Ümit Akçay
2020 TÜRKİYE’SİNİN MUHTEMEL MANZARASI
Otoriter konsolidasyonun kapısı aralandı
Bu yazı ile içinden geçmekte olduğumuz süreci biri tarihsel, diğeri kavramsal iki temel argüman ile ele alarak, 2020 Türkiye’si ve sonrası için bir otoriter konsolidasyon ihtimalinin belirdiği görüşümü tartışmaya açmak istiyorum.
Tarihsel argüman, daha çok dönemlendirme ile ilgili. 2018-2019 krizinin, 2013 sonrasında iç içe geçmiş birikim rejimi krizi ve devlet krizi döngüsünün bir halkası olarak ele alınması gerektiğini önereceğim. Bu anlamıyla yazının odak noktası 2018-2019 krizinin iç dönemlendirmesi değil, bu krizin içinde yaşandığı konjonktür.
Kavramsal argüman, krizi hangi kavramsal çerçeve ve araçlarla açıklayacağımız üzerine. Olayların sıcaklığı geçmeye başladıkça, Türkiye ekonomisindeki 2018-2019 krizi üzerine akademik makaleler yavaş yavaş yazılmaya başlanıyor. Elbette her akademik disiplin kendi meşrebince konuyu ele alacak. Ancak devlet teorisi olmayan iktisadi analizler ile birikim modelinin temel özelliklerinden habersiz siyasi analizlerin bizi isabetsiz sonuçlara ulaştırageldiğini hatırlatmak istedim. Bu nedenle, daha önceki yazılarda kısaca değindiğim yapısal kriz kavramını ve bunun bileşenlerini açacağım.
Bu yazı, tamamlanmış bir öneriden ziyade, bir zihin egzersizi ya da daha sistematik bir tartışmaya davet olarak da alınabilir.
Krizin aşamaları
Başlamadan, 2018-2019 krizinin iç dönemlendirmesi ile ilgili geçtiğimiz hafta Korkut Boratav hocanın yazısında önerdiği dönemlendirmeyi makul bulduğumu belirteyim. Hocanın anlatısı şu şekilde: “Güven bunalımı → döviz krizi → ekonomik kriz → toplumsal bunalım.”
Devlet teorisi olmayan iktisadi analizler ile birikim modelinin temel özelliklerinden habersiz siyasi analizler bizi isabetsiz sonuçlara ulaştırageldi.
Belki başa güven bunalımını yerleştirmeyebilirdim, onun dışında çok temel bir itirazım yok. Korkut hoca kısaca 2018 Nisan’da Cumhurbaşkanı’nın merkez bankası bağımsızlığı ve faiz politikası ile ilgili Londra’daki açıklamaları ile “güven bunalımı”nın oluştuğunu, bu ortamda ağustos ayında “döviz krizinin” yaşandığını, ekim itibariyle de krizin reel ekonomiye yansımalarının belirginleştiğini ve “ekonomik kriz” aşamasına geçildiğini vurguluyor. Son olarak, ekonomik küçülmenin işsizliğin ve yoksulluğun artmasına yol açtığı “toplumsal bunalım” aşamasına geçildiğine işaret ediyor.
Nisan ve Mayıs 2018’deki gelişmeleri “güven bunalımı” olarak adlandırmaya dair çekincelerimi daha önce şu şekilde dile getirmiştim: “Nasıl 2001 krizinin nedeni ‘anayasa fırlatma’ değilse, şimdiki sorunların nedeni Erdoğan’ın 15 Mayıs’taki Bloomberg röportajı değil.” Ekonomi basınında yaygın şekilde belirtilen “güven bunalımı”, esasında ekonomi yönetiminin ana akım politikalar dışına çıkmaması için sermaye çevrelerinin kullandığı bir şifre olarak görülebilir.
