Zülfü DİCLELİ
Solun kendisini nasıl yenileyebileceğini ya da yeni bir solun nasıl olması gerektiğini tartışıyoruz. Bu konuda görüşlerimi yazmaya devam edeceğim (bak. www.küyerel.com/Zülfü Dicleli). Ne var ki şirketlerin kaderi solun kaderinden çok da farklı değil. Bizim 1989 ve sonrasında yaşadıklarımızın bir benzerini onlar 2008 ve sonrasında yaşamaya başladılar.
21 yüzyılın bu ikinci onyılında, dünya çapında şu bağlantılı ama farklı üç sürecin iç içe geçerek derin bir kriz yarattığı bir eşikte bulunuyoruz: 1) Doğanın insan eliyle yıkımı insanlığı yıkıma uğratmanın eşiğine gelmiştir. Doğa insanlık için yaşam kaynağı olmaktan yıkım kaynağı olmaya dönüşüyor (bak. İklim Değişikliğin ilk sonuçları) 2) Mevcut haliyle kapitalizm gelişiminin sınırlarına dayanmıştır. Alışılmış iş yapma tarzı yaratmaktan çok sosyal, entelektüel, beşeri, doğal ve hatta finansal sermayenin yıkımına yol açmaktadır (bak. 2008+ Krizinin devam eden sonuçları) 3) Geleneksel komuta ve kontrole dayalı merkeziyetçi, hiyerarşik yönetim tarzı bilgi ekonomisinde çok yönlü performansın ve yaratıcılığın örgütleyicisi olmaktan çıkmış engelleyicisi haline gelmiştir (bak. bilgi işçilerinin artmayan verimliliği).
O nedenle her türlü kuruluş için çok boyutlu bir yenilenme olmazsa olmaz önkoşul haline gelmiş bulunuyor.
Ben, solun yenilenmesiyle şirketlerin yenilenmesinin aynı sürecin iki farklı veçhesi olacağını ve alışılmış iş yaklaşımını terk edip toplumsal faydaya odaklanmış yeni tür şirketler ya da iş kuruluşlarıyla yeni solun daha iyi bir dünyayı ancak birlikte yaratabileceklerini düşünüyorum. Her iki sürecin de bizleri ilgilendirmesi gerektiği görüşündeyim.
İş kuruluşlarının geçirmesi gereken dönüşümle ilgili düşüncelerimi özetleyen aşağıdaki yazıyı bundan 15 yıl önce kaleme almıştım ve bu makale TÜSİAD’ın Görüş dergisinin Mart 1997 sayısında yayınlanmıştı. O tarihte olumlu olumsuz hiçbir tepki almayan bu yazıdaki fikirlerin zamanının asıl şimdi gelmekte olduğu inancıyla, yazıyı biraz kısaltılmış olarak sizlerin dikkatine sunuyorum.
ŞİRKETLERİN TOPLUMSAL KALİTESİ
Gerek dünyada gerekse ülkemizde çok uzun yıllardır ayakta kalabilmiş, başarılı olmuş ve bugün geleceğe bir ölçüde güvenle bakabilen şirketler bunu nasıl yapabilmişlerdir? Bunlar ekonomik akıl bakımından güçlü şirketler midir? Piyasa ekonomisinin kural ve koşullarını, gelişme dinamiklerini çok iyi anlayan şirketler midir? Kendilerini sürekli yenilemeyi bilen şirketler midir?
Evet, kuşkusuz öyledir. Verimlilikte, kârda, ekonomik performansta başarılı olmayan bir şirket nasıl ayakta kalabilir ki?
Peki ama, kalıcı bir ekonomik aklın kaynağı nerededir? Ekonomik akıl homo economicus'un aklı mıdır? İş hayatını bir seferlik bir kazanma-kaybetme olarak, sonlu bir oyun gibi görenler, ekonomik aklı finansal piyasaların anlık dalgalanmalarına, hissedar iştahının kabarmalarına uygun davranma becerisine indirgeyenler açısından bu sorunun yanıtı pekâlâ evet olabilir.
