Mustafa Karaalioğlu
Yoğun, bunaltıcı ve gergin bir atmosferde yaşamanın en talihsiz yanı, oksijen seviyesi düştükçe daha azıyla yetinmektir. Hayat ve siyaset tabakası birbiriyle örtüştüğünde daha azına rıza göstererek “daha azı olmasın” temennisiyle yaşamaya alışmaktır. Türkiye’nin bugünü yani; alışıyor insan.
Daha az demokrasi, daha az hukuk, daha az şeffaflık, daha az eğitim, daha az hürriyet ve ne kadar gerekli şey varsa hepsinden daha azının hüküm sürdüğü günlerdeyiz. Bunlar az olduğunda ülkede neyin çok olduğu da malum…
Hepsinden daha elim olan ise, bütün büyük problemleri kendi kendimize bilerek isteyerek ürettiğimizdir. Mesele bizim temel problemlerimiz olduğunda ne “coğrafya kaderdir” ne de “dış güç”, “karanlık odak” vesaire söz konusudur. Kendi kendimizin kaderiyiz…
İyi bir demokrasiye, sadece krizsiz, öngörülebilir bir ekonomiye sahip olamamanın ne coğrafyayla, ne fizikle-kimyayla ne de karanlık odaklarla ilgisi vardır. Sadece bizimle, kendimizi kötü yönetmekle ilgilidir. Yargıyı yozlaştırmanın veya hukuku siyasetin emrine vermenin izahı da aynıdır. Okuduğunu anlayabilen nesiller yetiştirememenin, bilimin ve dünyanın içinde bir eğitim sistemi kuramamanın, küresel ligde üniversitesi olamamanın haydi haydi izahı budur.
Kendin edersen kendin bulursun. Sonra bahaneden bahaneye koşar durursun. Bahaneler yetmez olur, vadeli çalışmaya başlarsın.
Oysa Türkiye, bugün olmadığı halde olmuş gibi propagandasını yaptığı ülke pekala olabilirdi. Bırakın yirmi yılı, on yılda bile olabilirdi. İddia ettiğimiz gibi, “büyük, güçlü, güvenilir ve geleceğe umutlu bakan bir ülke” olmak Türkiye için kolaydı. Büyük, dinamik ve genç bir nüfusu, bölgesel avantajları, Avrupa ile şöyle ya da böyle hep güçlü bir ağıyla şartlar zaten hazırdı. Üzerine biraz sistem, biraz disiplin ve biraz odaklanma yetiyordu. Yapanlar böyle yapıyordu… Çin, Güney Kore, Singapur, İspanya ve en son da Polonya mesela…. Büyük ülke, büyük ekonomi olabildiler ve geleceğe güvenli bakıyorlar. Oralarda kuş uçsa “beka” sorunu olmuyor, belediye kaçak yapıları yıkınca “milli güvenlik” problemi hiç olmuyor. O ülkelerin pasaportları saygısız muamele görmüyor veya gençleri haritadan gidecek ülke aramıyor.
Büyük ülke hamaseti yapmak başka, büyük olmak başka. Sadece vatandaşını refah ve huzur içinde yaşatan, geleceğine umutla baktıran ülke büyüktür, güçlüdür. Bunu yapamayıp atıp tutanlar ve her defasında belirsiz bir zamanda güzel günler vadedenler değil.
Bir ülke sekiz senedir ekonomik kriz içinde olamaz, bir ülkede hukuk metinleri sabahtan akşama şahsa göre değişemez, bir ülkenin seçilmiş politikacıları dalga dalga hapse tıkılamaz, bir ülke senelerce dünyanın en yüksek enflasyonu, en yüksek faiziyle yaşamaya mahkum olamaz. En yüksek işçi ölümleri, en ağır deprem yıkımları ve her defasında aynı hatalar zinciriyle tekrarlanan en feci afetlerle yaşamaya da…
Maharet daha uzun değil, daha verimle ve kaliteli yönetmektedir. Kalite ise mutlaka demokrasi ve hukuk gerektirir; sonra da şeffaflık ve hesap verebilirlik.
Toplum korku ve endişe ikliminde daha azına rıza gösteriyor diye, insanlara daha az refah, demokrasi ve hukuk vermek doğru bir iş değildi. Onları daha talepkâr hale getirmek de iktidarda kalmanın yoluydu. Daha fazlasını isteyen ve bunun için kalite ve standardına mecbur hisseden insanların ülkesi olmak mümkündü. O ülkenin iktidarı olmak da kesinlikle daha iyi bir şeydi… İnsanların önüne, hamaset ve slogan yerine daha yüksek ve değerli hedefler koyarak topyekûn zenginleşmek; bugünkü gergin atmosferden kesinlikle daha kolaydı.
Olana ve olmayana bu pencereden bakınca kaybolan yıllar daha acı vermiyor mu?
Yazarlar
-
Akif BEKİVer elini kayyumokrasi 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolSuriye’de haberler kötü 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ1 Eylül Dünya Barış Günü ve toplumsal sorumluluk 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURErbil’deki tartışma: Zor yakalanan mı zor olan mı? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciPiyasaları kim hazırladı? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERGeri Çağırma Hakkı 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNYıkıcı korku değil kurucu cesaret 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanHukuk devletinden uzaklaşmak boşuna değildi, tam da bugünler içindi 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUMerkeziyetçilik bütün kötülüklerin anasıdır! 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAUmut Hakkı, Özgürlük ve Demokratik Gelecek: Toplumun Vicdanına, İktidara ve Halklara Çağrı 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNYargı İstanbul Yönetimini Görevden Alınca CHP Direniş Kararı Aldı 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBarış Umudu 2.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRT20 Yılda Ne Değişti? 2.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilMillî mi, Evrensel mi? Muhafazakâr Savunma Sözlüğünün Anatomisi 2.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMalazgirt ruhu: Sultan Alpaslan ve Cevdet Sunay yeni Türkiye’ye el sallıyordu 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluKim demiş İslam ülkeleri bir araya gelemiyor diye 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNLevant’taki İsrail düşü Türkiye için kâbus mu? 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBir Demokrasi Kurultayı hikâyesi 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: İtalya-Güney Tirol Özerk Bölgesi 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞDİYANET NE ZAMAN ”KENTLİ” OLACAK? 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Kusursuz fırtına’nın tam ortasında: Türkiye krizler kavşağında hangi yola sapacak? 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazRüşvetçileri merak eden bir savcı var mı? 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞAnayasa Madde 66: Türk vatandaşlığı 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasLiderleri neden ‘insan üstü’ gibi görüyoruz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAktaş serbest, Özer niye tutuklu? İşte skandalın kanıtı 3 rapor 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan çok beğenmiştir… 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKızışan Ortadoğu ve Amerikan sağında ihtilaflar 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİPlazma Toplumu: Bir sinyal okyanusunda yüzen balıklar gibiyiz 30.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
18.08.2025
16.08.2025
9.08.2025
4.08.2025
2.08.2025
21.07.2025
17.07.2025
14.07.2025
13.07.2025
26.06.2025