Yusuf Ziya DÖGER
İnsanlık tarihi; bireyin dinsel ve felsefi anlayışlarla kendisini, toplumu ve evreni anlama çabasına dayalı düşünsel üretimin toplamı olarak ifade edilebilir. Her anlayışın bunlara yönelik farklı okuma biçimlerine dayanan kavrayışlar üreterek bu kavrayış biçimlerine uygun toplum tasavvuru oluşturmaya çalıştığına şahitlik etmekteyiz.
Toplum tasavvurlarının temelde sosyal yaşama biçim verme üzerine bina edilmeye çalışıldığı ise her insan tarafından kolaylık anlaşılabilir. Ancak şunu dikkatten kaçırmamak gerekir. İster dinsel ister felsefi olsun tüm anlayışların temel dayanakları göz önüne alındığında aynı noktaya vurgu yapan benzerlikler sergilediklerini görmekteyiz.
Bu benzerliğin temeline yönelmek belki de insanlar arasındaki farklı algılama ve anlamanın nedenlerini belirlememize yardımcı olur. Dünyanın en ilkel dinsel anlayışlarından tutun en gelişmiş semavi din anlayışlarının tümünde ortak bu nokta ile karşı karşıya kalmaktayız. Yüce varlık ve Mutlak güç olgusu biçiminde ortaya çıkan bu benzeşme bir anlamda bizi insanlığa ait düşünce tarihinin başlangıcında ki beslenme kaynağının da aynılığına götürmektedir.
Yine insanlık düşüncesinin felsefi üretimlerinde ister idealist olsun ister materyalist veya hermeneutik olsun mutlak güç ve yüce varlık anlayışına dayalı tasavvur ile karşılaşmaktayız. Bu durum doğal olarak insanlık düşüncenin ilk kıvılcımlarını oluşturan nüvenin ortaklığını ortaya koymaktadır. Bu ortak noktayı es geçen her anlayışın da insanlık için problemler oluşturacağını unutmamak gerekir.
O halde; dinsel veya felsefi olsun her anlayışın temelde aynı beslenme kaynağından fışkırdığını ileri sürmek mümkün iken ortalıktaki kargaşayı nasıl açıklayabiliriz sorusu hala orta yerde durmaktadır.
İşte bunu anlamak için biraz zihinsel egzersize ihtiyaç duyduğumuz kanaatindeyim. Bu nedenle önce dinsel anlamda ötekileştirmenin dayanağına bakma zorunluluğu var. Dinlerin hepsinde karşımıza çıkan en önemli veri Yüce varlık veya Mutlak gücün farklı anlayış ve kavrayışlara engel oluşturmadığını aksine kendisine ortaklık (şerik) arama anlayışlarını ötekileştirdiğine tanıklık etmekteyiz.
Öyleyse insanları kategorik kalıplara sokma düşünsel ve dinsel anlayış çerçevesinde değil, doğrudan doğruya mutlak güce karşı hadsizlik üzerinden oluşmaktadır. Ki insanların büyük kısmı bu hadsizliği görme yerine bireysel veya toplumsal kavrayıştan kaynaklanan farklılığı görmeyi yeğleyerek kendi anlayışlarına karşı öteki yaratmaktadırlar.
Karşıtlık üzerinden kendisini konumlandıran her türlü düşünce ve anlayış doğal olarak kendisine yönelik sosyal yaşamda düşman algısı yaratarak var olmaya çalışır. Doğrusu insanların bu şekilde var ettiği inançsal veya düşünsel ötekine ihtiyacı var. Bunun üzerinden egemenlik kurma derdine düşerek sosyal yaşamda tekçi/monist anlayışın gelişmesine yol açar.
Bu çerçevede şekillendirilen sosyal yaşam için de tekçiliğin yılmaz savunucularına ihtiyaç hâsıl olur. Dinsel veya düşünsel anlayışların bekçiliğine ve yol göstericiliğe soyunan bu monist bakış sonuçta yüce varlık adına insanları kategorilere ayırır. Aslında temel amacın kendi egemenliklerine kılıf arama derdi olduğunu da görmek gerekir. Bunu görmeden ortaya çıkan toplumsal sorunları çözme imkânı da yoktur.
