Yıldız Ramazanoğlu
Uluslararası Kahramanmaraş Şiir ve Edebiyat Günlerine katılmak için gittiğim Maraş’tan dönerken yollarda şair İnci Okumuş’un hediye ettiği ve yazarlarından biri olduğu “O Kuşu Ben Gördüm” kitabını okudum. Kitabın adı bir cezaevi avlusundaki küçücük gökyüzü parçasından ve geçen bir kuşu ilk kimin gördüğü üzerine mahkumlar arasında yapılan tatlı bir tartışmadan geliyor.
Suç kavramı üzerine düşünmeye başladıktan sonra gidilecek yollar nasıl da çatallanıyor. Her suçun ardından insanların malı canı zarar görmekte, kalpler dağlanmakta, mahkeme süreçlerinde sayısız insan devreye girerek harekete geçmekte. Suçun tanımlanması, savcının iddiası, savunmanın mütalası, suçlunun cezalandırılması için kurumların mekanların oluşturulması, her suçun ardından dünyanın daha tekinsiz ve güvensiz bir hale bürünmesi.
Sütçü İmam Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Nail Yıldırım, Cumhuriyet Savcısı Bülent Delibalta, yazar İnci Okumuş ve öğretim üyesi Veda Yar Yıldırım’ın yaptığı çalışmanın sonuçları ufuk açıcı. Kahramanmaraş E tipi cezaevinde 346 mahkûmla yüz yüze görüşülerek yapılan derinlemesine çalışmaya katılanlar içtenlikle konuşmuş. İnsanda suç geni olmadığına göre suçun oluştuğu sürece katılan başka faktörlere de eğilme zorunluluğu var. Çevresel etkiler, aile yapısı, eğitim süreçleri elbette suç bileşkesinin can yakan bileşenleri. İnsan öldürürken, tecavüz ederken, başkasının malını gasp ederken kötü bir şey yaptığını elbette bilir. Peki suç diğerlerinden öğrenilip taklit edilen bir eylem mi, kapitalist ekonomik şartlar mı insanları sosyal adaletsizliğe, oradan da suça götürmekte. Suçu en iyi “alt kültür teorisi” mi açıklar. Yoksa çözümlemede çevre ve sosyal değişme koşullarını dikkate alan “sosyal ekoloji”yi mi öncelemek lazım. Suçu tetikleyen birey üzerindeki toplumsal kontrolün azalması, toplumsal değerlerin çökmesi mi. Victor Hugo’nun dediği gibi açılan her okul bir hapishaneyi kapatır mı. Bu elbette okulun işleyişi ve öğretmenlerle çocuklar-gençler arasında kurulan bire bir ilişkilerin mahiyetiyle ilgili. Kitapta ölçülebilir demografik verilerle suç arasındaki ilişki çok net biçimde gözler önüne seriliyor. Anne babanın ve gençlerin eğitim düzeyi ve ekonomik koşular yükseldikçe suç oranı büyük oranda düşmektedir. Mesela kan davası yüzünden işlenen cinayetlerde suçluların yüzde 84’ü ilkokul mezunu. Öte yandan Nail Yıldırım’ın üniversitedeki öğrencilerine anlattığı bir hikayede, eşinin kendisini aldattığını öğrenen kocanın karısını öldürmesini, erkek öğrencilerin yarısı makul bulurken kız öğrencilerden bazıları da bu görüşü desteklemiş. Bu duruma şaşıran hocamız, haliyle daha katedilecek çok mesafemiz olduğunu yazıyor.
Kitabın alt başlığının “Cezaevinden Eğitimcilere Mesajlar” olması ise çıkan sonuçlarla son derece uyumlu. Verilere göre suçun oluşumunda eğitimcilerin rolü neredeyse aile kadar önemli. Araştırmanın önerdiği “Yalnızca Suçlu mu Suçlu?” yaklaşımı önem kazanıyor. Türkiye”nin dört bir yanında fedakarca hizmet ve ilham veren binlerce öğretmenimizi tenzih ederek mahkumların karşılaştığı öğretmen profiline bir göz atmak lazım. Bu araştırmaya göre “öğretmen” alt temasını görmezden gelmek mümkün değil çünkü.