Ancak Erdoğan’ın Nisan 2018’deki açıklamalarının “Londra Bozgunu” ile sonuçlanmasının nedeni, sözlerinin sertliği değildi. Bu açıklamalar ilk kez yapılıyor da değildi. Bu açıklamaların bu sefer daha köklü bir krizin tetikleyenlerinden olmasının nedeni, ekonominin zaten kriz konjonktüründe olması idi. Biraz daha detaylandırayım.

Birikim rejimi krizi
2018-2019 krizini, 2001 sonrası Türkiye’nin birikim rejimi krizinin üçüncü aşaması olarak görüyorum. İlk ikisi, 2014 ve 2016’da yaşandı. Birikim rejimi, daha çok Düzenleme Okulu’nun kullandığı bir kavram. Burada birikim rejimini –biraz esnek olarak– (i) ekonomik büyüme modeli ile (ii) ekonominin düzenlenme biçiminin bileşimi olarak kullanıyorum.
Türkiye ekonomisi, 2013 yılından itibaren birikim rejimi krizi konjonktüründedir. Birikim rejiminin ilk bileşeni olan büyüme modeli, 2013 sonrasında tıkanmıştır. Bunun nedeni 2001 sonrasında derinleşen borç-temelli büyüme modeli ile dışa bağımlılığın artması ve 2013 sonrasında ABD merkez bankası Fed’in faiz artıracağını ilan etmesi ile sermaye çıkışlarının başlamasıdır. Yani 2002-2007 arasında AKP’nin (sözde) ekonomik mucizesini yaratan koşullar ne ise, 2013 sonrasındaki bu mucizenin krizini yaratan koşullar ve büyüme modeli aynıdır.
Birikim rejimi krizi ile devlet krizini bir araya getirdiğimizde, karşımıza “yapısal kriz” kavramı çıkıyor. Yapısal krizin özgün yanı, ekonomik krizle siyasi krizin birleşmesidir. İçinden geçmekte olduğumuz krizin en önemli özelliği, devlet krizi ile birikim modeli krizinin iç içe geçmiş olmasıdır.
Birikim rejimi krizinin ikinci bileşeni düzenleme biçimindeki değişimdir. Esas olarak 2008’de patlak veren küresel finansal krizden sonra, fakat daha spesifik olarak 2013 sonrasında, Türkiye’deki düzenleme biçimi yeniden siyasileştirilmiştir. 2002-2013 arasındaki enflasyon hedeflemesi merkezli, merkez bankası bağımsızlığına ve bağımsız düzenleyici kurumların varlığına dayanan teknokratik düzenleme yapısı, 2013 sonrasında düzenleyici kurumların ortadan kaldırılması ya da özerkliklerinin anlamsızlaştırılması ve merkez bankası bağımsızlığı uygulamasının sonlandırılması ile değiştirilmiştir.
Bu bir yanıyla küresel düzeyde 2008 krizinin etkilerinin bir türlü atlatılamamasının, yani küresel düzeyde gerçekleşen “kriz yönetiminin krizinin” bir sonucudur. Neoliberal yönetişim çerçevesi, mevcut sorunlara yanıt vermekten giderek uzaklaşmaktadır. Bu küresel bağlam yanında Türkiye’deki yeniden-siyasileştirmeyi daha iyi açıklayabilmek için bir kavrama daha ihtiyacımız var, o da devlet krizi.
Devlet krizi
Devlet krizi, sadece düzenleme biçimindeki değişimi değil, iktidar bloğu içindeki gerilimleri/çatlakları/çatışmaları açıklamak için de kullanılmaktadır. Her ne kadar 2001 sonrasında devlet krizi 2007’deki Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve sonrasında başlasa da, 2013 yılı, birikim rejimi krizi ile birlikte devlet krizinin de yoğunlaştığı bir yıl olmuştur.
