Ufuk COŞKUN
Bundan 90 yıl önce çıkarılan 430 sayılı yasa ile 600 yıllık medrese geleneği, parası, malı, geliriyle birlikte yürürlükten kaldırılarak eğitim, devlet tekeline alınmış ve ulus devletçi sistemlerin ideoloji transferine dönüştürülmüştü. O dönem hâkim olan ulusçu zihniyetin tesiriyle Osmanlı eğitim sisteminin/medreselerin “milli kültürün” oluşmasına engel olduğu düşünülüyordu. Bu bakımdan bilhassa ders kitaplarında sıklıkla medreselerin kötülendiğine tanıklık ederiz. Örneğin medrese denildiğinde eli sopalı, eğitim-öğretimden anlamayan ilkel/yobaz hocalar, ahırdan bozma derslikler ve dünyadan kopuk bilgilerin verildiği ucube bir sistem akla gelir. Medreselerin Osmanlının son dönemlerinde eski işlevlerini yitirdiği bir gerçektir. Ne var ki söz konusu “medrese” olduğunda bu genel kabul görmüş yaklaşım tarzı hala güncelliğini korumaktadır. Oysa durum bundan farklı… Osmanlı eğitim sisteminde önemli bir yer teşkil eden medreseler 11. yüzyılda Selçuklu veziri Nizamülmülk’ün kurdurttuğu ‘Nizamiye medreseleri’ örneği dikkate alınarak hayata geçirilmiş ve geliştirilmiştir. Fatih ve Kanuni dönemlerinde ise medreseler bilim, sanat, felsefe, mimari ve ilahiyat alanlarında yetkin insanlar yetiştirmiştir.
Eğitim vakıflar yoluyla finanse ediliyor;
Osmanlı’da vakıf sisteminin çok yönlü işlevleri olduğunu ve padişahların vakıflara özel hassasiyet gösterdiğini görmekteyiz. Hukuki bir takım kıstaslarının yanı sıra çok çeşitli vakıf modellerinin de faaliyet yürüttüğü biliniyor. Osmanlı’da eğitim hizmetleri de vakıflar yoluyla finanse ediliyordu. Dolayısıyla eğitim hizmetlerini devlete yük olmaktan kurtaran vakıf sistemi aynı zamanda sosyal ve kültürel hayatın canlanmasında da önemli bir role sahipti. Eğitim öğretim hizmetlerinin ve istihdam edilen personelin müderris, muid(asistan, yardımcı eğitmen) tüm masrafları vakıflar eliyle karşılanıyordu. Sadece personel giderleri değil medresenin bütün ihtiyaçları, kapıcı, kandilci, temizlikçi, su tesisatçısı, tuvalet temizlikçisi, öğrenci ve hocalar için barınma, yemek, sosyal güvenlik hatta binanın bakımdan sorumlu inşaat ustalarına varana kadar hemen tüm harcamaları vakıflar üstlenmişlerdir. Vakıf kaynakların istismar edilmeden hedefine uygun kullanılmasına da azami hassasiyet gösterilirdi.
Müderrisler için de kaliteye göre artan bir ücret ödenmekteydi. Ayrıca yardımcıları, lojmanları, hizmetçileri ve kendilerine ait odaları vardı. Bizzat hayır sahiplerin kurdurtmuş olduğu vakıflar olduğu gibi padişahların, vezirlerin ve devlet adamların kurdurtmuş olduğu çok yönlü vakıflar da vardı. Buna mukabil devletin açmış olduğu medreselerin yanı sıra vakıfların hatta kişilerin de açtığı günümüz özel okul örneğinde olduğu gibi medreseler vardı.
Medreselerde eğitim nasıl yapılırdı?
