Tayfun Atay
25 yıllık “Tayyip Erdoğan aşkı”ndan çok yıpranmış olarak çıkan İstanbul, umuda ve mutluluğa yelken açmanın keyfini Ekrem İmamoğlu ile yaşıyor.
“Mut” ve umut, iç içe geçmiş ve birbirine doğuş veren iki canlı hücre gibi... Umudun olmadığı yerde mutluluk da olmaz; umudun öldüğü yerde mutluluk ölür.
Umut, “potansiyel mutluluk”tur.
Ekrem İmamoğlu ile Türkiye, daha özel olarak İstanbul, böylesi bir potansiyelin, yani “gizilgüç”ün açığa çıktığı bir durumu, güçlü mü güçlü bir mutluluğu deneyimliyor.
Laik topluma bir “nefes”
Ekrem İmamoğlu, 2013 Haziran’ındaki Gezi Olayları akabinde bu ülkenin içerisine düştüğü alacakaranlık halinin, karamsarlığın, umutsuzluğun, dolayısıyla mutsuzluğun sonuna varıldığını düşünmeye imkân veren bir “nefes” olarak karşımızda bugün…
Elbette bu toprakları kutuplaştırıp birbirine düşürmeye hevesli şedit, öfke dolu, ağzından adeta yanardağ lavları saçan bir siyaset anlayışının, üstelik ne yapıyorsa dinbazlık sosuna bulayarak yapan bu anlayışın daha eskiye giden bir tarihi var. Dedik ya, İstanbul çeyrek asırdır yukarıda sıralanan karakteristiklerle hareket eden bir siyaset erbabının irade ve tasarruflarıyla tarûmar!..
Ama bu siyaset anlayışının, kültürel olarak heterojen ve melez Türkiye toplumuna açık seçik, ayan beyan, hoyratça ve fütursuzca, hayatın tek ölçüsü olarak dini dayatmaya dönük totaliter tavrı, Gezi’yi tetikleyecek mahiyette 2013’ten itibaren söz konusu oldu. Hatırlayalım Gezi Parkı olaylarının başladığı 2013 Haziran’ı öncesinde o dönemin AKP İl Başkanı Aziz Babuşçu’nun Nisan 2013’te sarf ettiği şu sözleri:
“10 yıllık iktidar dönemimizde bizimle şu ya da bu şekilde paydaş olanlar gelecek 10 yılda bizimle paydaş olmayacaklar. Gelecek, inşa dönemidir. İnşa dönemi onların arzu ettiği gibi olmayacak.”
Tam da bu sözlerin ardından gelmişti günlük hayata yönelik dinbaz-politik bir garezle yapılan müdahaleler: Kürtaja karşı lanetleyici kampanyalar; içki içen insanları aşağılayıp şeytanlaştırmalar, onlara “İçeceksen git evinde iç” diye azar çekmeler; “Kafa kıyak gençlik istemiyoruz” demeler; kız öğrencilerin etek boylarıyla uğraşmalar; “Kızlı erkekli alem yapıyorlar” yalanlarıyla linç davetiyeleri çıkarmalar; el ele kol kola yürüyen, öpüşen koklaşan gençlere müdahaleler, vs. vs. vs.
(Elbette diğer tarafta da holdingleşen tekkeler, tacizci vakıflar, “Bakara-makara”cı partililer ve daha neler neler!..)
Çevreye duyarlı bir grup insanın Taksim Gezi Parkı’ndaki ağaçların kesilmesine dönük başlattıkları mütevazı bir eylemin dinbaz iktidara karşı toplumsal bir patlamaya dönüşmesinin altyapısında yer alan kültürel sorun parçacıklarıdır bunlar…
El birliğiyle mutlu bir İstanbul!
Bu yukarıdaki çerçeveden olarak Gezi hadisesi, bir hayat isyanı, laik toplumun yükselttiği bir feryattır.
Aynı perspektiften bugün İmamoğlu hadisesi de bir hayat ışığı, laik toplum nezdinde bir ferahlıktır.
Dolayısıyla Türkiye’de laik toplumun Gezi ile başlayan kültürel anlamda ayakta kalma mücadelesi asıl şimdi bir dönüm noktasına ulaştı.
Bu doğrultuda Ekrem İmamoğlu bu memlekette umudun yok olmadığının işareti.
Ekrem İmamoğlu bu memlekette mutluluğun mümkün olduğunun işareti.
Ekrem İmamoğlu bu memlekette farklılıklarımız üzerinden kutuplaşma değil “melezleşme” yönünde siyaset yapıldığında dindarıyla dindar-olmayanıyla herkesin gönlünün kazanılabileceğinin işareti.
Zaten bu yüzden diyor ki o, “Bu seçimin kaybedeni yok, 16 milyon hep beraber kazandı. El birliğiyle mutlu bir İstanbul yaratalım!..”
Ama bana sorarsanız Ekrem İmamoğlu tüm bunların ötesinde dünyanın ancak ve ancak “dünyevî” yaşanabileceğinin işareti!..
Herkesi “uhrevî” yaşamaya zorladılar
Onlar, bir dönemin resmi-ideolojik tasarruflarına duydukları hınçla bir “İmam-Hatip Türkiyesi” yaratmak istediler.