Ama iş hayatını sonsuza kadar sürecek bir oyun, bir adanmışlık, bir anlam olarak alanlar açısından ekonomik başarı salt ekonomik faaliyetin bir ürünü değil, her zaman en derin değerlerin ve yoğun bir çevre duyarlığın türevi olmuştur. Kalıcı şirketler hep maneviyatı güçlü şirketler olagelmiştir. Çevreleriyle sürekli ilişki ve diyalog içinde oldukları için değişim süreçlerini erken algılayıp uyum sağlayabilen, o nedenle iş işten geçtikten sonra yeniden yapılanma, yeniden düzenleme vb. gibi yangın söndürme yöntemlerine başvurmak zorunda kalmayan şirketlerdir bunlar. Bir kimlik sahibidirler, bir benlikleri vardır. Para kazandıkları için işlerini sevmezler, işlerini sevdikleri için para kazanırlar. Ve bu sevgi en geniş toplumsal bağlam içinde yeşerip filizlenen bir sevgidir.
Ekonomi Toplumun Dışında Ayrı Bir Ada Değildir
Başka türlü de olamazdı zaten. Çünkü ekonomi hiçbir zaman kendi başına ayrı bir âlem olmadı, her zaman kültür ve politika içine yerleşik, bütün toplumdan etkilenen ve bütün toplumu etkileyen bir insan faaliyeti alanı oldu ve hep öyle olacak. Gerçek hayatta ne kendi içine kapalı saf ekonomik sistemler, ne çevrelerinden yalıtılmış şirketler, ne de homo economicus'lar var. İnsan da bir bütün; aklı, duyguları ve maneviyatıyla bir bütün. Düşünce ve davranışları bunların tümünün karmaşık bir harmanı. Gerçek yaşamda Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisini her gün altüst ediyor. En çok ortak iyiye katılmak ve katkıda bulunmakta tatmin buluyor.
Diyebiliriz ki, kalıcı başarılar elde edebilen, kendilerini sürdürebilen, kurucu ve sahiplerinin yaşam sürelerinin ötesinde bile varlıklarını devam ettirebilen şirketler, işte insanın ve toplumların bu bütünselliğinin farkında olan ve buna uygun davranan şirketler olagelmiştir. Ekonomik akıllarının parlak olmasının nedeni, sadece ve sadece bütünsel akıllarının iyi olmasıdır. O nedenle, kalıcı şirketlerin başarı hanelerinde sadece ekonomik başarı değil, aynı zamanda toplumsal (toplumsal sözcüğü bütün makalede basitçe sosyal anlamında değil, İngilizcedeki societal ve Almancadaki gesellschaftlich anlamında kullanılmaktadır) katkılar da yazılıdır. Çalışanlarına ve ailelerine özen göstermek, halk eğitimine ve sağlığına katkıda bulunmak, sanat ve edebiyata destek olmak, çevreyi korumak, toplumsal hastalıkların iyileştirilmesine katkıda bulunmak... Bütün bunlar ve benzerleri bu tür şirketlerin olağan faaliyetleri arasında yer alır.
Şirket Aklını Yeniden Kurma İhtiyacı
Ne var ki, bütün bunlara rağmen, dünya gelişmesi şirketlerin bütünsel akıllarını yeniden kurmak sorunuyla karşı karşıya kalacağı yeni bir aşamaya adım atıyor.
Bu, toplumsal sorumluluğun bütün şirket süreçlerine daha en baştan dahil edilmesinin zorunlu olacağı bir aşama olacak gibi görünüyor. Nasıl ki, üretim hattının en sonunda yapılan kalite kontrolünden, kalite anlayışının bütünsel iş sürecinin her bir aşamasında içselleştirilmesine geçilmişse, Toplam Kalite Anlayışından söz ediliyorsa, toplumsal işlevlerin de aynı şekilde nihai kârın bir bölümünün ayrılacağı özel bir faaliyet olmaktan çıkıp, şirketin vizyon ve stratejilerinden çalışma ve davranış tarzlarına kadar her bir zerresinde içselleşmiş bir Bütünsel Toplumsal Kalite Felsefesine tabi hale gelmesi gerekecektir. Hatta toplumsal sorumluluk ekonomik kârın bir sonucu, bir türevi değil, başlangıç koşulu haline gelecektir. Toplumsal kalitesi olmayan şirketler kaliteli mal ve hizmetler üretmeyi kolay kolay başaramayacaklardır.
Niçin?
Çok çeşitli açılardan çok çeşitli nedenler sayılabilir.