Bir mahkumu çocukken öğretmenleri çağırıp, sen çok yaramazsın okula gelme, biz senin diplomanı vereceğiz demişler, bir daha okula gitmemiş. Okulda dayak küfür ve topluluk içinde küçük düşürücü hareketlerden söz edenler öyle çok ki. Annesinin hademelik yaptığı okulda herkesin ve annesinin gözü önünde yediği dayakları unutamayan bir adam. Sürekli adam olmayacağı insan bile olmadığı söylenen çocuklar. 346 mahkumun yüzde 63’ünün öğretmeni hakkında olumsuz görüş bildirmesi. Bu tespitlerin öğretmenlerimizin genelini bağlamadığını, sadece suç işleyenler arasındaki çalışmanın verileri olduğunu unutmayalım. Çok küçük yaşlardan itibaren yatılı okuyan ve aylarca ailesini göremeyenler, hem aile hem de okulda sürekli akran yönetici ve öğretmen şiddetine uğrayanlar. En sıradan insani ihtiyaçların bile sağlanamadığı yoksulluk. Keşke yazmaları teşvik edilse ve onları daha çok dinleyip anlayabilsek.
“Hep arkeolog olmak istedim ama tarihe olan hayranlığım, tarih öğretmenimin beni yumruklamasıyla son buldu.”
“Sınavlarda neden dört yanlış bir doğruyu götürüyor. Oysa dört doğrusu olana bir doğru eklenmeli.”
Neden okulu bitirince bir zanaat sahibi olamıyorum. Saz çalmayı bile cezaevinde öğrendim.”
Öğretmenler çocuklarla daha çok ilgilense. Sürekli yüzünüz tahtaya, sırtınız öğrenciye dönük ne öğretebilirsiniz.”
“Üniversite sınavından bir gün önce eve sarhoş gelen babamın bir bahaneyle yüzüme değil hayatıma attığı tokatları unutmuyorum. O gün insanlığa olan kızgınlığım kat be kat arttı.”
“Bir kız isterken ya da kız verirken nasıl kızın ve damat adayının ailesini çevresini soruşturuyorsanız, bir ceza verirken de bizim çevremizi araştırırsanız daha adil karar verirsiniz.”
“Beni yıllarca cezaevinde yatmış bir babanın uyuşturucu satan oğlu olarak yargılıyorsunuz. Peki pastadan en büyük payı alan uyuşturucu baronları neden kral gibi yaşıyor. Bu baronların çocukları eminim iyi eğitim almışlardır. Doktor öğretmen, belki savcı hakim olmuşlardır ne dersiniz.”
Öğretmenler iyi insan yetiştirmede ön plana çıksa da iş ailede başlayıp bitiyor son tahlilde. İnsanlar çocuk sahibi olmanın sorumluluğunu taşımak istemiyor ve evde birkaç çocuğa emek veremeyenler bütün sorumluluğu okula yükleyip kurtulma peşinde. Kur’an kursları da oradakilerin insafına kısıtlı dağarcığına teslim edilmiş, bir daha dönüp bakılmayan çocuklarla dolup taşmakta. Mahkumların en çok altını çizdikleri kavram sevgisizlik. Ailede ve okulda göremedikleri ilgi alaka ve sevgi. Bir de bir anlık öfkeden söz ediyorlar ki, bu da öfke kontrolünün ancak ailede ve yaşam içinde öğrenilebildiği gerçeğine götürüyor bizi. Okul ve aile; bazen birinin yıktığını öteki onarabilmekte. İnsanı birlikte yükselttiklerinde oluşacak şefkati, irfani sinerjiyi düşünebilsek.
Nail hocaya göre suç bir süreçtir. Mahkumiyet bu sürecin sonucu. Sadece sonucu cezalandırarak bu işin çözülemeyeceği aşikar. Ülkemizde tutuklu ve hükümlülerin sayısı hızla artarken, çok önemli veriler sunan bu çalışma gerçekten etkileyici. Suçluyu aklayan değil ama anlamaya çalışan, suçu ilerlediği süreçlerde durduracak olan yaklaşımlar yolumuzu açacak.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları



























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
30.12.2020
23.12.2020
16.12.2020
9.02.2020
25.11.2020
11.11.2020
4.01.2020
28.10.2020
14.10.2020
30.09.2020