Yıldız Ramazanoğlu
Kadına yönelik şiddeti normalleştirmeye çalışanların aksine, bu kötülüğün geriletilmesi için emek verenler arasında akıl ve vicdan sahibi erkeklerin de olması umut verici. Kadını mülk olarak edinilmiş addeden, müstakil varlığını hiçe sayan, kadın için neyin doğru neyin yanlış olduğunu söyleme yetkisini kendinden menkul elinde bulunduran zihniyetin sürdürülmesi artık mümkün görünmüyor.
Aile içinde herkesi hedef alabilen, çocukların da anne baba, büyük kardeş hatta akrabalardan nasibini alabildiği şiddet, kuşaktan kuşağa aktarılan ve öğrenilen bir iletişim biçimi. Ev içinde yaşananları şiddet olarak görmeyen, hatta hayatın ve ailenin bekası için gerekli bir işleyiş olarak olumlayan kişiler öyle çok ki. Kadınların eğitim düzeyinin yükselmesinden, yeni zamanlarda genç adamların daha makul ve eşitlikçi bir profile bürünmesinden endişelenip teyakkuza geçmiş gruplar oluştu. Eşlerin yaşamı merhamete, diğergamlığa dayalı bir dostluk ve eşitlik içinde paylaşmasından, eski ezberlerin ve tek yönlü hizmet konforunun bozulmasından bu kadar kaygıya kapılmak hangi inanç ve adalet ilkesiyle bağdaşıyor? Bu yeni ilişki biçimi bir olgunlaşma ve tekâmül olarak değil, erkeğin iktidar kaybı ve ailevi tekinsizlik olarak görülüyor.
Arendt’in dediği gibi; ben esasında senin olduğun gibi özün gibi olmanı istiyorum derken bir özgürlük alanı açılmış gibi görünse de, tanımlama hegemonyası çok açık. “Öz”den kasıt bilinen meşru bir özün ifadesi çünkü. Ötekinin özünü bile kendi iradesine ve tanımlamasına tâbi kılan bir hükmetme saplantısına işaret ediliyor. İlişkideki asimetriye, hiyerarşik ilişki biçimine dikkat çekiliyor. Neden boşanmak isteyen kadın öldürülüyor, gücü elinde bulunduran eş, tam da iktidardan yoksun olduğu noktada şiddete başvuruyor da ondan. Neden kalp ve ruh gücünü, kuşatıcılığını, sevgisini ortaya koyup ikna edemiyor, çünkü toplumsal çaresizlik örüntüleri içindeki kadını zorbalıkla elde tutmak, öğrenilen aktarılan iyi bilinen bir iletişim biçimi.
Toplumsal Cinsiyet insanın kadın ya da erkek bedeniyle yaratılması, belli bir cinsiyetle doğmuş olması gerçeğinin inkârı değildir. Böyle olması mümkün de değildir. Toplumsal cinsiyet tanımlanmış kadın ve erkek kimliğinin kazanılmasında kültürün ve toplumsal alışkanlıkların etkisine işaret eder. Erkekler ağlamaz, erkek dediğin gezer tozar sonra evlenir gibi düşünceler de erkeğe toplum içinde cinsiyete dayalı olarak verilen rollere işaret eder. Fakat İstanbul Sözleşmesi’ne karşı çıkanlar her iki cinse de dayatılan daraltıcı tanımlara işaret eden bir kavramdan bile cinsiyetin ortadan kaldırılacağı suçlamasına vardılar. Argetus’un yaptığı “İstanbul sözleşmesinin bilinirliği ve toplumun sözleşmeye dair yaklaşımları” araştırması 2020’de yayınlandı. Sözleşmeyi hiç duymadım diyenler %55.2, duydum ama incelemedim diyenler %16.3, inceledim diyenler sadece %5.1 iken nasıl oluyor da bilinmeyen, okunmayan bir sözleşmeye bu kadar karşı çıkıldı.
“Sözleşme kadın ve erkek eşitliğini sağlıyor, aile yapısını tehdit ediyor, şiddeti teşvik ediyor, boşanmayı teşvik ediyor, eşcinselliği yaygınlaştırıyor, kadına yönelik şiddeti önlüyor” gibi sorulara da insanların yüzde elliden fazlası bir fikrim yok derken, % 13-20 arası katılıyorum demiş.
Yapılan araştırmalar farklı sebeplere dayanan şiddetin, en fazla toplumdaki çarpık kadın algısından kaynaklandığını ortaya koyuyor. Kadını nasıl isterse öyle tasarrufta bulunacağı mülkü olarak gören, rol dağıtan, akıl baliğ değilmişçesine sürekli ne yapması gerektiğini dikte etmeyi hak gören erkek zihninin dönüşmesi lazım.
Peygamberimizin erkekleri kadınlara iyi davranmaları ve ailedeki yükümlülükleri konusunda kat’i biçimde uyarması, şiddete hayatının hiçbir döneminde yer vermemesi, kadın ve erkeği eşit derecede muhatap alması gibi emir ve uygulamaları, kadınlarla saygın bireyler olarak biatlaşması, insanlık tarihi adına atılmış en büyük adımlardan biri. Fakat ne yazık ki günümüz Müslüman toplumları, kadın konusunda genel olarak İslam’ın gösterdiği ufuktan yoksun.
Sözleşmenin feshi varlıkları tehdit altındaki kadınlar ve akibetlerini bilemediğimiz annesiz kalan çocuklar için daha büyük güvenceye, daha ileri bir hamleye yol açmayacaksa, telafisi imkânsız acıların faillerine cesaret veren bir vazgeçiş olarak tarihe yazılacaktır.
Yazarlar
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİIŞİD tehdidi SDG'yi kıymete bindirir mi? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÇözüm Süreci milletin hakemliğinde yürür mü? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYastık altında 705 milyar dolar 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciGelir bozukluğunda görülmeyen iki ayrıntı 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanDindar nesil hikayemiz ya da sosyolojinin yeni haritaları 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAUmut Hakkı’nı Savunmak, Barışı Savunmaktır... 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURBizi esas ilgilendiren çarpık ilişkiler… 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKİsrail ve Kürtler: Mümkün mü? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünHelsinki Nihai Senedi 50 yaşında… 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları

























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
30.12.2020
23.12.2020
16.12.2020
9.02.2020
25.11.2020
11.11.2020
4.01.2020
28.10.2020
14.10.2020
30.09.2020