Yeni Üretici
Gelecekte ekonomik başarı her şeyden önce yaratıcılığın, buluşçuluğun, yenilikçiliğin bir eseri olacaktır. En önemli zenginlik kaynağını iş sürecinin her aşamasında yaratıcı hayal gücü oluşturacaktır. Ve bu bireysel bir özelliktir. Global bilgi çağı tarihte ilk kez bireyin kendisini (bir devletin, bir sosyal topluluğun, bir ideoloji ya da siyasetin dolayımıyla değil) bizzat, doğrudan dönüştürdüğü ve geliştirdiği, farklılaştırdığı, dolayısıyla yaratıcı hale getirdiği bir çağ olacaktır. Yeni şirketin örgütlemesi gereken tek şey yaratıcı hayal gücüne sahip bireyler olacaktır; finans kaynakları, üretim fikirleri, stratejiler ve gerekli diğer her şey böylesi bireylerin—ve onlarla bağlı yeni seslerin, yeni diyalogların, yeni tutkuların, yeni perspektiflerin ve yeni deneyimlerin—oluşturduğu başlangıç çevre koşulları içinde kendiliğinden örgütlenecektir.
Yaratıcı hayal gücüne sahip birey, özgür bireydir; özgürce tercihler yapar ve zevk aldığı, içinden geldiği, işte bir anlam bulduğu için çalışır. Yaratıcılığı bir mülkiyet konusu olamaz, satın da alınamaz. Sayılarla, nicelik olarak ölçülemez de. Yaratıcılık motivasyonunu basit, sayısal, elle tutulabilir şeylerden (hard değerlerden) alamayacağı gibi, ödülünü de böyle şeylerde görmek istemez. Birey ötesi, soft değerler talep eder. Ama bir yere ait olma, bir şeye bağlanma arzusu her insan gibi yaratıcı insanın da doğal bir özelliğidir.
Birçok olgu bizi bekleyen çağın bir karmaşıklık ve kestirilemezlik, öngörülemezlik çağı olacağına işaret ediyor. Açıktır ki, karmaşık ve kestirilemez ortamlarda ancak kendilerini adamış kişilerden oluşan ekipler ve kuruluşlar var kalabilir.
Ama gene açıktır ki, yaratıcı bireylerin kendilerini aşan bir şekilde bir şirkete bağlanabilmesi, kendilerini onun amaçlarına adamaları, onun vizyonunu paylaşabilmeleri için, önce bu şirketin kendisinin aşkın bir şeylere bağlanmış, kendisini adamış olması gerekir. Kendimizi aşan bir şeyleri ise ancak toplumsal bir bağlamda bulabiliriz.
Yeni Müşteri
Müşteriler; onlar da artık giderek daha çok, şirketlerden salt bir mal, salt bir hizmet değil, bütünsel bir deneyim, bir yaşantı parçası talep etmeye başlıyorlar. Müşteri önümüzdeki onyıllarda, sahip olduğu nesnelerin sayısını artırmaya çalışan kişi olmaktan çıkıp yaşadığı deneyimlerin sayısını ve çeşitliliğini artırmak isteyen, değişmek, farklılaşmak isteyen, dolayısıyla kendisini dönüştürecek deneyimler satın almak isteyen kişi haline gelecektir. İmalat ve hizmet bütün dünyada daha da iç içe geçecektir. Nihai ürün olarak karşımıza çıkacak şey, niceliğinden çok niteliği, kalitesi, estetik etkisi önem taşıyan, bir hoşluk sunan, soft bir şey olacaktır. Ve asıl katma değeri sağlayan şey maddi imalat değil, bu duygusal ve manevi hoşluğu meydana getiren unsurlar olacaktır. Ekonomik amaçlara ancak böylesi estetik sahnelemeleri gerçekleştirebilenler ulaşacak gibi görünüyor.
Böyle şeyleri nasıl üretebilirsiniz? Şirketiniz duygusal, manevi yatırımlar yapmazsa böyle şeyleri üretebilir mi? Çalışanların zihin ve mantığı kadar duygusal zekâları, manevi akılları da kuvvetli değilse, insani ilişki becerileri gelişkin değilse, bilim, sanat, edebiyat ve felsefeyle yoğrulmuş bir birikimleri yoksa müşteriye güçlü duygular, kalıcı hazlar yaşatacak ürünler ortaya çıkarabilirler, böylesi hizmetler sunabilirler mi? Duygusal yatırım yapmadan müşterinin duygusal bağlılığını kazanabilir misiniz?