Devlet krizinin ilk ayağını, Haziran 2013’teki Gezi Direnişi ile birlikte, hâkim iktidar bloğunun neoliberal muhafazakâr hegemonyasının sarsılması oluşturdu. AKP yönetimi önce sendeledi, ama direniş kısa bir süre sonra sert bir şekilde bastırıldı. 17-25 Aralık 2013’te “yeni Türkiye’nin” iktidar bloğundaki iki hâkim grubun birbirlerini tasfiye amacıyla mücadeleye girişmesi, devlet krizinin ikinci ayağını oluşturmuştur. Son olarak 2015 yılında, AKP’nin 2002’den beri ilk kez tek başına iktidar kurabilecek kadar oy alamaması devlet krizinin üçüncü aşamasıdır.
Bu üç gelişme sonrasında 7 Haziran - 1 Kasım 2015 arasındaki süreçle birlikte AKP çevreleri, devlet krizini otoriter yöntemlerle aşmaya girişti. Bu aynı zamanda iktidar bloğu içinde yeni bir şekillenme anlamına geliyordu. AKP iktidarı, Kürt sorununu Türkiye’de ve dışarıda (Suriye’de) bu yeni duruma göre uyarladı. Devlet içindeki personel değişimi ve iktidar bloğundaki yeni ittifaklar bu doğrultuda yeniden kuruldu.
15 Temmuz 2016’da gelen darbe girişimi, iktidar bloğu içi mücadelenin son halkası idi. Hemen ardından ilan edilen OHAL rejimi altında, MHP’nin desteğiyle geçekleştirilen referandum (2017) sonrasında 2018’deki seçimlerle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçiş tamamlandı. Bu aynı zamanda devlet krizini otoriterleşerek aşma girişiminin de nihayete ermesi anlamına geliyordu. Son durumda devlet personelinin yeni bileşeninde Gülenci kadroların yerini ulusalcı-milliyetçiler ile farklı cemaatler doldurmuş gibi görünüyor.
Yapısal kriz
Birikim rejimi krizi ile devlet krizini bir araya getirdiğimizde, karşımıza Nicos Poulantzas’ın kullandığı “yapısal kriz” kavramı çıkıyor. Poulantzas’a (2008) göre [1] yapısal krizin özgün yanı, ekonomik krizle siyasi krizin birleşmesidir. İçinden geçmekte olduğumuz krizin en önemli özelliği, devlet krizi ile birikim modeli krizinin iç içe geçmiş olmasıdır. Yukarıdaki grafikte üç aşama halinde gelişen çeyreklik ekonomik daralma dönemleri (2014-II, 2016-III ve 2018-II-III-IV), aynı zamanda devlet krizinin (yani otoriterleşmenin) ekonomideki izdüşümleri olarak görülebilir, ancak sadece onunla sınırlı değildir.
Dolayısıyla, 2018-2019 krizi, Türkiye’nin 2013 sonrasında belirginleşen birikim rejimi krizi ile devlet krizinin bileşiminden oluşan yapısal krizinin son halkasını oluşturuyor. Okuyucunun aklına şu soru gelebilir: Kriz tanımını bu kadar detaylandırmak somut süreçleri açıklamada ne kadar faydalı? Bu çerçevenin her şeyi açıklayan sihirli bir formül olduğunu iddia etmeyeceğim elbette. Bu tip bir formülasyonun üç faydasına işaret ederek kendimi sınırlandırayım.
Küresel finansal çevrimin genişleme aşamasına geçmesi, 2013-2018 arasındaki daralma döngüsünün sonlanması anlamına geliyor. Bu ise aralarında Türkiye’nin de olduğu yükselen piyasa ekonomilerine sermaye akımlarının yönlenmesini getiriyor. Yani, küresel konjonktürün yardıma koşmasıyla AKP’nin talihi bir kere daha döndü denebilir.
İlki, yapısal kriz kavramı ile sürece bakarsak tekli-nedensellik ile yapılan açıklamaların basitliğinden kaçınabiliriz. Bu tip açıklamalara örnek olarak, muhalefet çevrelerinde yaygın olan “krizin nedeni demokrasi eksikliğidir” gibi bir argümanın yetersizliklerini verebilirim.
