Yasemin ÇONGAR
“Zıplamayan herkes Rusları seviyor….”
Haydi, hooppp!
Binlerce kişi aynı anda zıplıyor.
Meydan ya da buralıların deyişiyle “Maydan” gümbürdüyor.
.jpg)
Zıplayanlara bakıyorum. Çoğu yirmilerindeki gençler. Haliyle, kızlı erkekli!
Bazıları el ele zıplıyorlar. Bazıları da kollarını havaya kaldırıp iki yana açarak, kanatlanıp uçmayı denercesine...
Ben zıplamıyorum.
Ama sonra…
“Zıplamayan herkes Putin’i seviyor!”
Haydi, hooppp!
'Başkan-Diktatör' Yanukoviç’i yıkmak için…
Bu kez ben de zıplıyorum.
Bir daha, bir daha.
Yer sarsılıyormuş gibi bir his.
Kiev’in, adı bugünlerde “Avromaydan” diye anılmaya başlanan Bağımsızlık Meydanı’nda (Maydan Nezalejnosti), Putin’i seven yok, orası kesin. Ukraynalı göstericiler bu meydanda kendi küçük depremlerini yaratmak istiyorlar.

Yıkılmasını arzuladıkları şey, “Başkan-Diktatör” dedikleri, fotoğrafını Hitler ve Stalin’le aynı postere bastıkları Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç ile onun temsil ettiği “eski düzen,” yani Ukrayna’nın üzerindeki Sovyetler’den kalma Rus hegemonyası.
Aslında dokuz yıl öncesinden, 2004 kışındaki Turuncu Devrim günlerinden beri Ukrayna’da devam eden iktidar mücadelesinin yeni bir aşaması bu yaşanan. Mücadelenin bir ucunda Rusya var, diğer ucunda Avrupa Birliği.
Halen Avrupa’nın, Kosovalılar ve Moldavlardan sonra en fakir halkı sayılan Ukraynalılar, Moskova tarafından koyun misali güdülmek ile Avrupalılaşmak arasında bir tercihle karşı karşıyalar.
Kişi başına gelirin 8 bin doları aşmadığı ülkede, tercihini ikincisinden yani Eski Kıta’nın serbest dolaşan, iyi kazanan, hür yaşayan, rahat konuşan vatandaşları olma hevesinden yana kullananlar giderek artıyor ve seslerini yükseltiyorlar. Ama…
Her şey bundan ibaret değil.
Rusya karşıtlığının “maydan”a indirdiği imkansız ittifaklara elbette geleceğim.
Gece yürüyüşümüze devam edelim hele.
‘Önce faşistler evlerine gitsin…’
Ağır bir paltonun altında zıp zıp zıplamak iyiymiş. İnsanın yanaklarına hafiften bir sıcaklık yayılıyor.
Hem saati, hem ısıyı gösteren ışıklı tabelaya bakıyorum. Vakit geceyarısını çoktan geçmiş. Artık, 5 Aralık.
Sıcaklık sadece sıfır derece ama eksi 10 gibi donduruyor insanı, kesiyor.
“Rüzgardan” diyorlar. “Buranın rüzgarı ısırır, koparır, çiğner.” Isırmasını anladım da, gerisi çok güldürüyor beni. Bir şey diyemiyorum.
(Ukraynaca, Rusça bilen birinin en iyi ihtimalle yarı yarıya takip edebildiği bir dil. Benim anlama yüzdem çok daha düşük. Ve her ağzımı açtığımda, vaktiyle az biraz öğrendiğim Rusça, bayat peksimet kırıntıları gibi dilime yapışıyor sanki; yenilmez yutulmaz bir kelime kalabalığı… Susuyorum.)
Isınmanın zıplamaktan daha kestirme bir yolu da var aslında. Meydanın arka tarafına kurulmuş çadırkente doğru yürüyorum.
Otağ misali geniş mi geniş on sekiz çadır. Çoğunun ortasından bir baca yükseliyor. İçerde sobalar tütüyor.
Sobası olmayan göstericiler, çadırların önünde dikiliyorlar. Teneke kutularda, bizde “Çingene mangalı” diye bilinen usulle, üzerine küçük bir boru yerleştirerek tutuşturdukları odun ateşinin kokusunu çekiyorlar içlerine.
Mangalların ısıttığından pek emin değilim ama is kokusu, sıcacık ışık ve mangal başındakilerin neşesi, üşümemenin her şeyden önce bir ruh hali olduğunu düşündürüyor.
