Akif BEKİ
Narin, doğduğu köyden başka gün yüzü görmemişti daha. 8 yaşındaydı.
Ama deniyor ki, o gün eve döndüğünde görmemesi gereken bir şey gördü. Karanlık sırrıyla birlikte gömmek için de cânice susturuldu.
Soruşturmaya vâkıf bir kaynağım, faili ve motivasyonuyla birlikte cinayetin aydınlatıldığını söylüyor.
Adli Tıp'tan kesin sonuçlar bekleniyor, resmen açıklanmadı.
Uğursuz günle ilgili düğüm çözülmüş. Sebebi belli, yetkililer biliyor.
Deniyor ki... Köy sakindi, gençler ortada yoktu, ailenin diğer fertleri düğün hazırlıklarıyla meşguldü...
Ve Narin Güran'a ne olduysa baba evinde, en güvende hissettiği yerde oldu, yolda kaybolmadı. Eve kadar geldi; silinen izlere rağmen son görüldüğü yer, saat bunu gösteriyor...
Dili varmıyor insanın demeye, artık neye tanık olduysa bu hayatta son gördüğü de o oldu. Sırrı karanlıkta kalmıyor, izi karartılamadı ama neye fayda, Narin göremedi.
Canına kıyılması, bir uçtan öbürüne bütün bir ülkeyi yasa boğdu.
Ama kimilerinin de arkasından sahte timsah gözyaşları döktüğünü göremedi.
Hemen herkes, onu hayattan koparan korkunç vahşetin acısıyla sarsıldı, dehşete düştü, nasıl düşmez!
Ama acısını istismar etmek için araya sızanları göremedi.
Toplum, sağ bulunması için tek yürek, çığlık çığlığa seferber oldu. 19 gün sonra umutlar, acı sonla bittiğinde bu kez adalet için koptu feryatlar.
Ama Narin, bunu kendi hesaplaşmalarına âlet edenleri edenleri göremedi.
Hepsi biliyordu da konu komşusu, cümle akrabaları sustu mu? Köyün tamamı bir olup Narin'le birlikte sırrını da karanlığa gömmeye mi kalktı?
Bulunmasını istemediler, yardım etmediler, aile meclisi kararı ve sessizlik yeminiyle hunharca örtbasa mı çalıştılar? Organize bir kötülük müydü?
Narin, köyü için söylenenleri de duymadı, göremedi.
Bir çuvalla dereye saklayan yardakçı, itiraf etmese belki cansız bedeni hâlâ aranıyor olacaktı. Ama cinayetinin yine bir gizli tanıkla aydınlatılacağını o göremedi.
Ailesinin sağ partilerdeki siyasi geçmişinin katliyle bir ilgisi olmadığı halde, siyaseten nasıl ilişkilendirildiğini ve hatta Hüda-Par'la, Hizbullah'la bağlar kurulduğunu da göremedi.
Aynı şekilde, güya onun hakkını savunmak için gelip Adli Tıp önünde ucuz siyaset yapanları da...
Bizde çocuklar öldürülmez, yasak ilişkiler yaşanmazmış da Amerika, Avrupa, İsrail iblisleri içimize bunu sokmuş; suç yine bizde değil o Batılı gâvurlardaymış gibi atıp tutan Hüda-Par'lıyı da göremedi.
Bu saatten sonra en çok duyacağımız, konuşacağımız sorudur; Narin o gün evde ne gördü?
Ne gördüyse itirafçının iddiasına göre biri de öz amcasının, baba yarısının gerçek yüzüydü. Ama herkesin gerçek yüzünü göremedi.
SİSİ Mİ TEĞMENLER Mİ?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir hafta geçtikten ve Sisi'yi ağırladıktan sonra İmam Hatipliler Kurultayında nabzı buldu, şerbeti verdi.
İktidar medyası da Sisi'nin Ankara'yı teşrifini bırakıp teğmenler bahsine yalın kılıç daldı: Harp Okulu mezuniyetinde teğmenler, "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" diyerek kime kılıç çekmişti?
En sevdikleri spor, olmayan darbe çığırtkanlığını varmış gibi göstermek değil mi zaten?
Bu ezberle ileri atılan kimi hızlı AK Parti fedâileri, önce ters ayakta yakalanmıştı.
Parti Sözcüsü Ömer Çelik, teğmenlere sahip çıkmıştı. Milli Savunma Bakanlığı da idari soruşturma haberlerini yalanlamıştı.
Erdoğan'dan umdukları desteği henüz alamayan zordaki hızlı fedâiler de Bahçeli'nin açıklamasına sığınmıştı.
Çünkü Bahçeli, MHP'nin ilk tavrına ince bir ayar çekerek resmi olmayan yeminin arkası netleştirilsin istemişti.
Başta hepsine antipatik gelse de iktidar sözcülerinden kimseye antidemokratik gelmeyen gayriresmi yemin, sonradan nasıl darbe ve vesayet heveslerini hortlattı?
Ne değişti?
Kimi için, Sisi'yi karşılama sevinci yerine teğmenleri konuşturmak...
Kimi için siyaseten kullanmak, ittifak dengelerini kollamak...
Kimileri için de parti içi hesaplaşmalara âlet etme fırsatı değilse ne?
Herhalde halkın gerçek gündeminin bu olduğu fark edildiği için değildir.
Cumburbaşkanı'nın tabiriyle "Anadolu yavrusu" gencecik teğmenler; siyasete âlet edildikleriyle kalır, göstermelik bir demokrasi mücadelesine kurban edilmezler umarım.
Yazarlar
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Terörsüz Türkiye süreci’ ile 15 Temmuz’u birlikte anma… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluAKP’nin AB planı: Çözüm süreci, sermaye akışı için nasıl kullanılacak? 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKendini gerçekleştirebilecek kehanet: DEM-Cumhur İttifakı 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol15 Temmuz ve OHAL 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNETürkler, Kürtler şimdi de Araplar ve sonra yeryüzünün bütün halkları 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALU“Beraber yürüyeceğiz” ama nereye doğru Payidar! 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSürecin en büyük riski 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.07.2025
19.06.2025
5.06.2025
10.05.2025
8.05.2025
1.05.2025
30.04.2025
25.04.2025
22.04.2025
8.04.2025