Bu tekçi anlayış ister beşeri mantıktan beslensin, ister ilahi referanslara sahip olsun, sonuçta toplumsal yapı içerisinde insanları kategorize eden bir mantık üreterek kendisini ve karşıtlarını var etmektedir.İnsanlar arasındaki tüm sorunlar/çatışmalar doğal olarak bu karşıtlığın dayandığı fabrikasyon mantığının üretimleri arasındaki rekabete dayanmaktadır.
Bu mantık da, toplumsal yaşamdaki yerini sağlamlaştırmak için kutsallaştırılmış bedellere ihtiyaç duyar. Bu bedeli doğrudan doğruya toplumsal egemenlik kurma derdinde olanlar kendileri ödemek yerine kutsallaştırılmış bir kisve ile birilerine ödetirler. Böylece toplumsal zeminde mantıklarının dayanacağı kutsallığı sağlamış olurlar.
Dünyadaki düşünsel veya eylemsel rekabeti dikkate aldığımızda egemenlik derdiyle tutuşan her yapının buna ihtiyaç duyduğunu açıkça görmekteyiz. Öyleyse sorun şu; biz bu durumdan ne kadar arınık/beriyiz. Mesela sabah akşam kendi dinsel ve düşünsel anlayışını pekiştirmenin yolu olarak öteki dinsel ve düşünsel anlayışı kötülemekten başka hiçbir veri üretmeyip sadece karşıt konumlandırmaya dayalı olan anlayışları bu işte nasıl dışta bırakabiliriz? Dinleri bu kategorinin dışında tutmak mümkün müdür? Gibi sorularla karşı karşıyayız.
Sonuç:
Toplumsal yaşamda meydana gelen her felaketten sonra, her anlayış ve inanış doğal olarak ortaya çıkan somut durumdan sıyrılmak için kendisine ait gerçekliğin bu olmadığını ileri sürmektedir. Örneğin mensubu olduğumuz düşünsel veya dinsel bakışın aslında yaşananları tasvip etmediğini, dolayısıyla yaşananlarla yargılanmaması gerektiğini ortaya koymaya çalışırız. Öte yandan da aramızdaki ünsiyet bağı üzerinden de içten içe sevinmekten kendimizi alıkoyamayız.
Evet, bu durum bizim anlayış ve inanışımızın gerçek turnusol kâğıdını oluşturmaktadır. Her birimiz kendimizi bu teste tabi tutmadan gerçekliği ortaya koyma imkânına sahip olamayacağımızı bilmek zorundayız. İnsanların bir kısmı tarafından kutsal kabul edilen hiçbir öğe bir diğeri tarafından kendi kutsalına karşı daha değersiz addedilemez. Dolayısıyla da alay konusu yapılamaz ve aşağılanamaz.
Bu temel ilkeyi hedefleyen alan her anlayış ve inanış toplumsal yaşam açısından değerlidir. Bunun karşısında yer alan her anlayış ve inanış da iblisçiliktir/şeytanidir.
O halde Çözüm Nedir?
Kuran'ın insanı hikmet ve hakikat arayışına davet ettiği gerçekliğini kavramamız gerekiyor. Ki o hikmetin ve hakikatin farklı versiyonları olduğunu da unutmadan. Yüce Allah’ın muradının farklı anlaşılmalara sebep olabileceğinin farkında olarak, bizim dışımızdakilerin de bir anlamda bu murada yönelik kendi kavrayışlarını gerçekleştirdiklerini kabullenmek zorundayız. Yoksa ortaya çıkan her somut durum karşısında, hep gerçek İslam bu değil diyeceğiz.
Dolayısıyla Aziz Kuran hiçbir süretle insana monist bir yaklaşım sunmuyor. Monist yaklaşımı sunan ondan beslendiğini ileri süren insana ait mantıktır. Oysa Kuran insanı hakikat arayışına çıkmaya davet ediyor. Ki o hakikat tek olan değildir. Çeşitli boyut ve formlarda karşımıza çıkabilmektedir. Ve sizler bulduğunuz hakikatin hangisine sarılırsanız sarılın kurtuluşa erersiniz mantığını veriyor. Ama eğer bulduğunu iddia ettiğin hakikatin form ve boyutunu monist bir yaklaşımla dayatmaya kalkarsanız buna İblisçilik diyor. Çünkü İblis kendi bildiğinin mutlak ve tartışmasız olduğunu ileri süren anlayışın ilk temsilcisidir.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.05.2018
21.02.2018
13.10.2017
24.09.2017
27.03.2017
27.02.2017
16.02.2017
31.01.2017
28.01.2017
22.01.2017