Mehmet ALTAN
Yaşadığımız sürecin selametle karaya ulaşması için ders alalım diye birkaç haftadır 2012 ila 2013 yıllarındaki Kürt Açılımının bugüne benzeyen yanlarını anımsatıyordum.
Basın Tarihi, 11 Temmuz Casene Mağarası önündeki etkileyici görsel töreni, konuşmaları, yakılan silahları izleyince kuantum sıçraması yaparak günümüze geldi.
Her zaman dünü, bugünü konuşurken, yarını da içeren bir hedefe yöneldi.
***
Silah yakma öncesindeki Öcalan’ın kısa videosunun hemen ertesinde üst düzey bir dostumdan “Komünalist Yoldaş mıyız?” başlıklı çok besleyici ve aydınlatıcı bir analiz çıkageldi.
Şöyle yazıyordu:
“Öcalan’ın konuşmasında geçen bir ifade dikkatimi çekti:
‘Komünalist yoldaşlık hareketimiz.’
Bu laf kulağa hem çok tanıdık hem de bir o kadar yabancı geliyor.‘Komünalist’ ne demek? Nereden geliyor bu kavram?
Meğer bu ifade, çok da yeni değilmiş. 2000’li yıllardan itibaren Öcalan’ın metinlerinde sıkça geçiyor ve arka planında da önemli bir isim yatıyor: Murray Bookchin.

Murray Bookchin
Bookchin, siyasi düşünce yolculuğuna Marksizmle başlamış, bir dönem Troçkist çizgiye yakın durmuş, ardından uzun yıllar anarşizm ve liberter sosyalizm alanında düşünsel üretim yapmış bir teorisyen.
Fakat zamanla anarşizmden de uzaklaşıyor ve kendisini ‘komünalist’ olarak tanımlamaya başlıyor.
2000’lilerin başında kaleme aldığı “Komünalist Karar Ânı” adlı makalede ‘Kendi dünyamızı bilinçli bir şekilde kendimiz yaratmak zorundayız’ diyerek bu geçişi anlatıyor.
Bookchin’in önerdiği komünalizm, merkezi devlet yapısına alternatif olarak yerel halk meclisleri temelinde örgütlenen, doğrudan katılım esaslı bir toplumsal model sunuyor.
Yani halkın kendi kendini yönetmesini, kararların tabandan alınmasını savunuyor.
Bu sistem sadece siyasi değil; aynı zamanda ekonomik, toplumsal ve ekolojik boyutlarda da dönüşüm öneriyor.
Temel fikirler arasında üretimin ortaklaşa yapılması, doğayla uyumlu bir yaşam ve kapitalizme karşı duruş var.”
***
Öcalan da bu fikirlerden ciddi şekilde etkilenmiş.
Hatta kendisini Bookchin’in “öğrencisi” olarak tanımlıyor. İmralı sürecinde Demokratik Konfederalizm projesini geliştirmiş.
Bu model üç temel ayağa dayanıyor:
Taban demokrasisi, cinsiyet eşitliği ve ekolojik sürdürülebilirlik.
2012’den itibaren Rojava’daki kantonlarda bu anlayış fiilen uygulanmaya başlanmış.
Kısacası “komünalist” lafının derinliklerinde daha fazla insan ve demokrasiye rastlayınca durup düşündüm, bu sırada bir yanım da ilk baskısını 2002’te yapan Marksist-Liberal adlı kitabıma gitti.
Kitabın arka kapağında “Sanayileşme dönemi bitiyor, ulus-devlet dönüşüyor, sosyolojik yapı dönüşüyor” diye yazıyordu:
“Marksizm ve liberalizm çatışırken, şimdi benzerlikleri öne çıkmakta.
Marksizmde hümanizma var… Liberalizmde bireyin üstünlüğü…
İkisi de mümkün olduğunca ‘az devlet’ peşinde…
Bu yeni çağ aynı zamanda yeni bir sentez çağı. Marksizm ile liberalizmi evlendirecek bir çağ.”
Kısaca “hayata bakarken Marksist, ekonomiye bakarken liberal, yaşamı kavramaya çalışırken de Marksist-Liberal” olmaya davet vardı.
***
Öcalan’ın “hocası” Murray Bookchin, “komünalist yoldaş” derken bu esnada Abdullah Öcalan’ın örgütünün fesih kongresine gönderdiği 320 sayfalık metnin kısaltılan kısmı çıktı.