Bu ülkenin dindarlığa en uzak insanlarında bile hiç mi hiç dinle çatışık olmayan, aksine “dinle barışık bir din-dışılık” gözlemlendiği halde bir “zorla-dindarlaştırma” ameliyesine yeltenip “dinsel duyu”yu hayatın her milimetrekaresine hâkim kılmak istediler.
Böyle yapa yapa bu dünyayı “uhrevî” yaşamaya insanları zorladılar.
“Popüler kültür”ün dindar/dindar-olmayan hiç fark etmeksizin gençler için asli çekim merkezi haline geldiği bir zamanda ve onun ancak “seküler” yani dünyevî bir iklimde nefes alıp verebildiği aşikâr olduğu halde, sokağı “Kutsal”ın alanı saymaya ve saydırmaya yeltendiler.
Böyle olunca kendi genç kuşaklarını bile kaybettiler. Dindar-muhafazakâr gençler, Y-kuşağı/Z-kuşağıyla onların hükmü altındaki muhitlerde değil, hayatın nabzının seküler attığı “vaha”larda; Kadıköy’de, Beşiktaş’ta, Şişli’de, Sarıyer’de, Bakırköy’de sosyalleşip doya doya yaşama yöneliminde oldular.
Gezi’de “yüzde 50/yüzde 50”; dindar/dindar-olmayan; muhafazakâr/laik diye kutuplaştırdıkları toplumun kendi uhdelerinde düşündükleri kesimine bile giderek yabancılaştılar.
Dindar-muhafazakâr bir kültürel dokuya, örüntüye, altyapıya sahip toplum kesimlerinde bile mevcut “sekülerleşme” dinamiğini fark edemediler.
Dünyayı “Kutsal”ın boyunduruğuna, kendi sosyolojik cehaletleriyle sokmaya çalışarak en büyük zararı yine “Kutsal”a, dine, inanca verdiler.
Yeni şarkı: “Ben nerde yanlış yaptım?”
2013 yılında kurumlana kurumlana ilan ettiği “inşa süreci”nde dinbaz iktidarın altı yılda geldiği noktaya dair satır başları yukarıda sıralananlar…
Şimdi bazı kıyıya itilmiş, tasfiyeye uğramış o eski önde gelenleri bile ne diyor bakın: “Ak Parti’nin kurucu ilkelerinden yolunu çeviren ben miyim?..”
Anlayacağınız, Türkiye için düşündükleri “inşa” süreci, kendilerini “imha” sürecine dönüştü-dönüşüyor.
Bunun ne kadar farkındalar ve (kendi adlarına) bu tehlikeli gidişi görüp ne yapacaklar?..
Onların siyasi istikbalini bu soruya dönük stratejik/pratik cevapları belirleyecek.
O yüzden durumlarını daha da feci, trajik ve nihayetinde komik hale getirmemek için İmamoğlu ile “oyalanma”yı bıraksınlar!..
“Beraber yürüdük biz bu yollarda”; “Bizimkisi bir aşk hikâyesi” gibi kendilerini gülünç duruma düşüren, hâlihazırdaki trajik realitelerine hiç uymayan şarkıları terennüm etmeyi de bıraksınlar.
“Ben nerde yanlış yaptım” şarkısını dolasınlar dillerine…
Popüler kültürün seküler zaferi
Gezi olaylarının tüm hararetiyle devam ettiği günlerde şunları yazmıştım:
“Söz gelimi futbol, ancak seküler zeminde hayat buluyor. Takımı maç kazanmış, derbi almış, şampiyon olmuş taraftar coşmak, kendinden geçmek, içkisini içmek istiyor. Tayyip Erdoğan’ın, ‘İçeceksen evinde iç’ azarı, bu insanlar açısından sokak ‘kutsal’a ait demek… İşte o yüzden birbiriyle kanlı bıçaklı olan FB, GS, BJK, Trabzon, Karşıyaka, Göztepe, Ankaragücü, Adanaspor, Adana Demirsporlular adeta bir mucizeye imza atarcasına Gezi olaylarında sarmaş dolaş karşımızda belirdiler” (Radikal, 10 Haziran 2013).
Ekrem İmamoğlu için şimdi stadyumlarda ve sokaklarda “Mazbatayı ver” diye başlayan; “Başkan olacaksın” diye devam eden ve nihayetinde “Ekrem Başkan” diye hâlâ süren, takım renkleri birbiriyle “melezleşmiş” on binlerce sesin heyecan ve coşkusunu, 2013’te kaleme aldığım yukarıdaki satırları tekrar okuduğumda çok iyi anlıyorum!..
Ve o zaman Gezi’yi “Popüler kültürün seküler isyanı” olarak tanımlamıştım.
Şimdi de İmamoğlu’nu “Popüler kültürün seküler zaferi” olarak tanımlıyor ve selamlıyorum!..
Evet, "Ekrem Başkan," popüler kültürün seküler zaferidir; Beşiktaşlısı Fenerbahçelisiyle, Türk’üyle Kürt’üyle, Alevi’si Sünni’siyle, sağcısı solcusuyla ve en önemlisi, dindarı dindar-olmayanıyla…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.02.2020
27.01.2020
23.01.2020
9.01.2020
7.01.2020
5.01.2020
31.12.2019
26.12.2019
22.12.2019
12.12.2019