Yalçın ERGÜNDOĞAN
Tüm dünyayı sarsmış, büyük heyecan yaratmıştı. Baskı ve sömürüden kurtulmanın mümkün olduğuna dair inancın uygulamaya dönük adımlarını atmıştı. Marx’ın sınıfsız topluma gidişin yolunu açacak öğretisi hayata geçiyordu. Gerçekten de çağı değiştirebilecek muazzam bir kalkışmaydı. Ama, devrim öyle evrelerden geçti ki, gerçeğe dönüştürülmesi için umut ışığı olan temiz hayallerin yerini, sürdürülmesi imkansız hale gelmiş totaliter bir “milli devlet” aldı.
Son 3 yazımda, uzun yıllar enternasyonalizmin merkezi sanılan (sandığımız) “milli devlet”in seyrine ve Türkiye’ye, Türkiye komünist hareketine etkilerine dair kendi deneyim ve gözlemlerimi de katarak; Ekim Devrimi’nin 100.yılında bu muazzam deneyimi ele almaya çalıştım.
Özellikle, İkinci Dünya Savaşı ertesi, SSCB milli devletinin –sonraları- (“Batı” ile) “barış içinde bir arada yaşama” olarak formüle edilecek politikası ile dünyada ve özellikle uzun sınır komşusu Türkiye’de ciddi bir kalkışmaya hiç katkı vermedi. Buna bazı okurlarımın itirazları var. Ama, çeşitli kaynak tarama ve okumalarım ile yaşanmışlıkların soğuması sonrası, gözlem ve deneyimlerimden çıkardığım, bende oluşan kanaat bu. (Daha derini tarihçilerin işi.)
Tabii, bu politikanın Ekim Devrimi’nin sıcaklığında kurulmuş tarihi TKP’nin politik mücadele seyrini de aynı doğrultuda etkilediğini bir kez daha hatırlamakta fayda var. Devrimin ilk yıllarındaki kaygılar, yıllar içinde farklılaşsa ve yeni şekiller alsa da, SSCB’nin Türkiye’ye dönük politikasında ve buna paralel, TKP’nin politikasında “SSCB milli devleti”ni koruma esas olageldi.
KUTLU/SARGIN’IN DÖNÜŞLERİNİN 30.YILI
Bu süreç içinde ben sadece Türkiye İşçi Partisi (TİP) ile Türkiye Komünist Partisi (TKP)’nin birleşmesiyle oluşan Türkiye Birleşik Komünist Partisi (TBKP) hareketini bu kanaatin dışında tutarım.
Kimilerine göre, dünyadaki konjonktürel değişimler, “sosyalist sistem” olarak adlandırılan ülkelerdeki çözülüş ve SSCB’nin dağılması süreci bunda etkili olmuştur. Her ne etkisiyle olmuşsa da, TBKP hareketi aslında özgün, ayakları Türkiye’ye basan ya da azami şekilde basmaya çalışan güçlü bir siyasi hamle idi.
Yıllar yılı rejimi ayakta tutan en önemli korku illüzyonu olarak kullanılan “komünizm”; bu günlerde 30. yılına erişmiş olan, (16 Kasım 1987) komünist partisini yasalda kurma maksadı ile Kutlu/Sargın’ın yurda dönüşü sonucu ülkede iyice legalize oldu. Tabular yıkıldı. Ya da tabuların yıkılmasına ciddi katkıları oldu.
Uzun yıllar, faşist İtalya dönemindeki yasalardan kopya edilerek Türk Ceza Kanunu’na konulan meşhur (komünizm propagandası ve örgütlenmesini yasaklayan) 141 ve 142. maddeler TBKP’nin “süreçlere müdahale” politikası ile önce işlemez oldu, kısa süre sonra da kaldırıldı. Aynı çerçevede dinsel propaganda ve örgütlenmeyi yasaklayan ceza yasasındaki 163. madde de bu kesimlerle oluşturulan mutabakat ve eylemlilikle ortadan kaldırıldı.