O metinde de Öcalan’ın, çatışmaya dayalı “kaybet-kaybet” siyasetini sonlandırarak,
“Bunun yerine, demokratik toplum perspektifiyle ve dört komşu devletle ‘kazan-kazan’ temelli çözüm stratejisini esas alıyoruz” diye yazdığını okudum.
Anladığım kadarıyla, Kürtlerin yaşadığı ülkelerde “demokratik toplumlar”oluşturmayı hedefliyor.
Türkiye’de, İran’da, Irak’ta, Suriye’de “demokratik toplum perspektifiyle” Kürtlerin barış ve huzur içinde yaşayacağı bir gelecek tahayyül ediyor… Bu hayalin gerçekleşmesi için Kürtlerin üstüne düşeni yapmaya hazır olduğunu söylüyor.
Türkiye’deki “çözüm sürecine” bu sözlerin ışığında baktığımızda, Öcalan’ın ve Kürtlerin “demokratik bir toplum” talebinin barış için önemini de görüyoruz.
Günlük siyasi manevralara bu talebi kurban etmeyecekleri de anlaşılıyor.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bu talebi bilerek çözüm sürecinin önünü açtığına göre “demokratik toplum” olmadan çözüm ve barış olmayacağı anlayışına göre düzenlemeler yapması gerekecek.
***
Dağıldıkları dört ayrı ülkede “demokratik toplumların” oluşmasıyla çözülecek Kürt Sorunu…
Batı’daki insan odaklı örgütlenmenin Orta-Doğu’ya taşınması.
Bunun gerçekleşmesi sadece Ortadoğu’yu değil, bütün dünyayı etkiler.
Olabilir mi? Diğer ülkeleri bir yana bırakın Türkiye için bile çok kolay gözükmüyor.
Çünkü böyle muhteşem bir gelişme için öncülük yapması beklendiği anlaşılan Ankara’nın mevcut resmi yaklaşımında “çözüm” var ama “hukuk” yok… Hukuk olmayınca “demokratik toplum” da olmuyor.
Ama bu sürecin başlaması, bu ülkede çok ciddi bir gücün Türkiye’nin Ortadoğu’da yeni bir şekillenmenin öncülüğünü üstlenmesini istediğini de gösteriyor.
Günlük siyaset bizi ümitsizliğe götürüyor… Ama gelişmelerin içinde büyük bir ümit taşıdığını da görebiliyoruz.
Yazarlar
-
Tanıl BoraAhlâki Üstünlük 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuHukuksal doğrular-yanlışlar… 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYeni bir siyaset dalgası çıkar mı? 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZRojava gerilimi: Kim gerçekçi, kim baltalayıcı? 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveci2001 krizinden daha ağır 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDemokrasinin sonu mu? 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı eliyle siyaset 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun‘Türk olmaktan niye rahatsız oluyorsunuz ki?’ 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMuhalefetin defterini dürelim ekonomimiz batarsa batsın 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRİhale şartnamesi skandal! Moda’daki milyarlık vakıf arazisi kime peşkeş çekilecek? 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçMeslektaşlarımız bir KHK ile atılalı dokuz yıl oldu! 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBoğma süreci 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAklın yolu bu değil 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Barışı yapay zekâ anlatıyor… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİTerörsüz Türkiye CHP'siz uçar mı? 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNYıkıcı korku değil kurucu cesaret 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUMerkeziyetçilik bütün kötülüklerin anasıdır! 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERGeri Çağırma Hakkı 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURErbil’deki tartışma: Zor yakalanan mı zor olan mı? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNYargı İstanbul Yönetimini Görevden Alınca CHP Direniş Kararı Aldı 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAUmut Hakkı, Özgürlük ve Demokratik Gelecek: Toplumun Vicdanına, İktidara ve Halklara Çağrı 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanHukuk devletinden uzaklaşmak boşuna değildi, tam da bugünler içindi 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilMillî mi, Evrensel mi? Muhafazakâr Savunma Sözlüğünün Anatomisi 2.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRT20 Yılda Ne Değişti? 2.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNLevant’taki İsrail düşü Türkiye için kâbus mu? 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞDİYANET NE ZAMAN ”KENTLİ” OLACAK? 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazRüşvetçileri merak eden bir savcı var mı? 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.08.2025
22.08.2025
14.08.2025
7.08.2025
1.08.2025
23.07.2025
17.07.2025
11.07.2025
4.07.2025
26.06.2025