Öte yandan tıpkı üreticilerde olduğu gibi, yeni çağın müşterisinin değerleri de birey ötesi alanlara yöneliyor. Ekonomik olmayan nedenlerden de tercihler yapmaya başlıyor. Çevre kirliliği, türlerin soyunun tükenmesi, doğal dengenin tahrip olması, insanlara eziyet edilmesi, insan onurunun çiğnenmesi; insanoğlu şimdi bunların sorumlularına daha çok öfke duyuyor. Ufukta görünen insanın genetik kalıtımının manipülasyonu olasılığı daha şimdiden vicdan sahibi insanların yüreğini titretiyor. Şirketler bu gibi olgularla aralarına mesafe koymaya eskiye oranla daha çok özen gösteriyor, hatta çoğu durumda bu global sorunlara makul çözümler bulunmasına katkıda bulunmaya başlıyorlar.
Yeni Piyasa
Çok önemli bir sonuç da şu olacak gibi görünüyor: Piyasanın yanında giderek bir bütün olarak çevre yer almaya başlayacaktır. Çevrede kendine değer biçtiremeyen bir şirketin, bir ürünün piyasada kendisine değer biçtirmesi zorlaşacaktır. Üretici ve müşteriyle birlikte piyasa da değişecektir. Her üçünün de entelektüel ve manevi boyutları derinleşecektir. Ekonomik değer, toplumsal, kültürel değerle bütünleşecektir.
Kaldı ki, ekonomik faaliyet giderek bütün diğer yaşam alanlarıyla iç içe geçmektedir. Şirketlerin hissedarları, yönetimi, çalışanları, müşteri ve tedarikçileri arasındaki sınırlar silikleşmekte, karar alma bütün bunlar arasındaki diyalog ve işbirliğini kapsayan bütünsel bir süreç haline gelmektedir. Benzer gelişmelere şirketler ve bütün çevreleri arasında da tanık olunmaktadır. Artık tek tek firmalardan çok iş ekosistemlerinden, rekabetin vazgeçilmez tamamlayıcısı olarak işbirliğinden, birlikte evrimden söz edilmektedir.
Ekonomi ve iletişim artan ölçüde ancak globalleşen şebekelerin içinde işleyebilen süreçler haline geliyor. Daha çok bağlantılı hale geliyoruz. Bağlantılarımız daha dinamikleşiyor. Bunları canlı tutabilmek, kendimizi sürekli değişen bağlamlara uyarlayabilmek ancak bütün çevremizle yapıcı bir diyalog içinde olmakla mümkün.
Öte yandan akıl ile beden, zekâ ile duygu ve ruh, birey ile toplum, özel yaşamla kamusal yaşam, hatta kadın ile erkek arasındaki, şirket işlevleri arasındaki, bilimsel disiplinler arasındaki, doğa bilimleri ile sosyal bilimler ve insan bilimleri, sanat-edebiyat arasındaki ve çeşitli kültürler arasındaki sınırlar da—aradaki farklılıklar var olmaya devam etmekle birlikte—silikleşeceğe benziyor. Bütün bunlar arasında yeni harmanlar, yeni sentezler, bütünleştirmeler ihtiyacının kendini giderek daha çok dayatacağı bir dünya bekliyor bizleri.
Bu koşullarda şirket vizyonunun ekonomi-kültür-politika olarak bütünsel toplumsal yaşamın genel gidişine denk düşmesi, ancak kültür ile sürekli bir diyaloga açık olması ve dinamik bir karaktere sahip olmasıyla mümkün olabilecektir.
Ahlak ve Kültüre Olan İhtiyaç
Ahlak ve kültüre duyulan ihtiyacı daha da artıracak bir başka faktör daha var. Globalleşme ve bilgileşme süreçleri içinde ulus-devletlerin ekonomideki rolü azaldıkça şirketlerin hak ve özgürlükleri bütün dünyada artıyor ve daha da artacak. Öyle de olması gerekiyor. Ne var ki özgürlük sorumlulukla dengelenmezse sadece kaosa yol açar ve sonuçta kendi kendini yok eder. Bugün (yaratıcılığın ve gelişmenin önünü açan) piyasa ekonomisi ve (adaletin ve bireysel hak ve özgürlüklerin güvencesi olan) çoğulcu, katılımcı demokrasi ikilisinin mutlaka üçüncü bir etik-kültürel unsurla (ortak iyiye, değerlere, kolektif hak ve sorumluluklara, güvene temel olacak) bir ahlakla dengelenmesi gerektiği bütün dünyada daha açık görülüyor. Kuşkusuz şirketler devletleri ikame edecek değillerdir. Devletler, yeni biçimlerde de olsa, birçok sosyal görevi üstlenmeye devam edecektir. Ama 21. yüzyılın başlarında globalleşmenin insani bir işleyiş kazanması için şirketlerin de üstlenmesi gereken birçok görev olacaktır.
