Akif BEKİ
Çok eleştiri alıyordu, koltuğu sallantıdaydı, siyasetin fazla etkisinde olduğu tartışılıyordu. Cuma konusunda, cemaate söyledikleriyle kendi yaptıkları birbirini tutmadı.
Diyanet’i, kendi fetvasıyla amel etmeyen bir duruma düşürdü. “İmam arkada kaldı, cemaat öne geçti” eleştirisi bile getirdim...
Fakat son hutbesine karşı, LGBTİ hakları üzerinden geliştirilen atak sağ olsun! Koltuğu artık her zamankinden daha sağlam.
Karşıtları bile Ali Erbaş Hoca’ya sahip çıkmak zorunda bırakıldı. Onun üzerinden aslında dine, dindarlığa, Kuran’a saldırılıyor, İslam’a düşmanlık yapılıyor duygusu uyandırıldı.
Haliyle Erbaş’ı savunmak da Kuran’ı ve İslam’ı savunmanın gereği oldu. Eli şimdi her zamankinden çok daha güçlü.
Diyanet İşleri Başkanı Erbaş’a resmen can simidi attı Ankara Barosu. Kul sıkışmadan Hızır yetişmezmiş, Hızır gibi yetişti imdadına. Yıpranmışlıktan kurtardı, üste dokunulmazlık bile kazandırdı.
Ankara Barosu da Diyanet’e müteşekkirdir
Erdoğan’ın “Bu ülkede düşünce özgürlüğü yok, ayrımcılık var” dediği 1997 Siirt konuşması, yargılanıp mahkum edilerek doğrulanmış, haklı çıkarılmıştı.
Ankara Barosuyla Diyanet de karşılıklı “Halkı ayrımcılığa, kin ve düşmanlığa tahrik”le suçladı birbirini. Önce Baro başlatmıştı, Diyanet’in suç duyurusu galip geldi. Baroya ise haksız olduğu noktadan haklı bir yere çıkarılma umudu doğdu.
Hedef gösterilmekten şikayet ediyorsanız, hedef göstermeyeceksiniz.
Nefret saldırısına maruz kaldığınız iddiası, size nefretle saldırma hakkı vermiyor.
Eşcinsellere, evlilik dışı ilişki yaşayanlara hukuk güvencesini savunuyorsanız, haklı bir noktadasınız.
Nefret söylemi, şiddet ve ayrımcılığa karşı hak ve özgürlüklerin korunmasına çağırıyorsanız, yine öyle...
Tıpkı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, bu vesileyle tekrar dolaştırılmaya başlayan 18 yıl öncesine ait o TV kaydında söylediği gibi...
Diyanet’in statüsünü, yapısını, laiklikteki yerini tartışalım derseniz, o da hak.
İnanmamak, dine göre yaşamamak da hakkınız. Bir dayatmayla karşılaşırsanız, dayatan haksızdır.
Ama “Kimse inanmasın, kimse dine göre yaşamasın, herkes benim gibi düşünsün” derseniz ve bunu dayatmaya kalkarsanız iş değişir.
Diyanet Reisi, Kuran ayetlerinden bahsetmesin, hoşunuza gitmeyen ayetleri hatırlatmasın, hatta mümkünse inkar mı etsin?
Diyanet Başkanı’ndan dinsizlik beklemek...Diyanet’in başında inanmış bir mümini değil, dinden çıkmış ve ayetlere inanmamaya cağıran bir imansızı görmeyi dilemek...Nasıl desem, çok acayip yahu!
Netflix’in eşcinsel içeriği kullanma biçimini eleştirdiğimde “İzleme sen de, parayla üye olunuyor, zorlayan mı var” tepkisine şaşırmıştım en çok.
Tabulaştırılmış meğer; eşcinsellerin hak ve özgürlüklerini yazının başında savunduğum halde, homofobik bir saldırıda bulunmuşum gibi hücuma geçmişlerdi.
Yasaklanmasını istemekle eleştirmek aynı şey değil oysa.
Parayla satılıyor, isteyen almaz diye kitapları eleştiremiyor muyuz? Biletle giriliyor diye, filmi beğenmeyen fikrini kendine mi saklıyor, konuşturmuyor muyuz? Ya da oy vermeme seçeneği var diye, onaylamadığımız partiye laf etme hakkımız yok mu?
Hutbe, bir inanç dünyasına hitap ediyor. İnananları bağlar sadece. Ama “Cemaat arasında oturmaya zorlanmadığınız sürece ne alakadar eder sizi” denemez. Dili, üslubu, konu seçimleri, zamanlaması tartışmaya açık. Ve elbette camiyle, cumayla alakası olmayanların da söz hakkı var.
Öyle diye, zina ve eşcinsellik dince onaylanmazken Diyanet, ‘günah değil serbest’ fetvası verebilir mi peki?
“İçki sağlığa da zararlıdır, kumar ocak söndürür, sömürerek kul hakkı yiyen tefeci iflah olmaz, Kuran’da uzak durmanız emrediliyor” dendiğinde, o günahları işleyenler hedef gösterilmiş, nefret söylemiyle saldırılmış mı oluyor?
Sigara mevzusuna girmişti Diyanet, bir önceki hutbede. Koronaya etkisi hakkında verdiği kulaktan dolma bilgiler, bilimin son bulgularıyla örtüşmüyordu. Zaten sağlık bilgisi dersi verilecek yer mi cami?
Ama öyle diye tiryakiler, tekel bayileri, kumarhaneciler, faktoringciler “Hedef gösterildik, nefret ve ayrımcılık suçu” diye ayaklanacak mı?
Cemaate, haram ve günahları telkin ediyor. “Onlar yüzünden başımıza hastalık ve musibetler geliyor, İslam’a uymayanlara müdahale edin, günahkarların özgürlüklerine karışın, dini yasakları onlara da yaşatın, nerede devlet nerede millet” demiyor.
Dese, Baro haklı olurdu.
Baronun, tepkisinde İslamofobik dil kullandığı da maalesef doğru.
“İnanmayanları bağlamaz, devleti ve kanunu bağlamaz, asgari saygı gösterilmeli, kendi inancını ifade ederken inanmayanları rencide etmemeye özen bekliyoruz” demekle kalamaz mıydı?
Fakat Baronun lafıyla ne harekete geçmiş ne de geçecek kimse var. Bir açıklamanın düşünce özgürlüğüne girmemesi, halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçu oluşturması için aranan bir şart değil miydi bu?
Baro yönetimi, soruşturma haberine sevinmiştir. Verilen tepki, haksız kalmaktan onları kurtaracak diye.
Kınamakla yetinmemek, hemen savcıya polise koşmak haksıza yardım olmuyor mu? Haksız olduğu noktadan haklı bir yere çıkarmaya dönmesin sonra.
Yazarlar
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Terörsüz Türkiye süreci’ ile 15 Temmuz’u birlikte anma… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluAKP’nin AB planı: Çözüm süreci, sermaye akışı için nasıl kullanılacak? 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKendini gerçekleştirebilecek kehanet: DEM-Cumhur İttifakı 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol15 Temmuz ve OHAL 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNETürkler, Kürtler şimdi de Araplar ve sonra yeryüzünün bütün halkları 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALU“Beraber yürüyeceğiz” ama nereye doğru Payidar! 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSürecin en büyük riski 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.07.2025
19.06.2025
5.06.2025
10.05.2025
8.05.2025
1.05.2025
30.04.2025
25.04.2025
22.04.2025
8.04.2025