İkincisi, yaşanan yapısal krizin boyutlarını görebilmek, AKP sonrası olası bir “demokratikleşme” sürecinin dinamiklerinin neler olabileceği konusunda bize fikir verecektir.
Son olarak, yapısal kriz konjonktürünün, gerek iktidar bloğu gerekse tabi sınıflar açısından ne gibi teşvik yapıları oluşturduğu üzerinde dikkatli bir şekilde durursak, rejimin gidişatı üzerinden daha sağlıklı öngörülerde bulunabiliriz.
Sürece böyle bakınca 2020 ve sonrası için bir otoriter konsolidasyon ihtimalinin belirdiği fikrinin tartışmaya açılması gerektiğini düşünüyorum.

Daralma döngüsünün sonlanması
2019’un haziran ayı sonunda yaptığım bir değerlendirmede, yapısal kriz konjonktürünün AKP’nin seçmen desteğinin azalmasına, bu durumun onun (i) bürokrasi, (ii) büyük sermaye ve diğer sermaye fraksiyonları ile (iii) siyasi partilerden oluşan iktidar bloğu içindeki göreli özerkliğinin aşınmasına neden olduğuna işaret ederek, “AKP’nin kaybetme mekaniğinin” işlemeye başlamış olabileceği öngörüsünde bulunmuştum. O tarihten bu yana bu öngörüyü önemli ölçüde etkileyecek bir karşı-eğilim işlemeye başladı: Küresel finansal çevrim genişleme aşamasına geçti.
Küresel finansal çevrimin genişleme aşmasına geçmesi, 2013-2018 arasındaki daralma döngüsünün sonlanması anlamına geliyor. Küresel finansal çevrim, küresel ekonomik çevrimin simetrik karşıtı olarak ilerliyor. Bir başka ifadeyle, küresel ekonomideki duraklama ya da daralma eğilimleri, merkez kapitalist ülkelerdeki merkez bankalarının genişleyici para politikası uygulamaya başlamasını, bu ise aralarında Türkiye’nin de olduğu yükselen piyasa ekonomilerine sermaye akımlarının yönlenmesini beraberinde getiriyor.
Türkiye gibi bağımlı finansallaşma modeli olan ülkeler için bu yaşamsal derecede önemlidir. Eğer 2019 yılındaki küresel konjonktür 2018’in bir tekrarı olsaydı, Türkiye ekonomisi için çok daha derin bir daralmadan bahsediyor olurduk. Yani, küresel konjonktürün yardıma koşmasıyla AKP’nin talihi bir kere daha döndü denebilir. Bu gelişme, ekonomi yönetiminin bir IMF anlaşması yapmak zorunda kalmadan krizi öteleyebilmesini de mümkün kıldı. Küresel konjonktür, sadece kemer sıkmanın ötelenmesini mümkün kılmadı, aynı zamanda 2019’un üçüncü çeyreğindeki kredi genişlemesinin, 2017’nin “geleceğe kaçış” stratejisi çerçevesindeki kredi genişlemesi seviyelerini yakalamasını sağladı.
2020 ve sonrası için otoriter konsolidasyon ihtimalinin belirdiği fikrinin tartışmaya açılması gerektiğini düşünüyorum. Yapısal krizin gidişatı, yeni rejim için otoriter konsolidasyon kapısını aralasa da, rejimin kırılganlıkları halen aşılmaktan çok uzaktır.
Kurumsal yeniden yapılanma, baskı aygıtlarının güçlendirilmesi
Haziran seçimleri sonrasında birbiriyle ilişkili iki önemli gelişme oldu. İlki sınır-ötesi harekât ile içerde ağırlaşan ekonomik kriz gündemi değiştirildi. Harekâtı mümkün kılan uluslararası konjonktür, “küresel ara rejimin” giderek derinleştiğini bir kere daha gözler önüne serdi.