Birlikte Yaratma
Sonuç olarak, şirket faaliyeti, şirketlerin çevreleriyle birlikte yaratma süreci haline gelecektir. Şirketler yol aldıkça çevreleriyle birlikte kendilerini yaratacaklardır. Öyleyse, bunun gereklerine yanıt vermek salt bir hayırseverlik, diğerkâmlık ya da imaj oluşturma sorunu olmaktan çıkıp bir zorunluluk haline gelecektir.
Bütün bu sayılanlardan şirketlerin; hissedarları, çalışanları, dolaysız müşteri ve tedarikçilerinden başlamak üzere bütün çevreleriyle, içinde faaliyet gösterdikleri semt ya da kentin ve toplumun bütününden giderek taşı, toprağı, havası ve suyu, türleri ve online evrenine kadar bütün yerküreyle olan bağlantı ve ilişkilerinin, karşılıklı bağımlılıklarının olağanüstü arttığı ve daha da artacağı sonucu çıkıyor.
Nasıl modern yurttaşı sadece yurttaş hak ve özgürlüklerine sahip olmak değil, aynı zamanda kendisine, ailesine, yaşam ortamına karşı gönüllü bir sivil sorumluluk duymak ve bunların değişim ve dönüşümüne katkıda bulunmak belirliyorsa, modern şirketi de sadece ekonomik ve hukuki özgürlükleri değil, bütün çevresine karşı duyduğu ve gereklerini yerine getirdiği sorumluluk belirleyecektir.
Bütünsel Vizyon
Bütün bu nedenlerden şirketler bütünsel bir vizyona sahip olmak zorundadır. Her türlü faaliyetlerini düzenlemede, önceliklerini belirlemede, yapılarını oluşturma ve yürütmede, ilişki ve bağlantılarını kurmada, iş yapma tarzında, kadrolarını ve liderliğini seçme, uygulama ve geliştirmede temel aldıkları şirket vizyonları insan varoluşunun bütün yanlarına temas edebilen, en derin değerlerden beslenebilen, güçlü bir maneviyatı yansıtmalıdır. Ve böylesi bir maneviyat kaynağını ancak toplumsal bir bağlamda bulabilir.
Şirket vizyonu özünde şirketin daha geniş dünya içindeki kendisine ilişkin duygusudur.
Şirketinizin kimliğini teknikte, ürün ve yapılarda arayabilirsiniz. Temel değerleriniz kâr, verimlilik, başarı ve belki de mükemmellik (kâra hizmet edecek şekilde) olabilir. Müşteri bağlılığı ve gerekli olduğunda da müşteri "memnuniyeti" arayabilirsiniz. Dolayısıyla oynadığınız oyunu "sonlu" bir oyun, salt bir kazanma/kaybetme oyunu olarak alabilirsiniz.
Ya da odak noktanızı, enerjinizi vizyonun derin havuzundan ve daha kalıcı değerlerden alabilirsiniz. Kendinizi daha geniş bir geleneğin bir parçası olarak kabul edebilirsiniz. Gene kâra, başarıya, verimliliğe vb.'ne önem verirsiniz, ama bu kez bu değerler topluluğa hizmet etme, çevreye özen gösterme, insan mutluluğu konusunda kaygı duyma gibi daha derin manevi değerlerin yan ürünleri olarak gerçekleşirler. O zaman "sonsuz oyun" olarak adlandırılan şeyi oynarsınız; bu, oyunu sürdürme amacıyla oynanan bir oyundur. Sürdürülebilirlik, kendinizin ve içinde faaliyet gösterdiğiniz toplumun ve çevrenin sürdürülebilirliği konusunda kaygı duyarsınız. Herkesin kazanmasına katkıda bulunursunuz.
Bu farklı tercihler şirketinizin geniş ekonomideki ve global topluluk içindeki rolüne ilişkin değişik anlamlara ve işgörenleriniz arasında değişik kimlik ve amaç duygularına (ve dolayısıyla değişik bağlılık ve adanmışlık derecelerine) yol açar. Birinci tercihi yapanlar tıpkı oynadıkları oyun gibi sonlu olmaya mahkûm olacak gibi görünüyorlar; ikinci tercih ise pekâlâ kalıcılığın kapısını açabilir.
