Yasin AKTAY
ABD'nin Suriye'de terör örgütü DEAŞ'la mücadele etmek üzere bir başak terör örgütü PYD'ye öteden beri verdiği desteği, daha ağır silahlar verme aşamasına getirdiği günlerdeyiz. Bu günler aslında Suriye'deki krizin hem tarihine hem bütün bir ittifaklar haritası ve trafiğine bir kez daha dönüp dikkatle bakmamızı gerektiren günler.
ABD daha önce şer ekseninin içinde değerlendirdiği Suriye'deki rejimin değişmesini, Esad'ın devrilmesini ilk isteyen güçtü. Zamanla herkes rejime odaklanmış ve rejimle onarılamaz, geri dönülemez bir kavgaya girmişken bir anda rotayı rejim değişikliği talebinden vazgeçip DEAŞ'la mücadele hedefine kaydırdı. Bu hareketiyle rejimi adeta koruma altına alan ABD aslında DEAŞ'ın bizzat Esad rejimi tarafından desteklenip, onun gözetiminde ve kontrolünde önüne sürülmüş bir oyalayıcı hedef olabileceği ihtimali üzerinde durması beklendi. En basit bir siyasi akıl bu ihtimal üzerinde durmasını beklerdi. Oysa bu günlerde biraz daha anlaşılıyor ki, DEAŞ'ın üretiminde Suriye'nin payı kadar, ABD'nin de kendi planları açısından bir uygunluğu var.
5000 mil öteden kendisine DEAŞ'ı tehdit olarak gördüğünü iddia ederek kendinde Suriye içinde istediği planı uygulama hakkı gören ABD uyguladığı bütün yöntem ve planlarıyla bölgenin bütün insanlarının geleceğini tam bir felakete sürüklüyor. Daha önce Irak'a yaptığı müdahale bugün Irak'ı nasıl maksimum güvensizlik ortamına sürüklemişse, insanların bir arada yaşamalarını nasıl imkansız hale getirmiş, ülkeyi paramparça olmanın eşiğine getirmişse, ABD'nin Suriye'deki müdahaleleri de aynı sonuçları doğurmaya aday. Sözüm ona demokrasi götürme ve diktatörden kurtarma adına bölge insanına minnet ederek yüklendiği kurtarıcı rolü Irak'ı tam bir insani felakete sürükledi. Şimdi aynı şeyi Suriye'de yapıyor ABD. Oysa sahip olduğu gücün kendisine yüklediği insani sorumlulukla asıl müdahale etmesi gereken kimyasal silahlar kullanarak kendi halkına karşı kitlesel katliamlar yapan Esad olmalıydı. ABD bu sorumluluktan ısrarla kaçtı, Esad'a doğrudan müdahale etmemek için bin dereden su getirdi ama yaptığı işler sorunu çok daha fazla derinleştirdi.
Esad'a sesiz kalarak şimdi DEAŞ'la mücadele adına bir başka terörist örgütü desteklemesi Suriye içinde iç bir sorunu çözmeyeceği gibi Suriye'nin bölünmesini ve insanların ilelebet bir arada yaşamalarını imkansız kılacak bir adımdan başkası değil. İşin geldiğimiz aşamasında ABD'nin bölgede uyguladığı hiçbir plan bölge barışına zerre kadar katkıda bulunmadığı gibi attığı her adım, yaptığı her iş bölgenin güvenliğini daha fazla tehlikeye sokmaktan, sivil ve masum insanların ölümlerini artırmaktan başka hiçbir işe yaramıyor.
Şu anda DEAŞ'a karşı verdiği mücadeleyle terörizm sorununu çözmüş olmuyor ABD, sadece terörün taşıyıcılığını birinden alıp başkasına vermiş oluyor. Bunu niçin yapıyor diye sormak lazım? Böyle yapmakla hangi sorunu çözmüş oluyor? Suriye'de her gün akan çoluk çocuk, sivil insanın kanının akmasını önlemiş mi oluyor? Hayır. Terörün kökünü mü kurutmuş oluyor? Hayır. DEAŞ'a öldürücü bir darbe vurabilmiş mi oluyor? Ona da hayır.
Türkiye'nin Rusya'yla bölge ülkeleriyle, Suriye ve Irak'la bütün ilişkileri huzura, ticarete, barışa yatırım yapmak üzere ayarlanmış durumda. O yüzden bu ülkelerin bütünlüğünü önemsiyor. Suriye'nin toprak bütünlüğü, Irak'ın toprak bütünlüğü Türkiye'nin bu ülkelerle ilgili en büyük hassasiyeti. PYD'ye Amerikan desteğine karşı çıkmak Kürtlere karşı olmak değil, böyle bir yatırımın Suriye halkının kardeşliğine, beraberliğine, bütünlüğüne onarılması imkansız bir yara açacağından hareket ediyor. PYD'nin DEAŞ'a karşı bu şekilde desteklenmesi Suriye halkının bir arada yaşamasının koşullarını tamamen yok eden bir adımdır.
Suriye'de bir terör koridoruna karşı olmak Kürtlere karşı olmak değil, sadece terörle ilişkisi kesinleşmiş bir örgütün tehlikeli derecede güçlendirilmesine karşı olmaktır. Bugün ne DEAŞ fiilen ABD'yi tehdit etmektedir ne de PYD'nin güçlenmesinden mütevellit muhtemel tehditler ABD'ye uzanır. Oysa ABD'yi tehdit etmeyen bütün bu yapılar Türkiye'yi birinci derecede tehdit etmektedir. ABD'nin hem bölgede hem de NATO dolayısıyla kendi müttefiki olan Türkiye'yi birinci derecede tehdit eden bir terör örgütüne bu desteği vermesi onun bütün inandırıcılığını, güvenilirliğini tamamen yitirmektedir. Bu saatten sonra ABD hiç kimseyi gerçekten teröre karşı olduğuna, gerçekten demokrasiden ve insan haklarından yana olduğuna inandıramaz.
Esasen Suriye'de felaketten başka bir sonuç doğurmayacağı gün gibi açık olan bu hamleyle ABD fiilen Türkiye'ye karşı savaşmış gibi görünmektedir. Türkiye'ye Suriye üzerinden böyle açık bir saldırıda bulununca, bu saldırının sonuçları bütün İslam dünyasını hedef almış olur ve kısa süre içinde bütün İslam dünyasında ABD saldırganlığı ve husumetine dair ağır bir algının oluşması kaçınılmaz olur.
ABD'nin Ortadoğu'da böylesi bir maceraya girmesi ise hiç kuşkusuz her bakımdan çok farklı sonuçlara yol açacaktır. Bu sonuçların herkes için ama herkesten önce ABD için ağır maliyetler içeriyor olduğunda hiç kuşku yok. ABD'de adeta “Tanrıyı kıyameti koparmaya zorlayan” lobiler kontrolü ele geçirmiş durumda. Bu kıyametin ABD için bir sorunsuz bir dünya egemenliği getireceğini sanıyorlar, ama fena halde yanılıyorlar.
Allah sonumuzu hayr etsin.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.06.2020
6.01.2019
16.10.2019
14.10.2019
9.09.2019
8.07.2019
8.07.2019
22.04.2019
1.02.2019
25.02.2019