İkinci kritik gelişme, yerel seçimlerde AKP-MHP ittifakını gerileten muhalefetin esnek birlikteliğinin bozulması oldu. Sınır-ötesi harekat bu anlamda da işlevliydi, HDP’nin kriminalize edilmesi ve muhalefet bloğunun bölünmesi, oy oranı gerileyen AKP için iktidarda kalmanın yegâne yolu olarak görülmeye başlandı. AKP’nin bu zorunluluğu, devlet krizinin otoriterleşme ile aşılması girişiminin geldiği aşama açısından, bir otoriter konsolidasyonun kapısını araladı.
Otoriter konsolidasyon, basitçe, otoriter rejimin sağlamlaşarak kalıcılaşmasını ifade etmek üzere kullanılıyor. Otoriter rejimlerin konsolide olması için bazı gereklilikler var. Dar anlamda otoriterleşme süreci, aynı zamanda bir kurumsal yeniden yapılanma sürecidir. Yeni rejimin deneme - yanılma yoluyla geliştirdiği kurumsal mimarinin işlerliğinin sağlanması, otoriter konsolidasyon için kritik bir evre olacaktır. Bir diğer gereklilik, otoriter rejimin dayanıklılığının ve sorun çözme kapasitesinin gelişmesidir. 2018-2019 ekonomik krizini IMF programı uygulamadan atlatmak, otoriter konsolidasyon için önemli bir adımdır. Baskı aygıtlarının daha da güçlendirilmesi, otoriter konsolidasyonun bir başka bileşenidir.
Rejimin kırılganlıkları ve “toplumsal bunalım”
Bunların yanında daha önemli bir şart daha var: Otoriter konsolidasyon için, iktidar bloğunun bileşenleri arasındaki uyumun sürmesi gerekiyor. Özellikle, AKP’nin otoriterleşme projesini mümkün kılan büyük sermayenin otoriter konsolidasyon sürecindeki konumu kritik hale geliyor. Geçtiğimiz mayıs ayında Erdoğan ile TÜSİAD arasında yaşanan gerilim, bu iki aktör arasındaki pazarlıkların halen sürdüğünü bize söylüyordu.

Kasım ayında ekonomi yönetiminin bütçe açıklarını sınırlamak üzere uygulamaya koyduğu yeni vergi düzenlemeleri, TÜSİAD’ın sert tepkisi ile karşılaştı. TÜSİAD başkanı yaptığı açıklamada “iktisadi kesimlerde tedirginlik yaratan düzenlemeler içeren yeni vergi tasarısı yeterince istişare edilmeden Meclis’ten geçirildi” diyerek kendilerine danışılmadan karar alınmasını eleştirdi. Dolayısıyla, ekonominin gidişatı ile ilgili mutabakatın henüz tam olarak oluşmadığını görebiliriz.
Yapısal krizin gidişatı yeni rejim için otoriter konsolidasyon kapısını aralasa da, rejimin kırılganlıkları halen aşılmaktan çok uzaktır. Türkiye ekonomisindeki kredi genişlemesi çevriminin 2020’de sürmesi ve baz etkisi nedeniyle önümüzdeki yıl ekonomik büyümenin pozitife dönmesi mümkün. Ancak, en iyimser tahminler dahi 2020 büyümesinin yüzde 3 düzeyinde gerçekleşmesini öngörüyor. Yüzde 3 büyüme, gerek işgücü artışı, gerekse mevcut işsizlik stoku düşünüldüğünde, işsizliği hızlıca geriletecek bir büyüme oranı değildir.
Türkiye ekonomisinin 2020 yılındaki olası düşük performansı sonucu işsizlik ve yoksulluğun artmasıyla, Korkut hocanın işaret ettiği şekliyle ortaya çıkacak olan “toplumsal bunalım” AKP’nin oy desteğindeki erimenin devam etmesine, bu ise AKP’nin iktidar bloğu içindeki konumunun daha da güçsüzleşmesine neden olabilir.
