Zülfü DİCLELİ
Korona salgınına karşı alınan önlemler bütün ülkelerde yavaş yavaş kaldırılıyor, ani bir frenlemeyle durdurulan ekonomiler yeniden harekete geçiyor. Politikacıların açıklamalarına, insanların yeniden sokakları doldurmasına bakınca pek değişen bir şey olmamış gibi görünüyor. Salgının ilk günlerinde çok duyduğumuz, “Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” öngörüleri sanki boşa çıkmış gibi.
Gene de her şeyin eskisi gibi devam etmesi o kadar kolay değil. Değil, çünkü kapitalizmin gidecek fazla yeri kalmadı. Globalleşme diyerek yerkürenin her noktasına yayıldı. Özelleştirme diyerek insan faaliyetinin tüm alanlarını kendi piyasa kurallarına tabi hale getirdi. Dijitalleşme diyerek doğal kaynaklardan ve insan emeğinden sonra onların davranış verilerini de metalaştırdı. Bütün bu alanları o kadar pervasızca istila etti ki canlısıyla cansızıyla— insanı, hayvanı, bitkisi, havası, suyu, toprağıyla— tüm varoluşu sürekli derinleşen bir krize soktu. Kapitalizm bugün hem insanların ve diğer canlıların hem de havanın, suyun ve toprağın kendilerini yeniden üretme süreçlerini bozuyor, yıkıma uğratıyor. İşsizlik, yoksulluk, açlık, hastalıklar ile iklim değişikliği, yerin altının ve üstününün kirlenmesi, denizlerin ve havanın zehirlenmesi, biyoçeşitliliğin hızla azalması el ele gidiyor.
Önceleri yeryüzü kapitalizm için bir ekosistem işlevi görürken her şey ağır aksak da olsa bir ölçüde yolunda gidebiliyordu, ama sonra neoliberal politikalar kapitalizmi canlısı cansızıyla tüm yeryüzü için bir ekosistem haline getirmeye cüret ettiğinde her şey alt üst oldu.
Korona salgınının asıl durdurduğu işte kapitalizmin bu ilerleyişi oldu. Salgın tarihin kırmızı çizgilerini belirginleştirdi. Covid-19 globalleşme adı altında kapitalizmin eşitsizliklerinin yayıldığı aynı yollardan her köşeye rahatlıkla yayılırken tedarik zincirlerini, meta ve para akışlarını bir anda battal ediverdi. Piyasa kurallarına tabi hale getirilen sağlık hizmetlerinin nasıl yetersiz kaldığını çok acı biçimlerde gözler önüne serdi. Kaldı ki Covid-19 kapitalizmin yaban yaşam alanlarını da istila etmesinin bir sonucu olarak, doğanın buna bir itirazı olarak sahneye çıkmamış mıydı?
Kapitalizm tarihsel sınırlarına dayanmış bulunuyor. Kuşkusuz burada duracak değildir, geriletilmediği sürece bu sınırları zorlamaya çalışacaktır. Şansını robotları sahneye sürerek insanlardan, uzaya yükselerek de yeryüzünden uzaklaşmakta, büyük bir pişkinlikle iklim değişikliğinin getireceği sonuçları ticarileştirmede ve militarizmi tırmandırmada arayacak gibi görünüyor. Ama bu noktadan sonra atacağı her adım ilerleme değil sadece yeni felaketler getirebilir. Kapitalizmin geleceği artık ancak felaket kapitalizmi olabilir. (Benzer iddiaların Lenin ve Troçki’den bu yana defalarca öne sürüldüğünü ve her seferinde kapitalizmin köşeyi dönüp ilerlemeye devam edebildiğini tabii ki çok iyi biliyorum. Gene de diyorum.)
Bu sürdürülebilir bir kapitalizm değildir. Ama dünya, yeryüzü pekâlâ sürdürülebilir. Bunun yolu kapitalizmi geriletmek, onu istila ettiği yaşam destek alanlarından çıkarmaya başlamaktır.
***
Virüs salgını piyasa kapitalizminin kader olmadığını da pek güzel gösterdi. Bütün ülkelerde ekonomiler muazzam miktarlarda kamu parası enjekte edilmesiyle yeniden çalışmaya başlıyor. Virüse karşı tıbbi mücadeleyi her yerde kamu finanse etti, hayatlarımızı en başta kamusal sağlık çalışanları kurtardı, kurtarıyor. İşsiz kalanları, herhangi bir birikimi olmayanları küçük işletmeleri her yerde kamusal destek ve sosyal dayanışma koruyor. Salgında evine tıkılan insan “birey” olarak hiç olduğunu, hayatta her şeyin anlamının ancak başkalarıyla paylaşılan bir anlam olabileceğini öğreniyor. Aklının ve ruhunun sosyal doğasını yeniden tanıyor.