Şirket Beyni
Şirket beyni, tıpkı insan beyni gibi, ne kadar çok farklı deneyime maruz kalırsa, mevcut kültürle ne kadar çok karşılıklı etkileşim içinde olursa, o kadar çok gelişen bir sistemdir. Ayrıca yüksek teknoloji etkili olabilmek için yüksek temasa ihtiyaç duyar.
Öğrenme de bütünsel bir süreçtir. Doğa bilimleri, sosyal bilimler ve insan bilimleri ile güzel sanatlar, edebiyat ve müzik öğrenmenin farklı farklı dallarıdır. Tek yanlı, dar amaçlı bir öğrenim insan beynini köreltir. Öğrenmeye, şirket öğrenmesine de böylesi çok boyutlu, bütüncü bir yaklaşımı egemen kılmak giderek daha büyük bir ihtiyaç haline gelecektir. Onun için, şirketlerin bilim, kültür, sanat ve edebiyatı sadece desteklemekle yetinmemeleri, bunları strateji geliştirmeden, üretim ve pazarlamaya, müşteri hizmetlerine kadar bütün süreçlerine içselleştirmeleri gerekecektir. Şirket aklı, çoklu zekâya, çok kültürlülüğe ve çoğulculuğa dayalı bir akıl olmak zorundadır.
Bütünsel Toplumsal Kalite
Yaratıcı işler yapabilmek için, sizin için çalışan bireylere hayal güçlerini özgürce geliştirme, dönüşme ve farklılaşma olanakları sağlamalısınız. Şirketinizin aklını bütün zamanlar için yeni seslere, yeni diyaloglara, yeni tutkulara, yeni perspektiflere ve yeni deneyimlere açık tutabilmelisiniz. Çevrenizdeki toplum özgürlükçü, çoğulcu, katılımcı bir demokrasi yaşamıyorsa bunu nasıl yapabilirsiniz?
Yaratıcı işler yapabilmek için sadece teknolojiye, araştırma ve geliştirmeye, pazarlamaya ve reklama yatırım yapmakla yetinemezsiniz, aynı şekilde insanlara ve onların eğitimine, motivasyona ve imajınıza da yatırım yapmalısınız. Çevrenizdeki toplumun insan, eğitim, motivasyon ve ahlak temelleri pekişmiyorsa bu yatırımlarınızın sonucunu ne kadar alabilirsiniz?
Açıktır ki, çevrenizin sizinle birlikte yaratabilir hale gelmesine katkıda bulunmalısınız, yoksa uzun vadede siz de yaratamazsınız. Yatırım planlarınız ekonomik yatırımlar kadar toplumsal yatırımları da içermelidir.
Bu makalenin işlemeye çalıştığı temel tez şudur: Önümüzdeki onyıllarda şirketlerin kalıcı verimlilik, üstün ekonomik performans ve kâr sağlayabilmesinin temel önkoşulunu insanlara hizmet etme, doğal çevreye ve insan mutluluğuna sevgi ve kaygı duyma gibi manevi değerlere bağlılık oluşturacaktır. Şirketlerin müşterilerine sunacakları ve karşılığında gelir elde edecekleri kaliteli ürün ve hizmetler ile hoş deneyimler aslında onların kendi toplumsal kalitelerinin satış yapabilecek mallara dönüştürülmüş birer biçiminden başka bir şey olmayacaktır.
Şirketlerin toplumsal kalitesini ise; (1) bireylerine yaratıcı hayal güçlerini geliştirmede sağladıkları olanaklar, (2) öğrenmenin ve aklın bilim, sanat, kültür gibi değişik bileşenlerini düşünce ve faaliyetlerinde bütünleştirme dereceleri ve (3) bütün çevreleriyle birlikte yaratmanın gereklerine yaptıkları katkılar belirleyecektir. Şirket gelişmesinin temelinde bu üç doğrultudaki gelişme yatacaktır.
Toplumsal kaliteleri yüksek şirketler bütün bunlarla önümüzdeki yeni çağın muazzam bir veri, enformasyon ve bilgi bolluğu ortamında yıkıcı bir anlam ve bilgelik kıtlığı çekilen bir çağ değil, bütün insanlığın özlem duyduğu gerçek bir bilgelik çağı olmasına büyük katkılarda bulunmuş olacaklardır.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.12.2023
21.08.2020
5.06.2020
5.04.2020
21.01.2020
2.02.2019
21.11.2019
19.10.2019
13.10.2019
10.10.2019