İktidarın üç avantajı
2020-2023 dönemini iki temel soru şekillendirecek. İktidar açısından soru “yeni kurulan rejim nasıl sağlamlaştırılabilir” iken, muhalefet açısından ise “bu otoriter konsolidasyon girişimi nasıl boşa çıkarılabilir” olacak. İktidarın üç avantajı var.
2001 krizi sonrası uygulanan modelin bir neticesi olarak örgütlü emeğin tasfiye edilmiş olması, otoriter konsolidasyon ihtimalinin önünü açan en önemli gelişmedir. Bu, 2002-2007 arasındaki emek piyasası reformları ve özelleştirmeler sayesinde gerçekleştirilmiştir. Dolayısıyla, 2002-2007 arası dönem, askeri vesayetin geriletildiği bir demokratikleşme dönemi olarak değil, örgütlü emeğin siyaset sahnesinden silindiği ve dolayısıyla da otoriter konsolidasyonun önünü açan bir dönem olarak görülmeli. Örgütlü emeğin resimde olup olmaması neyi değiştirir diye soranlar, 1990’lı yılları hatırlayabilir.
Rejimin ikinci avantajı, iktidar bloğunun harcını oluşturan milliyetçi muhafazakâr ideolojinin, gerektiğinde muhalefet bloğunu bölmek için de rahatlıkla kullanılabilmesidir. Dolayısıyla, iktidarın otoriter konsolidasyon sürecindeki temel stratejisi, tıpkı 2019 yerel seçimleri sonrası sonrasında olduğu gibi HDP’nin kriminalize edilmesi ve hatta mümkünse buna CHP’nin de eklenmesi olacaktır.
İktidar açısından otoriter konsolidasyon imkânı yaratan üçüncü faktör, küresel kriz konjonktürüdür. Ancak bunu bir rezerv koyarak saydığımı belirtmiş olayım. 2008 krizi sonrasında merkez kapitalist ülkelerde krize verilen tepkiler, Türkiye gibi ülkelerde canlı büyümenin koşullarını hazırlamıştı. 2019’da Türkiye için bunun bir benzeri tekrarlandı. Ortada canlı bir büyüme yok, ancak çok daha derin yaşanabilecek bir kriz üç çeyrek daralma ile savuşturulabilmiş durumda. Bunun nasıl ilerleyeceği 2020 ve sonrasında dünya ekonomisindeki gelişmelere bağlı olacak.
Olanaklar, sınırlar
Hatırlanırsa, 2010-2013 arası dönem dünyada kriz varken Türkiye ortalama yüzde 8 ve üzeri büyüme oranları yakaladı. Bu olmasaydı 2010 referandumu muhtemelen iktidarın istediği şekilde sonuçlanmayabilirdi. Bu basit örnek, dünya ekonomisindeki gelişmelerin Türkiye gibi bağımlı bir ülke açısından ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.
Dikkat edilirse, iktidarın avantajları, kendisindeki artılardan değil, muhalefetteki eksilerden kaynaklanıyor. Bir başka ifadeyle otoriter konsolidasyon girişimi ancak muhalefet(in hataları) sayesinde tamamlanabilir. Otoriter konsolidasyon için iktidarın muhalefet bloğunu bölmek zorunda olması, aynı zamanda, muhalefet için otoriter konsolidasyon girişimini savuşturmada bir koz olarak görülebilir.
Muhalefet açısından soru “otoriter konsolidasyon girişimi nasıl boşa çıkarılabilir” değil de, “demokratikleşmenin koşulları nasıl sağlanabilir” olsaydı daha pek çok şey konuşmak gerekirdi, ama şimdilik buna girmiyorum.
Şu hususun altını çizerek bitireyim: Otoriter konsolidasyon girişiminin berhava edilmesi herhangi bir demokratikleşme girişimi için gerek şart, ama yeter şart değil.
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.09.2025
14.09.2025
9.09.2025
17.08.2025
10.08.2025
6.08.2025
24.07.2025
13.07.2025
9.07.2025
18.06.2025