Virüs salgını sırasında kapitalizmin hayat için elverişli bir ekosistem olamayacağını nasıl gördüysek, kamusal ve sosyal müdahale ve etkinliğin hayat için ne kadar kritik olduğunu da gördük. Şimdi insanların da, hayvanların da, hava, su ve toprağın da korunmaya ve bakıma ihtiyacı var. Aynı zamanda hepsi birbirlerine muhtaç, karşılıklı bakıma ihtiyaçları var.
Bakım emek gerektirir. Ama bakım çalışmasının ürünleri ölçülebilir şeyler değil. Mis gibi kokan bir gülün, karnı doyan bir bebeğin gülümsemesinin, bir bardak temiz suyun, engelsiz alınan bir nefesin değerini kim ölçebilir? Piyasa ekonomisi ölçülebilir şeylerin değiş tokuşuna dayalı bir değişim ekonomisidir. Ölçülebilir olmayan şeylere fiyat biçse de değer biçemez. Sağlık, eğitim, kültür gibi bir çok alanda tanık olduğumuz başarısızlığının nedeni de budur. Aynı şekilde dışsallık olarak adlandırmayı tercih ettiği çevre için koruma sağlamayı başaramamasının nedeni de. (Karbon fiyatlandırması vb. yollarla iklim değişikliğinin önlenebileceği iddiası hiç ciddiye alınabilir mi?)
İşsizler yeteneksiz insanlar değil, kapitalist işletmelerin gözünde kâra dönüştürülebilecek yetenekleri olmayan insanlardır. Ama o insanların hepsi diğer insanlara bakım hizmeti sunmak, ilgi ve özen göstermek, doğal çevreyi ve diğer canlıları korumak ve bakmak için gerekli yeteneklere sahiptir. Canlı ve cansız doğanın kendini sağlıklı bir şekilde yeniden üretebilmek için sonsuz miktarda bakım çalışmasına ihtiyaç duyduğunu düşünürsek tek bir insanın bile işsiz (işlevsiz) kalmayacağı bir dünyanın pekâlâ mümkün olabileceğini de görürüz. Böylece temel gelir veya vatandaşlık geliri önerileri de bakım sorumluluğuyla bağlantılı daha somut içerikler kazanabilir. (Bütün ekonomi ve bütün insanlar için aktif devreye girecek bir kamunun pekâlâ mümkün olduğunu da salgın sırasında öğrendik).
***
Bütün bunların gelip kesiştiği nokta devlet meselesidir. Hiçbir şeyin eskisi gibi olmaması için önce devletlerin şimdiye kadar oldukları gibi olmamaları gerekiyor. Devlet en baştan beri öncelikle insanları çalıştırmak için vardı. Devletler daha çok— açık ya da örtük zor kullanarak — başka insanları çalıştırıp yaşayanlar için kurulur. Devletler elbette çalışanlar için bakım da sağlarlar, ama bu ancak “insan kaynağı” olmalarına yetecek kadardır. Doğaya da “doğal kaynak” sağlamasına yetecek kadar bakarlar. Oysa insanların (ve doğanın) çok daha fazla ve çok daha özenli bakımlara ihtiyacı vardır.
O nedenle sosyal hizmetler ve bakım bütün devletlerin en zayıf noktasıdır. Devletler dikey örgütlenmiş şu ya da bu ölçüde otoriter yapılardır, kamusal hizmet sunulması, insanlara ve doğaya bakım sağlanması, özen gösterilmesi devletlere tamamen yabancı olan fedakârlık, medeni sorumluluk, umursama ve vicdan gibi şeyleri içerir.
Böyle şeyler bir devlete ancak geniş demokratik katılım yoluyla şırınga edilebilir.
Demokratik katılım ise ancak çoğulculuk koşullarında mümkündür. Neoliberal kapitalizm insan türünü yeryüzünde büyük ölçüde bir monokültür haline getirmeye, tekdüzeleştirmeye, insanları aynılaştırmaya yöneldi — kolay ölçülebilir, sayılabilir, verisi kolay analiz edilebilir, algoritması çıkarılabilir, dolayısıyla kolay değiştirilebilir ve yönlendirilebilir, yönetilebilir olsunlar diye. (Virüsün insandan insana bu kadar kolay atlamasının bir nedeni de bu olsa gerek.)
