Yavuz BAYDAR
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Trabzon/Rize gezisi ardından patlak veren fotoğraf tartışması zaten karmakarışık olan siyaset tablosunu daha da içinden çıkılmaz hale getirdi.
Yabancı düşmanlığı üzerinden açık kulvar bulan bir aşırı sağ parti liderinin İçişleri Bakanı ile mafya formatlarını anımsatan düellosu, öte yandan iktidar-muhalefet kesimlerinin hemen hemen ortak bir dille kışkırtmalara kapılarak yeni 6-7 Eylül’lerin habercilerine dönüşmesi de mevcut durumu daha da endişe verici bir hale getiriyor.
Artık kaşarlanmış Türkiye gözlemcilerine göre bu çalkalanmada bir tuhaflık yok: Siyasi aktörler ve bazı toplumsal kesimler dar dünyaları içinde ilkel reflekslerinin güdümünde sanki herşeyi bir “kusursuz fırtına”yı hazırlamak ve hızlandırmak için elbirliğiyle kullanıyorlar.
Onlar için durum aşikar ama, mevcut bataklıktan çıkmak için umutlanmak isteyen, umut ışığı arayan, katmerli krizden bizar olmuş makul toplum kesimleri için İmamoğlu olayı bir şok ve geleceğe dair derin hayalkırıklığını ifade ediyor olabilir. “Bir bu eksikti” dedirten, esasen, kendisi sorunlu olan fotoğraf karesi de değil: Endişeleri patlatan, İmamoğlu’nun kendisine yönelik soru ve eleştirilere verdiği, pek çok çevrenin “lumpen siyaset” olarak gördüğü dil ve meydan okuyucu tavır.
Hayalkırıklığı konusunda şüphe yok. Nesrin Nas’ın bugün izleyeceğiniz Ahval mülakatında vurguladığı gibi, muhalefet seçmeni, AKP-MHP seçmeninden farklı. Farkı, sorgular ve ikna edilmeyi bekler olmasında. Oysa İmamoğlu olayı tersini gösterdi onlara: Tevazu ile açıklama ve özür yerine, bu sorgulayıcı seçmene “sözde özür” dilendi ve “akıllı olun” teklifi ile yetinildi.
Bu olayda farklı katmanlarda ortaya çıkan sorular var.
Öncelikle, İmamoğlu gezisi özelinde merak edilenler havada asılı. Bu geziyi yapmak için İmamoğlu CHP yönetiminden izin aldı mı? Aldı ise, gezinin bu noktada kilitlenmesi konusunda CHP ne diyor? İkincisi, bu gezinin finansmanı nereden sağlandı? Geziye davet edilen haberci ve köşe yazarlarının masraflarını kim karşıladı?
Fotoğraf karesinde yer alan “tanınmış” köşe yazarlarının bu olayla ilgili pek bir rahatsızlık duymadıkları da anlaşılıyor. Hatta, bunu “self servis” için yeni bir fırsat olarak görenler de var. Bu da normal: Medyanın içinde ayrıcalık kazanmış bazı köşe sahipleri, haber öznesine dönüşmekten özel bir haz alıyor, aslında izlenmesi gereken haberlerin önüne geçerek, halkın haberdar edilme hakkını da açıkça çiğniyor, engelliyor, insanları kendileriyle meşgul ediyorlar.
İmamoğlu olayı onları haber öznesinde dönüştürdü ve bazıları bundan hiç mi hiç rahatsız değil. Ama seçmen ve kafası çalışan sıradan insanlar, tepkiler de gösteriyor ki, bundan rahatsız. Ve çürümüşlüğe ait bu demode davranış kalıplarında ısrar edildiği sürece bu rahatsızlık daha da artacak.
“Canım bu böyle geldi böyle gider, burası Türkiye” denirse, zaten yapılacak bir şey yok. Çekelim ipini gitsin diye bir cevap yeterli olur. Ama durum hiç öyle değil. Ülke bir “kusursuz fırtına”nın eşiğinde ve toplum için bu katmerli kriz bir hayat memat meselesine dönüşmüş durumda. Eski kalıplarla, çürümüş zihniyetle, ezber davranışlarla düze çıkılmasının imkansız göründüğü bir dönem bu.