Yulia burada pek sık rastladığım gibi bal rengi gözleri, vaşak bakışları olan yaşını başını almış bir kadın. Çadırının önünde dans ediyor. Ukrayna bayrağının ve tabii aynı zamanda Avrupa Birliği’nin renklerinde, tepeden tırnağa mavi-sarı giyinmiş. Ondan keyiflisi yok bu gece.
“Hello” diyorum, “zdrasvıyte” demek peşinen puan kaybettirecek diye düşündüğümden. Ama sonra mecburen “How many nights,” diye başlayıp “skolka noçi” diye bitiriyorum. Halime gülüyor, sarılıyor bana ve kendi dilinde “teşekkürler” diyor üç kere. “Yabancısın, dilimizi bilmezsin, yine de gelmiş destek veriyorsun, eksik olma” der gibi bir hali var.
Sonra “Kaç gece burada kalacaksınız” sorusunun cevabını veriyor: “Faşistler evlerine gitmeden ben eve gitmem.”
Bunu anlıyorum, zira az önce, çadırların arka tarafında kalan sahnede, Espreso televizyon kanalının hemen yan tarafa kurduğu devasa ekranda da izlenebilen protesto konserini dinledim. Adını bir türlü öğrenemediğim ama akordiyon çalıp, kah rock kah folk söyledikçe kalabalığı coşturmasına hayran kaldığım sağlam sesli genç şarkıcı aralarda defalarca tekrarladı aynı sözü: “Faşistler evine gidene kadar buradayız.”
Putin’in baskısına karşı doktoralı boksör mü?
Bu gece burada, ben diyeyim altı, siz deyin yedi bin kişi var.
Ukrayna’daki eylemler, malum, Yanukoviç’in Avrupa Birliği ile eli kulağına gelen bir anlaşmayı son anda imzalamaktan vazgeçmesi üzerine, 24 Kasım’da başladı. O anlaşma, Kiev’in rotasını Brüksel’e doğru çevirecek ve Avrupa Birliği ile ticari entegrasyonun çerçevesini çizecekti.
Yanukoviç, tabii ki kafasına öyle estiği için değil, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin siyasi pazularını şişirerek, “İmzalarsan, sana ticari yaptırım uygularım” – siz bunu “Gazı keserim haa!” diye okuyabilirsiniz – tehdidiyle karşısına dikildiği için imzadan vazgeçti.

Tabii, Avrupa Birliği’nin, vize uygulamasında diretmek suretiyle Ukraynalılara mütemadiyen “ikinci sınıfsınız” diye fısıldayan özünde korkak siyaseti ve o pek nazlı diplomasisi de, Yanukoviç’in yolun sonunu bir türlü görememesine yol açtı. Nihayetinde, Bölgeler Partisi’nin muhafazakar lideri, iktidarını Moskova’ya ve doğduğu yöre olan Donetsk’in “Sovyetist” seçmen kitlesine dayamaya devam kararı alarak, Avrupa’ya uzanan yolda keskin bir “U” dönüşü yaptı.
Yanukoviç’in Avrupa’yı şaşırtan kararına ilk tepki, Kiev’de 100 bin, Polonya sınırındaki Batı şehri Lviv’de ise 40 bin göstericinin sokağa çıkmasıyla geldi. Aradan geçen 10 günde, evine dönmeyi reddeden kalabalık belki altı-yedi bin kişiye kadar indi ama polis gücüne ve gözaltına alınan protestocuların alelacele iki yıl hapis cezasına çarptırılıvermesine rağmen, “Avromaydan” henüz boşalmadı.
Peki, bu meydanda kimler var?
Hareketin başını, benim gibi boksseverlerin iyi tanıdığı Vitali Kliçko çekiyor. Boyu iki metreye varan, beş kemer ve aynı zamanda bir doktora sahibi, “Dr. Demir Yumruk” lakaplı bu sonradan olma siyasetçi, muhalefetteki Udar (Vuruş) Partisi’nin lideri olarak, Ukrayna’ya “Avrupalı bir gelecek” sözü veriyor, her gün göstericilere hitap ediyor ve her ne kadar ben iki gece üst üste kendisini göremesem de, rivayet o ki meydandan pek ayrılmıyor.