* * *
Sovyetler Birliği’nin Türkiye’ye etkileri değerlendirildiğinde, en ufak bir demokratik örgütlenmeye müsamahası olmayan, ‘yurdum insanı’nın demokrasi ile tanışmasına imkan tanımayan “Batı”nın ileri karakolu olmaktan nemalanan bir rejimden söz etmek mümkün. SSCB ile paralel, onun dış politikasına uygun faaliyetten milim sapmayan politikası ile tarihi TKP ise; -gücü rejimce abartılarak- varlığı ile (tabii ki, iradesi dışında) fiilen yıllarca Türkiye’deki rejimin “korku” pompalamasında kullanıldı.
Süreçlere müdahale politikası ve tarihi TKP’nin son Genel Sekreteri (parti adı Haydar Kutlu) Nabi Yağcı ve TİP Genel Sekreteri Nihat Sargın’ın TBKP’yi kurma amaçlı dönüşleri ise; bu anlamda da önemli bir istisnayı oluşturdu ve değişimi, özgürlükçü bir sosyalizmin de olabileceğine olan inancı pekiştirdi.
[Bu arada bir anekdotu anlatmadan da geçmeyeyim. Geçtiğimiz günlerde ARTI TV’de bir programa konuk olanMurat Belge, ‘SSCB’nin Türkiye’ye etkileri’ bağlamında bir sohbette, esprili bir tonda “ben bir de Türkiye’nin Sovyetlere etkisinden söz edeyim” diyerek, Sovyetolog tarihçi E. Carr’ın araştırmalarında yer alan bir bilgiye işaret etti. Mustafa Suphi ve yoldaşlarının kurulmakta olan “yeni” Türkiye rejimince Karadeniz’de hunharca katledilmesi üzerine, Sovyetler hiç tepki vermemiş, ses çıkarmamıştır. Lenin’in topladığı Merkez Komite; “Mustafa Suphi ve yoldaşları bizim de yoldaşlarımız, aynı davanın parçasıyız. Öte yandan güneyimizde kurulmakta olan Kemalist rejim de varlığımız için hayati derecede önemli. Bu durumda, yoldaşlarımızın yeni rejimce tuzağa düşürülüp katledilmesini mesele yaparsak, mücadelelerine katkı verdiğimiz yeni rejimle aramızın bozulma tehlikesi belirir…” şeklinde meseleyi tartışır ve “olayın üzerine gitmeme” kararı alınır. Sovyetler, böylelikle “ilkelerden ilk tavizi” bu olay vesilesi ile vermiş olur. Murat Belge de söz konusu TV programında, manidar bir tebessümle “Türkiye’nin Sovyetlere etkisi de bu oldu” şeklinde bu gerçeğin altını çizdi…]
SÜRECE MÜDAHALE KARARI
Dönüşlerin 30. yılı vesilesiyle kısaca hatırlatırsam; Türkiye İşçi Partisi (TİP) ve Türkiye Komünist Partisi (TKP) uzun süren tartışmalar ve toplantılar sonunda yapılan kongrelerinde alınan karar sonucu birleşmeye karar verirler. Bu süreçte TİP Genel Başkanı Behice Boran sürgündeyken ölür. Cenazesi Türkiye’ye getirilir ve 12 Eylül 1980’den sonra ilk kez düzenlenebilen kitlesel bir törenle toprağa verilir. Birleşme süreci Boran’ın ölümünden sonra da devam eder ve TKP Genel Sekreteri Haydar Kutlu (Nabi Yağcı) ve TİP Genel Sekreteri Nihat Sargın her iki partinin birleşmesi ile oluşan Türkiye Birleşik Komünist Partisi (TBKP)’ni Türkiye’de yasal olarak kurmak ve ülkenin demokratikleşme sürecine daha etkin katılmak için, parti kararıyla 'Türkiye’ye dönüş' sürecine girerler. Henüz duvar yıkılmamış, SSCB dağılmamıştır. Kutlu ve Sargın bu karar çerçevesinde 16 Kasım 1987 günü uçakla Ankara’ya gelir ve havaalanında bekleyen ekiplerce hemen gözaltına alınırlar.
