Akif BEKİ
Yüzleşmekten kaçınamayacağımız bir soru: FETÖ davalarının ‘damat’ sanıklarına, şöhretin bedeli gibi bir bedel mi ödetiliyor? Suçları damat olmak mı, kayınpederlerinin siyasi günahlarının kefaretini mi ödüyorlar?
Aklınıza hemen Bülent Arınç’ın damadı etrafında kopan fırtına gelecektir.
Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Yüksel Kocaman, damat Ekrem Yeter’in beraatine medya üzerinden itiraz etmiş, Arınç da cevap vermişti.
Bu atışmada hangi taraf haklı, hangisi haksız; suçlama ve savunma argümanlarına bakarak bir fikre varabilirsiniz.
Fakat soruyu şöyle sorduğunuz andan itibaren işin rengi değişir: Ekrem Yeter, Arınç’ın damadı olmasa hala bu tartışmanın konusu olur muydu, beraati yine de göze batar, tepki çeker miydi?
Yani, damadı üzerinden asıl Arınç mı cezalandırılmak isteniyor?
Peşini başka sorular da takip edecektir: Amaç adaleti aramak mı, Arınç’ı sıkıştırmak mı; hukuk istismar edilerek siyasete mi alet ediliyor; FETÖ’yle mücadele kullanılıyor mu vesair...
Kamuoyunda ‘arkası ve parası olan yırtıyor, gariban yatıyor’ rahatsızlığına yol açan çarpık kayrılma örnekleri var mı, var.
‘Damat’ sanıklar da bu rahatsızlığı yatıştırmak veya gidermek için biçilmiş kaftan mı, kaftan.
Şeytanlaştırılmaya, sembolleştirilmeye onlardan uygunu bulunmaz diye, damatlara ayrımcılık yapılıyor, kamuoyu tatmini için özel bir muameleye tabi tutuluyorlarsa adaletten söz edebilir miyiz peki?
Damatlık, kanun önünde eşitliği bozan bir avantaj sağlamamalı, ayrıcalığa dönüşmemeli, eyvallah.
Ama mesele hakkın yerini bulması, kurunun yanında yaşın da yanmaması, suçlu cezasız kalmazken masumların araya kurban gitmemesi ise...Damatlığın bir dezavantaja dönüşmediğinden de, eşit muamele gördüklerinden de emin olmalı değil miyiz?
Aslında soruyu böyle sormak bile haksızlığa peşinen kapı açmak demek.
Çünkü her biri kendi şartları içinde değerlendirilmesi gereken ayrı davaları, ‘damat’ dediğimiz tek bir önyargı torbasına atmış oluyoruz.
En az hukukun siyasallaşması kadar bizi adaletten uzaklaştıran bir indirgemecilik ve toptancılık bu.
Arınç’ın damadı gibi, Kadir Topbaş’ın içeride unutulan damadını da yakından ne bilir ne tanırım.
Önümde, Silivri Cezaevi’nden gelen bir mektup ve ekli dosya var. Topbaş’ın damadı Ömer Faruk Kavurmacı imzasını taşıyor.
TUSKON Davası’nda 42 aydır tutuklu yargılanıyor Kavurmacı. Fakat hukuki tablosu çok daha ağır sanıklar bir bir tahliye edilirken içeride kalan tek tutuklu sanık konumunda. Üstelik mahkeme başkanının, mevcut delil ve sağlık durumu yüzünden tahliyesinin gerektiği yönündeki görüşüne rağmen...
Mektubuna “Başından beri ‘damat’ algısı nedeniyle günah keçisi ilan edildim, bu sebeple yalnız bırakıldım” serzenişiyle başlıyor.
TUSKON’dan ilk istifa eden kişi, çocuklarını FETÖ okullarından almış, Bank Asya’ya destek çağrısına uymamış, FETÖ’yle örgütsel bağlantısına dair somut kanıt sunulamadığını söylüyor.
Yine de içeride yatan tek TUSKON tutuklusu olması, üzerindeki damat elbisesinin bedeli mi?
Başka kanıta ihtiyaç bırakmayarak suçluluğu kesin ispatlayan bir vasıf mı ki damatlık...’Vurun abalıya’ misali yekten vurulsun.
Kayınpederlerin kimliği, ispatlı FETÖ üyeliğinin bile önüne geçiyor, kefede daha ağır basıyorsa tartan terazide bir yanlışlık yok mudur?
Ankara’nın Süleymani sessizliği
İran’ın en gözde savaş lordu, karanlıklar prensi Kasım Süleymani, Amerikan operasyonuyla öldürüldü. Astana üçlüsünden Moskova, sıcağı sıcağına konuştu. Ama diğer ortak Ankara’dan gün boyu resmi bir ses çıkmadı.
Hata mı, hayır.
Kamuoyuna açıklanmayan üst düzey telefon trafiği oldu mu, Tahran’a ‘kahraman şehit’leri için başsağlığı dilekleri iletildi mi, keder ve elem duyguları paylaşıldı mı bilmiyoruz.
Ancak Moskova’nın tepkisine bile ihtiyat hakimdi. Ne güçlü bir kınamaları duyuldu ne ABD saldırganlığına karşı İran’la bir dayanışma taahhütleri.
Rusların, Tahran’dan yükselen intikam yeminlerini destekleyici ya da cesaretlendirici hiçbir beyanları yok. Savaş kışkırtıcılığından da geri duruyorlar, düşmanlığı körüklemekten de. En ileri tavırları, ABD’yi maceracılıkla suçlamak... Süleymani’nin hatırasını saygıyla anmak... Ve İran halkına üzüntü ve taziyelerini bildirmek...
Hal böyleyken Ankara’nın akşama dek ‘yorum yok’ tedbirini elden bırakması anlaşılmaz değil.
Akşam saati Cumhurbaşkanlığı ve Dışişleri adına yapılan açıklamalar da taraflara sağduyu ve itidal çağrılarıyla sınırlı kaldı.
Yalnız Tahran değil, Washington da Ankara’yı kendisinden yana taraf tutmaya zorlayacaktır.
Trump gibi üç kuruşluk menfaati için dünyayı ateşe atmaktan çekinmeyecek bir pervasız popülistten her numara umulur. Ankara’yı bu işe bulaştırmak ya da yanında göstermek için her yola başvuracaktır.
Türkiye, tarafını seçmek zorunda değil. Dua edelim de Ankara, bu yansızlık politikasını bütün baskılara göğüs gererek sürdürmeyi başarsın.
Yazarlar
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Terörsüz Türkiye süreci’ ile 15 Temmuz’u birlikte anma… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluAKP’nin AB planı: Çözüm süreci, sermaye akışı için nasıl kullanılacak? 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKendini gerçekleştirebilecek kehanet: DEM-Cumhur İttifakı 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol15 Temmuz ve OHAL 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNETürkler, Kürtler şimdi de Araplar ve sonra yeryüzünün bütün halkları 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALU“Beraber yürüyeceğiz” ama nereye doğru Payidar! 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSürecin en büyük riski 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.07.2025
19.06.2025
5.06.2025
10.05.2025
8.05.2025
1.05.2025
30.04.2025
25.04.2025
22.04.2025
8.04.2025