Arapçada “de-ra-se” fiilinden gelen medrese, kısaca “ders okutulan yer” anlamına gelmektedir. Medrese denildiğinde ders kitaplarında öğretildiği gibi sadece İslami ilimlerin öğretildiği okullar akla gelmemelidir. Örneğin Darü’l Hadisler” denilen peygamberimizin hadislerini öğreten medreseler olduğu gibi “Darü’ş Şifalar” adıyla kurulan medreseler de vardı. Buradan göz doktoru, eczacı, diş doktoru ve iç hastalıkları uzmanları yetişirdi. Bunların en önemlisi Süleymaniye Tıp Medresesi’dir. Dârü’l-Kurra Medreselerinde ise Kur’an okuma, kıraat ve ilmi öğretilirdi. Bunun yanında Hev’et Medreseleri de vardır. Astronomi alanında hizmet veren okullardı bunlar. Ali Kuşçu, Kadızade-i Rumi ve Mirim Çelebi tarafından kaleme alınmış astronomi kitapları okutulurdu. ”
Medreselerin en önemli özelliği; ferdi kaabileyete, beceriye göre ferdi öğretim yapmayı hedef alan plan ve programları benimseyen bir metot geliştirmiş olmasıdır. Öğretmenin öğrencisini seçtiği bu sistemde sınıf geçme yerine dersten geçme yolu esas alınmış, mezuniyeti yıllara değil kaabileyet ve çalışkanlığa bağlanmıştı. Bu bakımdan medreselerde okuma süresi hoca ve talebenin gayretine göre uzayıp kısalabilirdi. Bilindiği gibi günümüz klasik eğitim sisteminde öğrenciler yeteneklerine göre değil yaşlarına göre sınıflandırılır. Farklı yeteneklere, ilgi ve becerilere sahip öğrenciler kendilerini keşfetmeden bir eğitim hayatına maruz bırakılırlar. Diğer taraftan medreselerde öğrenci sayısı yirmiyi geçmezdi. Günde beş saat olmak üzere haftada dört gün eğitim yapılırdı. Salı, Perşembe ve Cuma günleri de tatil edilirdi. Özellikle öğrencilere kendilerini geliştirmeleri için boş vakit bırakılırdı.
Türkiye medreselerden ilham alabilir
Bilindiği gibi Osmanlı eğitim sisteminde çok dilli eğitim, medreselerin kurulması ile başlamıştır. Bu medreselerde Arapça ve Farsça eğitim verilirken, medresenin bulunduğu bölgede konuşulan dil de müfredata eklenmiş ve çok dilli bir eğitim verilmiştir. Bakıldığında medrese eğitim sisteminin günümüz okullarından bir hayli ileride olduğu görülmektedir. Çünkü günümüzde eğitim genellikle merkeziyetçi, devlet tarafından sunulan ve finanse edilen zorunlu hizmetler arasındadır. Türkiye’de eğitim hayatını tanzim eden kanun, yönetmelik ve uygulamalara bakıldığında ise eğitimin tek merkezden kumada edildiğini, devlet tarafından finanse edilip, kontrol edildiğini en önemlisi de tek bir ideolojiye mahsus üretildiğini görmekteyiz.
Oysa önünde 600 yıllık bir eğitim-kültür birikimine sahip medrese geleneği var. Kemalist eğitim modelinin ülkede hiçbir yaraya merhem olmadığı da bir gerçek. Osmanlıdaki medrese sistemi bugün Avrupa ülkelerin de ilgisini çekmektedir. Örneğin Almanya Başbakanı Merkel Türkiye’ye yaptığı bir ziyarette medreselerin araştırılması gerektiğini ifade ettikten sonra Almanya’da da uygulanıp uygulanamayacağının öğrenilmesi yönünde danışmanlarına talimat vermiştir. Türkiye bu eğitim geleneğinden faydalanabilir ve daha farklı alternatif modeller de üretebilir.Tekçi eğitime mahkum değiliz..
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.06.2019
19.06.2019
14.05.2019
2.05.2019
8.02.2019
22.03.2019
7.02.2019
25.02.2019
21.02.2019
18.02.2019