Oysa dayanıklılık ve sağlamlığın —her türlü bağışıklığın—güvencesi çeşitliliktir. Sağlıklı canlılar ve sağlıklı fikirler için çeşitlilik bakımından zengin gen ve mem havuzlarına ihtiyaç vardır. Tarımda ve hayvancılıkta monokültür nasıl biyoçeşitliliği yok ediyorsa, tek ideolojili, tek zihniyetli, tek partili, tek liderli rejimler özgürlüğü yok eder, etnik kökene, dile, kültüre, yaşam tarzlarına ve cinsel tercihlere ilişkin tekçi dayatmalar her zaman barış ve huzuru torpiller.
Sadece demokrasinin değil kapitalizmi geriletmenin yolu da çoğulculuktan geçiyor, tek çalışma türünün piyasaya bağımlı ücretli çalışma, tek mülkiyet biçiminin de bireysel özel mülkiyet olmadığı bir ekonomi niçin mümkün olmasın? Bugün bütün dünyada çok çeşitli kooperatifler, mahalle birlikleri, komünler, balıkçı köyleri, yerel imalat ve yerel tarımın değişik biçimleri, çalışan şirketleri, alternatif para birimleri ve takas, paylaşım ve armağan ekonomilerinin, yatay ağların değişik biçimleri deneniyor. Yerel yönetimlerin yapıcı iş partneri olduğu biçimler geliştiriliyor. İnsan ve doğa ile makinelerin (yapay zekânın) birlikte çalıştığı, birbirlerini güçlendirdiği çözümler aranıyor.
Doğa da insan toplulukları da çoğuldur – çok türlü, çok yaşam tarzlı, çok kültürlüdür. (Bugün öğrendim trilyonlarca virüs türü varmış.) Bunlar arasında çıkar farklılıkları, çıkar çelişkileri hep vardır. O yüzden ne doğada ne insan topluluklarında uyum-denge-birlik-beraberlik kalıcı ve sürekli olabilir. Arada hep uyuşmazlıklar, çıkar çatışmaları, anlaşmazlıklar olur. Ve bunlar bastırılarak değil ancak işbirliği ile giderilebilir. Çatışma ve işbirliği varoluş madalyonunun iki yüzüdür. Biri olmazsa öteki de olmaz. Kaos ile kozmosun (düzenin) birlikteliği gibi de düşünebilirsiniz bunu. Yaşam ikisinin bir araya geldiği eşiklerde fışkırır. İşte bu tür eşikleri ancak çoğulculuk oluşturabilir. O yüzden bir arada yaşamada en başarılı düzenleyici ilke çoğulculuk ilkesidir.
Çatışma-işbirliği ikilisinin mimarı ise itirazdır, itiraz hakkıdır. Doğa insana, insan doğaya, insan insana sürekli itiraz eder. İtiraz hakkı varoluşun güvencesidir. İtirazlara kulak asılmazsa çıkar çelişkileri uzlaşmaz çelişkiler haline gelir, felaketlerin, yıkımın önü açılır. Kulak verilirse çelişkilere rağmen işbirliği başlayabilir. Onun için önümüzü ancak itiraz ederek, itirazımızı sürdürerek, derinleştirerek, çeşitlendirerek açabiliriz.
***
2008-2009 finansal krizinin ardından 2011’de Arap Baharı ile başlayan süreç neoliberal kapitalizmin istilacılığına karşı itirazların aralıklarla da olsa yükseldiği bir dönem oldu. 2019’un ikinci yarısı Hong Kong’ta başlayıp birçok ülkeye yayılan şehir isyanlarıyla geçti. Şimdi de Çin yönetiminin dünya korona salgınıyla meşgulken Hong Kong’u boğuntuya getirmeye çalışmasına karşı oradan yükselen itiraza Amerikan kentlerine yayılan ve dünyanın birçok yerinde yankılanan “Nefes alamıyorum!” haykırışı katılıyor.
Umalım ki şimdi yükselen bu itirazlar giderek doğanın ve insanlığın selameti, rahatça nefes alabilmeleri için her düzeyde kararlı ve güçlü bir işbirliğinin temellerini atmanın başlangıcı olsun.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.12.2023
21.08.2020
5.06.2020
5.04.2020
21.01.2020
2.02.2019
21.11.2019
19.10.2019
13.10.2019
10.10.2019