “Meşhuriyet Çağı” Türkiye’sinin çalkantılı kültürel iklimine üfürülmüş bir sürümdür.
Abuzer, bir İbrahim Tatlıses dokundurmasıdır. Onun yükselişini ve sonrasında karşısında beliren ikinci-üçüncü kuşak sürümler eşliğinde rekabetçi, yıpratıcı, tüketici medyatik-eğlence endüstrisinin kültürel iklimini hicveder film… Acısı, hüznü, sahte neşesi, kiri, pası, pisliği eşliğinde.
Filmin sonuna doğru “Kadayıf”ımızın karşısında beliren “Mahmut Künefe” karakterinde de Mahsun Kırmızıgül’e bir dokundurmada bulunulduğu söylenebilir.
***
Filmden görsel hatıra kırıntıları olarak bunlar kalmış zihnimde. Yazıyı kaleme alana kadar filmi Bahçeli’nin vurgusuyla bağlantılı bir çözümlemeye gitme yolunda izleme fırsatı ne yazık ki bulamadım. Dolayısıyla Bahçeli’nin sözünü ettiği “şeyler” üzerine bu aşamada filmden hatırladıklarımdan hareketle değerlendirmede bulunabileceğim ancak…
Dediğim gibi, filmde bir sosyoloji profesörü var üniversitede öğrencilere sosyolojik kavram, kuram, yorum ve çözümlemeler sunan… Bir de Abuzer ile kurgusal çerçevede resmedilen bazı memleket gerçekleri var. Dolayısıyla Bahçeli’nin “Abuzer Kadayıf’ı seyretsinler ve sosyolojiyle gerçekler arasındaki şeyleri görsünler” şeklindeki bulmaca gibi sözlerinin anlamını çözecek ipuçları bunlarda aranabilir belki.
Yine de netleştirmek zor. Çünkü bir yandan Bahçeli de o kadar zihinsel yorgunluk içinde olduğu izlenimi bırakan bir konuşma yapıyor ki!.. Cebinden notlar çıkarıyor, bazı bilgileri kâğıttan okuma ihtiyacı duyuyor, Metin’i (Akpınar) “Mehmet” diye zihin sürçmesiyle telaffuz ediyor falan…
Yani o da “bulmaca”yı çözmeyi iyice zorlaştıran bir söylem karmaşası sergileyerek konuşuyor.
***
Ama ben başka bir şeye takıldım ve bulmacanın çözümüne oradan yürümek istiyorum. Elbette bir hayli “spekülatif” şekilde…
Devlet Bahçeli, Metin Akpınar’ın yaptığı konuşmayı, o konuşmadaki 1930’lu/40’lı yılların Avrupa faşizmiyle titreşimli sözlerini sert bir eleştiriye tâbi tutarken şunları söyledi:
“[Mussolini’den bahisle] Türk toplumunun geleneğinde ayaktan asılma yoktur. Geçmiş dönemlere baktığımız vakit, ayaktan asılma yoktur. Ayaktan asılmayı söyler iseniz, bunu kastediyorsunuzdur. Bunu kastettiğiniz noktada da faşizmi kastediyorsunuz. Faşizmi kastettiğiniz takdirde Recep Tayyip Erdoğan’ı faşizmin lideri kabul ediyorsunuz, öyle yorumlamak istiyorsunuz demektir. Bu, Türkiye’de hiçbir siyasetçinin hakkında düşünülmeyecek bir durumdur.”

***
Bahçeli’nin, faşizmi bu memlekette hiçbir siyasetçi hakkında düşünülmeyecek bir durum sayarak Erdoğan’a sahip çıktığı bu “söylemsel-pratik”, tablodaki üç unsurun, “Erdoğan”, “Bahçeli” ve “Faşizm”in yine bir araya geldiği, yıllar öncesinden bir başka “söylemsel-pratik” tablosuna beni götürdü.
Ve şu şahane rastlantıya bakın ki yıllar önceki o tablo üzerine bir yazım da o dönem yine bünyesinde olduğum T24’te yayımlanmış; “Faşizmi kim kimden öğrendi?” başlığı ile…
Olay şu: 2010 yılındayız. Bahçeli yine MHP Genel Başkanı. Tayyip Erdoğan ise AKP Genel Başkanı ve Başbakan. Ancak iki parti ve iki lider arasında bugünkü durumdan (“Cumhur İttifakı”) çok farklı bir ilişki var; deyiş yerindeyse birbirlerini bir kaşık suda boğacak haldeler.
Ve o günün konjonktüründe yine faşizmle bağlantılı bir polemik baş göstermiş olup Başbakan Erdoğan MHP liderine bir kürsüden gümbür gümbür şöyle sesleniyor:
“Evet, Sayın Bahçeli, bir faşizmi sizin kadar iyi bilmeyiz. Çünkü siz, hem teorisyenisiniz, hem bu işin pratisyenisiniz!..”
***

Gördüğünüz üzere, dünden (2010) bugüne (2019 eşiği) her iki “söylemsel-pratik” tablosunda 3 unsur yan yana, bir arada.
Fark şu ki dün Erdoğan, Bahçeli’yi faşizmin hem teorisyeni hem pratisyeni olarak tavsif ederken, bugün Bahçeli, Erdoğan’ı faşizmin lideri olarak yorumlamanın “yanlışlık”, “gaflet” ve “cehalet” olduğunu Metin Akpınar’ın kafasına çarparak ekliyor ki faşizm kastı Türkiye’de hiçbir siyasetçi için düşünülemeyecek bir durumdur.
Hâlbuki Erdoğan, yıllar önce bal gibi bunu onun için “düşünmüş”!..
***
Demek ki ne güzel!.. MHP lideri yıllar önce kendisini faşizmin hem teorisyeni hem pratisyeni sayan bir zatı bugün faşizm bahsinde savunuyor, aklıyor.
Dün “Faşizm” deyince kanlı bıçaklı ihtilaf içinde olduğu kişiyle bugün yan yana, el ele, kol kola ittifak içinde bulunuyor.
Evet, 2000 yılında Metin Akpınar’ın filminde karşımızda gündüzden geceye Abuzer’leşen bir sosyolog karakteri vardı.
Peki şimdi karşımızda, siyasette dünden bugüne “Abuzer”leşmiş bir karakter var mı yok mu diye sorsam…
Cevabınız ne olur?..
Yok, bana sormayın!
“Bunları da siz bulun artık, her şeyi de ben bulmayayım yani!”
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.02.2020
27.01.2020
23.01.2020
9.01.2020
7.01.2020
5.01.2020
31.12.2019
26.12.2019
22.12.2019
12.12.2019