Avrupa ve Amerikan basınının “Ukrayna’nın yeni lideri olur mu” sorusunu sorduğu Kliçko hakkında, aynı soruyu, Kievli bir gazeteci arkadaşıma sordum bugün.
Önemli bir gazetede yazıişleri müdürlüğü yapan, gösterileri izlemeye ceketinin yakasına Avrupa Birliği kurdelesi takarak giden ama beni cevaplarken – kendi gazetesinde bunu böyle yazmadığı için – tam adını vermemi istemeyen Yuri şöyle dedi:
“Batılılar çok saf. Buradaki rejim, Kliçko’yu iki cümlede bitirir. Önce, ‘Sen Ukrayna nüfusunda yeterince kalmadın’ derler. (Kliçko, Kazakistan doğumlu.) Sonra, ‘Gayrımeşru çocuğunu konuşalım’ diye söze devam ederler.”
Yuri’nin haklı olup olmadığını zaman gösterecek.
Avrupa yanlıları ile aşırı sağ aynı yatakta
Kiev’e gösterileri izlemeye değil, bir süre önce İstanbul’da kurduğumuz Bağımsız Gazetecilik Platformu P24’ün Avrupalı ortaklarıyla buluşmaya geldim.
3 Aralık gecesi, “Avromaydan”a ilk indiğimde, yanımda Danimarkalı bir yazar da vardı. Gezi Parkı eylemleri sırasında İstanbul’daymış. “Bu eylemin oradakinden bir farkı var” dedi bana. “Orada her grubu ayrı ayrı seçebilmiştim, ne kadar kaynaşsalar da, flamaları, bayrakları, duruşları farklı grupların bir koalisyonuydu sanki Taksim. Ama burada herkes Avrupa ve Ukrayna bayraklarıyla homojen bir yığınmış gibi görünüyor.”
İlk bakışta haklı görünüyordu.
Ama ilk bakış çok yanıltıcı olabiliyor.
Nitekim, geçmişi ziyadesiyle faşizan çizgiler taşıyan milliyetçi “Svoboda” (Hürriyet) hareketi de, Yanukoviç’e karşı, Avrupacılarla sımsıkı saf tutmuş durumda.
Kaslı bacakları dize kadar çektikleri kara çizmelerinden taşan, elindeki ağır zincirlerle Arnavut kaldırımlarını “şak.. şak..” döven dazlak göstericilerin yanından geçerken içimde kabaran hissin, çadırının önünde dans eden Yulia’ya duyduğum yakınlığa benzemediği kesin.
.jpg)
Rus hegemonyasından kurtulma azminin, “milliyetçi” bir tezahüre dönüşmesi ise şaşırtıcı değil sanırım.
Ben sadece, her iki meşrepten insanı Kiev’de ittifak halinde gördüğümü söylemiş olayım; “ulusal egemenlik” denen şeyin, son tahlilde “fantastik” olduğunu idrak etmiş bir Avrupa Birliği yandaşlığı ile eli zincirli bir milliyetçilik nereye kadar bağdaşır, onun kararını varın siz verin.
Kiev’in, Tarlabaşı’nı hatırlatan bir şekilde yıkılıp, “eski” tarzda sil baştan yapılmış, merkeze çok yakın ama binaları hala büyük ölçüde ıssız olan Honçarna Caddesi’ndeki otelime dönerken, hapisteki eski Başbakan Yulia Timoşenko’ya gitti aklım. Onun serbest bırakılmasını isteyenler, meydanda önemli bir grup oluşturuyor zira. Belki de Timoşenko serbest olsaydı…
Neyse. Noktayı koyma vakti. Milliyetçilerin çok daha güçlü olduğu Lviv’deki Katolik Üniversitesi’nde ders vermeye gidiyorum. Bakalım, manzara farklı görünecek mi oradan.
Son bir not: Kiev’deki Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (OSCE) toplantısının yamacında yapılan sohbetleri de dinledim bugün. Türkiye bahsi ne zaman açılsa, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a aynı sıfat yakıştırılıyordu…
Ama kendisini rahatsız eder mi bilmem: Putinesk!
http://t24.com.tr/yazi/kievden-notlar-avrupalilasmak-ile-gudulmek-arasinda/7973
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları




































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.12.2013
24.09.2013
27.07.2013
29.05.2013
1.04.2013
8.12.2012
1.12.2012
17.11.2012
10.11.2012
3.11.2012