Türlü işkenceler eşliğinde, günlerce süren uzun sorgularının ardından da tutuklanırlar. Tutuklanmalarının ardından da, Türkiye kamuoyunun o güne dek eşine pek rastlamadığı düzeyde uluslararası bir dayanışma örneği yaşanır. Dünyanın dört bir yanından, Kutlu / Sargın’ın serbest bırakılmaları yönünde ısrarcı tepkiler, dayanışma mesajları gelir, (12 Eylül darbe rejimi uygulamalarının henüz etkisini yitirmediği bir dönemde) kamuoyu desteğini alan çok ilginç ve bir o kadar da etkili eylemler gerçekleştirilir.
ÖLÜM ORUCU
Haydar Kutlu (Nabi Yağcı) ve Nihat Sargın 6 Nisan 1990’da yayınladıkları bir bildiri ile "Ölüm orucu"na başladıklarını Türkiye ve dünya kamuoyuna açıklarlar:
“…Başladığımız ‘ölüm orucu’, Türk Ceza Kanunu’nun 141–142 ve 163. maddelere ilişkin düzenlemelerle Komünist Partisi üzerindeki yasak kalkıncaya veya kalkacağının açık işaretleri ortaya çıkıncaya kadar ve /veya daha uygun koşullarda mücadele olanaklarına sahip olacağımız tahliyemize kadar kesintisiz sürecektir…"
Ölüm orucu kararının ardından, Ulusal ve Uluslararası düzeyde dayanışma eylemleri ve hükümete yönelik baskılar giderek artar. O tarihe dek Türkiye’de örnekleri pek görülmemiş, yurda yayılmış, yepyeni barışçıl dayanışma örnekleri gerçekleşmeye başlar. Ve 900 gün süren tutukluluğun ardından, 4 Mayıs 1990 günü Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde yapılan 32.duruşmanın ardından Haydar Kutlu ve Nihat Sargın serbest bırakılırlar.
70 YIL SONRA KOMÜNİST PARTİ YASALLAŞIYOR
4 Haziran 1990 günü, aralarında Nabi Yağcı (Haydar Kutlu) ve Nihat Sargın’ın da bulunduğu kalabalık bir kurucular kurulu tarafından, TC. İçişleri Bakanlığı’na kuruluş dilekçesi verilerek, (10 Eylül 1920'de kurulmuş, 28 / 29 Ocak 1921'de kurucuları Karadeniz'de boğdurulmuştu.) tarihi Komünist Partisi nihayet Türkiye’nin ilk legal Komünist Partisi olarak, Türkiye Birleşik Komünist Partisi (TBKP) adıyla yasal kuruluşunu gerçekleştirdi. Yapılan Kurucular Kurulu toplantısı sonunda Türkiye Birleşik Komünist Partisi Genel Başkanlığı'na Dr. Nihat Sargın, Genel Sekreterliğe de Nabi Yağcı seçilirler.
TBKP, ilerleyen yıllarda Türkiye'de sürmekte olan ‘sosyalistlerin geniş birliği’ projesine dönük, kongresinde aldığı kararla Sosyalist Birlik Partisi (SBP) oluşumuna katıldı. Ardından ilerleyen süreçte SBP, Birleşik Sosyalist Parti (BSP)'ne, BSP de Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP)'nin kuruluşuna katıldı.
* * *
TBKP, 16 Temmuz 1991’de Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldı. Kapatılma gerekçelerinden biri adında ‘komünist’ sözcüğünün bulunması, diğeri ise TBKP’nin program ve tüzüğünde Kürt ulusundan söz etmesi ve ulusların kaderlerini tayin hakkına vurgu yapması idi.
İtirazlar ve davalar sürdü, iç hukuk yolları tükendi, dava AİHM’ne götürüldü ve Türkiye mahkûm oldu.
Şimdi ise Türkiye’de, her biri kendinden menkul, sayısını bilemediğim kadar Komünist Partisi var…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları








































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.12.2019
3.02.2019
26.11.2019
4.01.2019
29.10.2019
8.07.2019
8.07.2019
3.06.2019
4.02.2019
28.01.2019