Tam bu noktada, İmamoğlu olayının Millet İttifakı açısından, daha genel olarak da muhalefet açısından ortaya attığı sorulara geliyoruz. Bu olay, “altılı masa”nın cumhurbaşkanı aday belirleme konusunda - pek çok eleştirel çevrenin mükerrer ve haklı uyarılarına yol açan - “ağır olalım da molla desinler” yavaşlığının ortasına gülle gibi düştü. Ve şu soru en azından benim gözümde şekillenmeye başladı: “Altılı masa” acaba bir ortak cumhurbaşkanı adayı çıkarabileck mi?
“Ne ilgisi var?” denebilir. Ama şu net: Bugünkü yazısında Ankara Temsilcimiz Zülfikar Doğan’ın altını çizdiği gibi, CHP yönetiminin, özellikle de Kılıçdaroğlu’nun İmamoğlu’yu kontrol edemediği, koordinasyon sağlayamadığı ortaya çıktı. Bu da masadaki ana bileşen olan CHP’nin diğer bileşenler arasındaki yerine şüphe düşüren bir durum. “Altılı Masa”da, liderler dışında meydanlara çıkarak aday adaylığı sinyali vermeye kalkan belediye başkanları veya partililer yok. Oysa İmamoğlu’nunki, içten içe başıboşluk ve hizipçilikten malul CHP’de, açık ve muhalefet seçmeni açısından tahripkar bir disiplinsizlik olayı.
Denilebilir ki, “altılı masa”da ortak adaylık meselesi sürüncemede kaldıkça, bu tür kopuşların devamı da gelecek. Başka deyişle, İmamoğlu, çevresine kümelenmiş kesimlerin de teşvikiyle, bu boşluğu değerlendirmeye kalktı, ama eli ayağına dolaştı.
Bu açmazdan makul bir manevrayla çıkar mı, çıkabilir mi, kestirmek zor. Ama, eğer adaylık yarışına girmekte ısrarlı olacaksa en makul olanı, partisinden çekilmesi ve bağımsız olarak adaylığını şimdiden ilan etmesi.
İmamoğlu olayının geldiği nokta, “altılı masa” için hem bir uyarı sinyali hem de gaza basmak için bir fırsat. Erdoğan kendi açısından ustaca hamlelerle hem sadık seçmenini konsolide etmekte kararlı, hem de kararsızlığa savrulan seçmenine yeniden yakınlaşıyor.
Muhalefet ise, reel siyaset kriterlerine göre bir aday profilinin taslak eşkal resmini dahi üretebilmiş değil.
Oysa profilin ne olması gerektiği, ülkenin derin sistem ve zihniyet krizine bakılınca, gayet net: Türkiye’yi sürüklendiği bataktan çıkaracak adayın düz bir siyasetçi veya halk yerine devlete yüzünü dönmüş bir bürokrat değil, hukuk ve/veya ekonomiye hakim, şark usulü baskı ve entrikalara karşı cesaretle duracak, bunun için de halkı-seçmeni yanına çekecek bir kişi olması gerekiyor. Bu kişinin seçmene (elbette Kürtler de dahil) “beni de görür ve kollar” dedirtecek bir imaja sahip olması gerekiyor.
Ama anlaşılan henüz o noktada değiliz.
O yüzden, İmamoğlu olayı bir son da olmayabilir.
Yazarlar
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYastık altında 705 milyar dolar 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİIŞİD tehdidi SDG'yi kıymete bindirir mi? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÇözüm Süreci milletin hakemliğinde yürür mü? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciGelir bozukluğunda görülmeyen iki ayrıntı 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanDindar nesil hikayemiz ya da sosyolojinin yeni haritaları 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAUmut Hakkı’nı Savunmak, Barışı Savunmaktır... 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURBizi esas ilgilendiren çarpık ilişkiler… 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKİsrail ve Kürtler: Mümkün mü? 24.12.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.01.2022
10.11.2021
2.08.2021
13.07.2021
6.05.2021
28.04.2021
24.01.2021
20.01.2021
5.01.2021
25.12.2020